Kayıt için burayı tıklayın

Şefâat ve Şirk

İbn-i Arabiyi Sevmek

Hac Yolunda
Hac Arafat'tır
Hac Dönüşü Açık Uyarı
Gerçek Kıble
Hz. Meryem
Astrotrafik
Okuyucu ile Sohbet
Organ Naklinde Son Dakika
"Sünnet"
Pareira ve İkra
Melekler Cevap Veriyordu...
Toplumu Kemiren İllet
Sorular...
"Mürşid" ve "Şaki"
Ölümden Sonra Yeniden Doğuşa İnanıyormusunuz
Bilim Dini Etkiliyor
600 Soruda İslam ve Tasavvuf
İngilterede Güneş Battı
Kozmik Takvimde İnsan
O'nun Ahlakı
Beyinsel İşlevler
Sabrı Tavsiye
Edep Ya Hu !..
Oruç Ayı
İnsan Kopyalamaya Doğru
Toplumda Kadının Yeri
Astro - Ay
Allah'ın Ahlâkıyla Ahlâklanmak
Orucun Farkı
Sağlıklı Beslenmede Oruc Faktörü
Esma Terkibi
Descend of Angels (Meleklerin İnişi)
Günah mı, Değil mi?
Cinsellik ve Gen
Etkili Sözler...
Bir Bilene Sordum!...(1)
Dokunma
Işık Tutanlar
Bir Bilene Sordum!...(2)
Mister Reklam
Rotar ve Merkür



(Bu yazı aylık Popüler Bilim ve Yeni Dünya Dergilerinde yayınlanmıştır.)


Bu alandaki en popüler örnek olarak gösterebileceğimiz "Dolly" isimli koyun, Dr. Wilmet ve ekibi, tarafından, İskoçya Fidinbar'da hayvan üretim laboratuvarında, altı yaşındaki bir koyunun, üçüncü devrede hamileyken meme hücresinin kültür edilip başka bir koyunun içi boşaltılmış yumurtasının füze edilmesiyle meydana gelmişti. Bilimadamları hayvanlar üzerinde yapılan tür kopyalamalarında başarılı olduklarını anlayıp insanoğlununda kopyasını yapma yolunda çalışmalarını sürdürüyorlar.

İnsanın kopyalanıp kopyalanamayacağını anlatan yazıyı 30. sayfamızda okuyabilirsiniz.



Fransızca "copie", Latince "copia" kelimesi, Türkçede "kopya" ile ifade edilir. Günlük yaşantımızın her kesiminde, bu kelimenin farklı alanlarda kullanıldığını duymuşsunuzdur. "Aslı bende, size bir kopyasını gönderiyorum", "filmi kopyalamak gerekir", "bu film, İtalyanların çevirdiği eski bir filmin kopyası", "bir sanat eserinin kopyası", "şu bebek annesinin bir kopyası", "kopya çekmek", "Sergen'in bu hafta attığı gol, Hakan'ınkinin kopyasıydı" gibi.

Fotokopi işlemini de kopyalama kelimesi ile özdeşleştirip, 'fotokopi çektir' deriz. Fotokopi çektirmek, bir anlamda istenen adette kopyalama yapmak manasına gelir. Ancak, bu sefer farklı bir kopyalama türü ile karşı karşıyayız. İngilizcede kullanılan "kloning" kelimesi, insanın, hayvanın ya da herhangi bir şeyin "aynı şekilde kendisini üretmesi" anlamına gelir. Bu konu üzerinde yoğunlaşan İngiliz bilimadamları, dünyada ilk defa bir sperm ve yumurta ile oluşan normal bir döllenmenin dışında "Klonlama" (kopyalama) yönetimiyle sadece bir hücreden canlı üretmede ve bu tekniği geliştirerek farklı türlere yaymaya çalışmaktadırlar.

Bu alandaki en popüler örnek olarak gösterebileceğimiz "Dolly" isimli koyun, Dr. Wilmet ve ekibi tarafından, İskoçya Fidinbar'da hayvan üretim laboratuvarında, altı yaşındaki bir koyunun, üçüncü devrede hamileyken meme hücresinin kültür edilip başka bir koyunun içi boşaltılmış yumurtasının füze edilmesiyle meydana gelmişti. Söz konusu haberi açıklayan ajans, dünyada büyük bir tepkinin ve şaşkınlığın yaratılmasına neden olmuştu. Ve sokakta, sinemada, mistik alanda kısaca her yerde bilimin oldukça gerisinde kalan insandan tutun, ön safhalarda bulunanına dek, herkes bu olayı tartışmaya koyulmuştu. Kopyalama işlemi tüm hızıyla devam ederken bir başka haber de Ukrayna'dan ulaştı. Burada ölü ineklerden kopyalama çalışmaları yapılıyordu. Fransa ise, her çeşit ölü hayvandan kopyalama çalışmalarına hız vermişti. Şimdi bütün gözler insana çevrildi. Acaba insan kopyalanabilir mi? Klonlama ve bu konu ile ilgili görüşlerini açıklayarı Şişli Devlet Hastanesi görevlilerinden Dr. Mehmet Özdemir şunları söyledi:

"İnsanın varlığını meydana getiren en küçük temel birim olan hücre, çekirdeğinde bulunan DNA ve RNA, çoğalmayı, genetik özelliklerin nesilden nesile aktarımını sağlamaktadır. Klonlama DNA parçalarından çok sayıda özdeş kopyalama işlemidir. Bunun için, kopyalanmak istenen DNA dizini tespit edilip enzimler vasıtasıyla ana dizinden ayrılarak, aktarılmak istenen parçaya "DNA bağlayıcı enzim" aracılığıyla birleştirilip veni DNA oluşturulacaktır. Bugün, bu sistem tıpta doğuştan metabolik ve kalıtsal hastalıklar ile AIDS gibi tedavisi olmayan hastalıkların iyileştirilmesinde kullanılmaktadır. Genetik defekte (bozukluk) yol açan DNA dizilimindeki bozukluk tespit edilerek, bu bölüm enzimlerle ana dizinden koparılarak, taşıyıcı DNA sarmalları yoluyla, taşınmak istenen doğru şifre içeren dizin, bağlayıcı enzim ile bozuk alana bağlanmakta böylece eksik materyal, yerine konmuş olmaktadır.

