Vesile olabildik mi?
Nilay Caki
 

İnandığınız konuda sabitseniz yani özü itibariyle iman etmişseniz, ister istemez çevrenizdeki birinci ve ikinci halka tanıdıkları da peşinizden sürüklüyorsunuz.

Büyüklerimizden bildirilene göre, en önemlisi akıl yoluyla iman noktasına ulaşmış ve iman ettiğinizi de aklınızla pekiştirmiş olarak devam etmiş olmanızmış…Bir de egonuzdan hiç değilse bir nebze olsun sıyrılmış olmanız…

Bundan 7-8 sene once, çevremde Astroloji’den ve İslam’dan ayrı ayrı zamanlarda dahi olsa bahsettiğimde herkes bana: “Bu ne perhiz bu ne turşu” misali merakla bakardı…

Onlara akıl yoluyla edindiğim bilgileri, bu bilgilere iman etmiş olmanın gücüyle anlatırdım.

Astroloji nedir? İslam’da yeri nedir? Ortada hokus pokus diye bir şey yok, her şey Allah Sistemi içerisinde yer almış durumda;  evrenin işleyiş yasaları içinde VAR olan, insanoğlu beşeri algılarıyla idrak etmedi henüz diye YOK demek değildir, v.s. v.s.

Çok net ifade edeyim o zamanki çevremden sabit kalan arkadaşlarımdan bazıları bana “uçuk-kaçık”, kendisini İslam’a yakın olarak adledenler ise “sapkın” gözüyle baktı. Hatta “Falcı geldi, falcı bacım” diye uluorta dalgasını geçen çok oldu… Sinirlenmedim, gücenmedim, ego yapıp dalga konusu oluyorum diye bu konulara girmekten vazgeçmedim.

Hatta üstüne giderek devam ettim, onlar dalga geçmeden ben onlara o Köyün Delisi olduğumu ilan ettim…

Benim kendi çevremdeki bu kişisel çırpınışım, Allah’a şükürler olsun, devrin ilim devri olması, yenilenme rüzgârlarının hepimizi sarmalamış olması ve en önemlisi, lütuf yoluyla doğru kapının önünde çöreklenmiş olmamız sayesinde doğal olarak desteklendi… Bilim yeni yeni açıklamalar yaptıkça ve onların zaten son Nebi; Efendimiz (s.a.v) kanalıyla tüm dünyaya yüzlerce yıldır söylenegelmiş olduğu ortaya çıktıkça, bazıları daha önce birilerinden duyduğu gerçekleri pekiştirmeye başladı… Bugün gelinen noktaya bakıldığında kendi gözlem çevremden diyebilirim ki bir kesim, aslında artık inanmaya çok daha yatkın.

Mesela son Mekür Rötarı’nda, ( ki gerekli tüm bilgileri her Merkür Rötarı’nda olduğu gibi yakınlarımla ve işyerinden arkadaşlarla paylaşmıştım- etkileri nelerdir, ne kadar sürmektedir, ne demektir gibi) çalışanların çoğunluğu durup duruken tüm IT sisteminin çöktüğünü, yetmeyip enerji bağlamında da bir iki gün süreyle her türlü aksiliğin yaşandığını gördüğünde ve en önemlisi bu tip aksiliklerin genelde Merkür Rötarı’na denk geldiğini artık deneyimlediğinden, olan biten normal karşılanmaktaydı. Rötar hakkında önceden bilgi almış olunması, başa gelenlerin olağan görülmesini ve yakın çeversine negatif bir tepki gösterilmemesini kolaylaştırıyordu. Farkında olunsa da olunmasa da bilinçlerde bir açıklama mevcuttu ve her şey sebep-sonuç ilişkişi içinde anlamlı idi.

Çalıştığım firmaya geçenlerde yeni bir arkadaş katıldı. Son on beş senesini, daha doğrusu çocukluk ve gençlik dönemini Amerika’da geçirmiş olarak bize transfer oldu.  Herkesin “Merkür Rötarını„ bu kadar ciddiye almasından, kişilik analizi veya karşıdakini tanıma seanslarını Ay Burcu’na kadar sorarak devam ettirmesinden çok müzdarip durumda…

“ Nasıl bir firma burası, herkes nasıl bu kadar Uzay-Evren-Astroloji bağlamında bilgi sahibi olabiliyor ve bu konulara takılıyor? „ v.b soruları gözlerini açarak hayret ifadesiyle ardı ardına sıralıyordu. Uyum sağlama aşamasındaydı ve konuşulan dili anlamak durumundaydı.

O’nun sözleri üzerine  fark ettim etrafımdaki net değişimi… Hep beraber değişmekteydik ve her yeni katılan, ister istemez etkileniyor ve kendi çevresini de etkilemeye başlıyordu…

Sadece Astroloji değil, şu anda bilimin de kafa yorduğu tüm Metafizik olarak algılanan ve Kuantum Fiziği ile birleştirilen yeni öğretilerin bahsi geçtiğinde, artık kimse kimseye UZAYLI diye bakmıyor!

………..

Yakın zamanda  “Üç derece teorisi“ olarak medyada haberleri çıkan güncel bilgiler (http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/10788260.asp?gid=66) ve www.okyanusum.com’da bu konunun gündeme taşınmış olması, bana tekrar meşhur Deniz Yıldızı hikâyesini hatırlattı. Hani kumsalda binlerce Yıldız varken, tek tek dahi olsa yetişebildiği kadarını denize atan adamın hikâyesi. (http://www.okyanusum.com/denizyildizi.html)

Kurtulan her deniz yıldızı etkisinin ikinci , üçüncü halkada onun kurtuluşundan etkilenen canlılara bağlı olarak yaşadığımız sisteme katkısı… Yani bir başka güncel metafizik bilgisi olan  Kelebek Etkisi  (http://site.mynet.com/astrogundem/g28.htm)

Aslında Üç derece Teorisi, ya da Kelebek Etkisi denilen etkileşimlerin hepsinin başlangıç noktası küçücük bir hareket olabilir… O hareket  etkileşim içinde olduğu tüm Sistem’i de tetiklemiştir.

Yalnız Sistem içinde algılanan her bir birim, nasibine düşen kadarıyla etkilenecek ve TAKDİR ne ise o doğrultuda kulluğunu eda edecektir.  İnsan açısından yine astroloji ile misal vermek gerkirse, kimisi astrolojiyi amaç edinecek ve ALLAH SİSTEMİ’nden uzak düşecek, kimisi ise evrensel işleyiş prensibi olarak aracı fark edecek ve onu OKU’maya çalışarak tam tersi HAKK’a yönelecektir.

Önemli olan, bilinçlerde AYDINLANMAK ve AYDINLANMAYA VESİLE OLABİLMEK.

Yeter ki sizin duruşunuz mümkün olduğunca akıl-iman-akıl ekseninde sağlam olsun derim, şahsi kanaatimce…

Selam ve dua ile.

 

 

 
 
28.01.2009
ncaki2007@yahoo.com

http://sufizmveinsan.com