Yanlış Anlaşılan Doğrular
Bilal Atış
 
 

Bir takım meseleler zaman içerisinde, bazen kasıtlı olarak insanların nazarında gerçek hüviyetlerinden uzaklaştırıldı. Ayet olsun, hadis olsun ya da kelamı kibar denilen Allah dostlarının sözleri olsun. Ya kıyısından bucağından kesildi ve topluma verilmek istenen mesajlara uygun hale getirildi ya da zaman içerisinde değişik kültür ve anlayışların etkisiyle manada tahribat hasıl oldu.

     "Dinimizin ilk emri oku' dur"

Evet, Kur'an-ı Kerim'de nazil olan ilk ayet Alak suresinin birinci ayetidir. Ve " OKU " emriyle başlar. Lakin Ayet-i Kerimenin tamamı şöyledir. " Seni yaratan Rabbinin adıyla oku " Dikkat edilirse kayıtsız şartsız bir okumadan bahsedilmez. Okumamız emredilmiş ve okuyacağız, ama bizi yaratan Allah’ın (cc) ismiyle okuyacağız. Okumaya başlarken Allah'ın adıyla başlayacağız, Allah dan gayrı niyetlere, sebeplerle okumayacağız. Okuyacaklarımız meşru şeyler olacaktır.

Allah'a (cc) Peygamberine (s.a.v.), dinimize ve imanımıza hakaret ihtiva edenleri, bir takım " izm " leri öne sürenleri, fen ve tekniği ilah yerine koyanları okuyacak olursak ebedi saadete değil, ebedi hüsrana vasıl oluruz. Namazlarımızı kaçırarak, tesettürü terk ederek, hülasa kulluğu bir kenara iterek okuma emri İslamda yoktur.

     " Dünya da mekan, ahirette iman "

Çok yanlış bir sözdür. Dünya da ev,mal, mülk lazımdır. İman ise dünyadan ziyada ahirette gerekir gibi bir manaya gelebilir. Ama tersi doğrudur. İman bize bu dünyada gerek. Dünyada iman kulu ahirette ahiret mülklerine kavuşturur. Bu kelam, " dünya da iman, ahirette mekan " şeklinde yaygınlaştırılmalıdır.

     " Çalışmak ibadettir "

Her çalışmak ibadet olamaz. Farz ibadetleri aksatan bir iş, insanı saadete kavuşturmaz. Haram işlerden hayatını kazananlar, çalışırken kulluğu ihmal edenler nasıl ibadet etmiş olabilirler ? Ancak Allah'ın tayin ettiği yolda, Peygamber efendimizin çizdiği çerçevede çalışmak ibadettir.

       " Dinimiz hoşgörü dinidir "

Dinimiz, nefsimize karşı işlenen suçlarda bizi serbest bırakır. Hakkımızı alabileceğimiz gibi, hoşgörülü davranıp davacı olmayabiliriz de. Bu hususta hoşgörü emredilmemiş, sadece tavsiye edilmiştir. Ancak Allah'a Peygambere, din ve imana karşı işlenen suçları ve suçluları hoş görmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunlara karşı dinimizin tavrı Maide suresi 33. ayette belirtilir. " Allah ve Resulüne savaş açanların, yeryüzünü ifsat etmek için koşuşanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları, yahut sağ elleri ile sol ayakları kesilmesi yahut ta bulundukları yerden sürülmelerinden başka şey olamaz... "

       " Dinde zorlama yoktur "

Bir diğer tehlikede bu ayetin yorumunda yer alır. Bakara suresinin 256. ayetidir. Lakin tefsirlere bakınca buradaki zorlamanın bir gayri müslimi İslamı kabule zorlamak hususunda olduğu görülür. Buradan hareketle müslümanım diyen herkes tüm Kur'an buyruklarıyla sorumludur. Kimse aklına göre din buyruklarına muhalefet edemez. İslam kendi müminlerini belirli uygulamalar için zorlar. Kimse zorla bir müesseseye alınmaz. Kişi bir müesseseyle iş akdi yaptıktan sonrada bu kurumun tüm kurallarına uymak zorundadır. Uymayanı uydururlar yada kapının önüne koyarlarsa, din için de durum farklı değildir.

" Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek ve kadın müminin o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur ( Ahzab ayet.36)

Özetlersek kurtuluşumuz dini emir ve yasakları, ayet ve hadisleri kendi hava ve hevesimize göre yorumlamakta değildir. Ebedi saadet ancak Allah ve Resulüne tam teslimiyet ile mümkündür.

Selametle....

 

 
 

Bilal Atış
İstanbul - 01.04.2009
http://sufizmveinsan.com

b.atis73@gmail.com