Bu işlemin en son formu, koyun cinsi bir havyanın hücre DNA'sının tekrar kendi hücrelerine aktarımı ile aynı hayvanın tekrar oluşturulma işlemidir. Bunun insan ırkı için olup olmayacağını bize zaman gösterecektir."

Acaba insanda kopyalama nasıl olacaktı?

Yine basında yer alan bir habere göre, Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi ve Moleküler Biyoloji Genetik Enstitüsü'nün yetkili bir kişisi, "Her türlü varyasyonu deneyerek, insan genlerini anlamaya çalışıyoruz. Mesela, yarısı adam yarısı at olan bir yaratık ürettik, ama yaşamadı. Ya da timsahla fare genlerini karıştırıp ortaya ne tür yaratıklar çıktığına bakıyoruz. Ancak, tahmin edersiniz ki, bunlar doğduktan hemen sonra ölüyorlar, insanın kopyalanmasına oldukça yakınız. Şunu açıkça ifade edeyim ki, bizim kullandığımız teknikleri batı dünyası henüz yapamıyor" şeklinde açıklamalarda bulunuyor ve şöyle devam ediyordu:

"Sadece hayvan değil, insan da kopyalayabiliriz. Ama, biz yaptığımız araştırmalar sonrası, insanın klasik bir şekilde üremesinin hem daha zevkli hem de daha doğru bir yol olduğu sonucuna vardık. Bizim üzerinde durduğumuz asıl konu, halk diliyle ifade edilirse, 'siparişe göre insan yapabilmek...' İşte bunu yapabilmek için de, insan genlerini çözmeye çalışıyoruz.

Fare genlerinin içine insan genlerini rahatça katabiliyoruz. Her türlü canlının genleriyle dilediğimiz şekilde oynayabiliyoruz.

Ölü hayvanlardan da Klonlama yapabiliriz. Ve insanın kopyalanması konusundaki çalışmaları başlattıklarını söyleyen Ukraynalı bilimadamı, "Bu iş üzüm salkımından koparılan tek bir üzümü, kiraz salkımın dan koparılan kirazın yerine yerleştirip büyütmek gibi bir şey. Timsahla fareyi, fareyle insanı karıştırıp ortaya çıkan yaratığa bakıyoruz.

Amerika'da gen terapi ve kopyalama ile uğraşan en az yüz laboratuvar var. İnsan DNA'sının sadece yüzde 3-5'i insanı insan yapan genler. Yüzde 70'i ise, anlaşılması güç genler. Biz bu anlaşılması güç genlerin yüzde 10-12'sini keşfettik. Tüm verilerle insanın yarısını yapabiliriz, tamamını da keşfedeceğiz. Bunu başardığımız zaman, siparişe göre bebek yapacağız" şeklinde beyanda bulunuyordu.

İşin enteresan yönü, klonlamaya inanan ve bu işe oldu bitti gözüyle bakan bir takım şirketlerin patent edinme yarışına girip konuyu ticari sahaya çekmeleridir. Klonlama konusunda bir başka önemli haber de şu şekilde:

1970'lerin başında KGB laboratuvarlarında yapılan deneyler sonucunda bir köpekten iki köpek klonlanmıştı. Rus Bilim Akademisi'nde yapılan ve çok gizli tutulan araştırmalar, tam otuz sene sonra gizliliğini kaybettiğine göre, kapalı kapılar ardındaki ülkenin o zamandan bu yana neler yaptığı meçhuldü.

Ancak, doktorların ifadesine göre, klonlanan iki köpek ve aslı, yani üç köpek, birbirlerine karbon kopyası kadar benzemelerine karşın, tavırları çok farklı şekilde oluşmuştu. Bilimsel veriler er ya da geç insanın da kopyalanabileceği hususunda işaretler veriyor. Ne var ki klonlanan insan aslının aynı olmayacaktır.

Zira klonlama eylemi, yumurtaya ihtiyaç olmadan gen boyutunda gerçekleşmektedir. Gen, insanın belli kalıtsal ve bedenini üretecek özelliklerini taşır. Kopyalama işlemi bir noktaya kadar uzanabilir. Bundan sonraki devrelerde, yani bebeğin ana rahminde çeşitli astrolojik etkiler istikametinde, farklı tesirleri alması, özellikle aslından farklı tavırlar, huy ve karakter yapısına sahip olabileceğini gösteriyor.

Yukarıda örnek olarak gösterdiğimiz, Rusya'da klonlanan köpeklerin tavır ve hareketleri, ayrıca birbirine tıpatıp benzeyen ancak doğum sırasında 15-20 dakikalık farklılıktan ötürü değişik özelliklere sahip tek yumurta ikizleri gibi.

Evet! Bu konu bize açıkça şunu gösteriyor;

Popüler Bilim, gelişen teknoloji ve genetik boyutlarda yapılan inanılmaz çalışmalar bilinmeyeni bilinir hale dönüştürdükçe, her alanda olduğu gibi mistizimde de bazı kavramların, bununla bağlantılı olarak, inanışların değişmesi de kaçınılmaz olacaktır.

Ahmet F. Yüksel 

 


Üst Ana sayfa e-mail