SalSal mi? Turab mı?
Özgür Kurt Durmaz
 

KAMER 24

 “Fe kalu ebeşeran minna vahıden nettebiuhu, inna izen lefiy dalalin ve suur;  “ 
Dediler ki: "Bizden bir beşere mi tâbi olacağız? O takdirde muhakkak ki inancımızdan sapıp ahmaklık içinde kalırız." (Kamer 24)

Rasulullah’ın abd ve rasul vasfı ile yeryüzünde nasıl bir amaçla bulunduğunu kavramaktan uzak olanların kendilerince küçümsemek amaçlı sarf ettiği benzer cümlelere güzel bir örnek yukarıdaki ayet.

Bu  ayetin başka bir türlü  formunda ise yine rasulullah’ı dinleyip onun işlevini bir davetçi olan cinlerin yorumu da oldukça ilginç :

AHKAF 31

Ya kavmena eciybu daıyAllahi ve aminu Bihi yağfir leküm min zünubiküm ve yücirküm min azâbin eliym;” 
"Ey kavmimiz... DAÎALLAH (Allah davetçisine) (DAÎALLAH; cinler O'nu DAÎALLAH olarak görüp değerlendirmiştir, Rasûlullah olarak değil)
icabet edin ve O'na iman edin ki, bazı günahlarınızı bağışlasın; sizi feci bir azaptan korusun."

Söz konusu iki ayette de kendi algılama ve değerlendirme unsurlarına göre rasulullaha anlam yükleyenlerimin durumu kendi dillerinden aktarılıyor.Bu noktada bir soru beliriyor:

Bu ayetlerdeki sözleri sarf eden yapıları geçmişte yaşamış kimseler ya da geçmişte yaşanmış olaylar olarak değerlendirmeden şu an yaşamakta oladuğumuz hayatımızın hangi noktalarını temsil etmekteler acaba diye düşündüğümde insan nedir? Nasıl bir sürecle beşeriyetten rasulluğe geçiş  yapar gibi daha başka sorularda ortaya çıkınca yüzümü bir kez daha aynama döndürüp cevapları onda aramaya karar verdim.

Sağlıklı bir yaklaşım adına Allah rasulu olma şerefine erişmiş insanın yaratılış sürecini incelemekle işe başlamak sanırım daha doğru olacaktır.

Okullarda öğretilen yaratılışa dair bilgilerde hep bir topraktan yaratılma ve ona ruhun üfürülmesi olayı söz konusu.Acak Kur’an ayetlerine biraz daha yakından baktığımızda görüyoruz ki bu “toprak”anlatımını öylece basit bir şekilde toprak deyip geçmememiz gerekli.Farklı farklı ayetlerde farklı farklı sözcükler kullanılmış  ve bu sözcüklerin her biri toprağın farklı farklı hallerine işaret etmekte.

Toprak sözcüğüne dair kullanılan kelimeleri ayetlere geçmeden önce şöyle bir sıralarsak :

Turab,salsal,hamein mesnun,tin,sulaletin min tin,tinin lazib ,şalşal ke’l-fahhâr sicciyn gibi anlatımlarla karşılaşıyoruz.

Tabi yaratılışa dair anlatımlarda geçen,su ve nutfe sözcüklerinden henüz bahsetmiyorum.

Yaratılış tüm bu kavramların bir biçimde birbirleri ile olan etkileşimlerini kapsamakta bu etkileşimler bir süreci ve bir biri ardına gelen süreçleri de ifade ediyor.

Önce bu ifadelerin bazılarının toplu olarak kullanıldığı ayetlere bakalım.

SECDE

7 -Elleziy ahsene külle şey'in halekahu ve bedee halkal İnsani min tıyn; 
O ki, yarattığı her şeyi mükemmel yapmıştır! İnsanı oluşturmaya balçıktan (yumurta) başlamıştır
.

8-Sümme ceale neslehu min sülaletin min main mehiyn; 
Sonra onun neslini basit bir sudan (meni)
meydana getirdi.

9- Sümme sevvahu ve nefeha fiyhi min ruhıHİ ve ceale lekümüssem'a vel ebsare vel ef'idete, kaliylen ma teşkürun; 
Sonra onu (beyni, Esmâ mânâlarını açığa çıkaracak şekilde) tesviye etti ve onda kendi ruhundan nefhetti (nefh = üfleme içten dışadır; nefholan yani açığa çıkarılan Esmâ mânâlarının özellikleridir ki, varlık âlemindeki "Allah'ın ruhu" diye işaret edilen de budur Allahu Âlem)... Sizin için sem' (algılama), basarlar (gözler-görme) ve FUADLAR (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar-kalp nöronları) oluşturdu... Ne az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)

Yukarıdaki ayetlerdeki süreç  İnsan ismi ile işaret edilen varlığın yaratılış sürecini anlatıyor bize bir  özet halinde.Bu anlatımdaki arapça metinde geçen “TIYN”(balçık-yumurta),”MİN SULALETİN MİN MAİN MEHİYN”(basit bir suyun özünden-meniden) sözcüklerinin birleşimi sonucu oluşan yapının son aşamasında gelinen nokta olarakta “SEVVAHU VE NEFEHA FİYHİ MİN RUHIHİ VE CEALE LEKÜMÜSSEM’A VEL EBSARE VEL EF’İDETE “(beyin,esma manalarını açığa çıkaracak şekilde tesviye edilmiş olarak şekillendi)  tesviye edilmiş beyin kendisinin “İnsan” olarak ifade edilmesini sağlayan algılama,görme ve kalbin hakikati olarakta esma mana özelliklerini şuura yansıtıcılarla desteklendi.

 Bu ayetlerde Kur’an üslubu açısından bir dikkat edici husu da şu ki,beynin tesviye edilişine kadar ki süreç anlatılırken bahsedilen aşamalardaki yapı için “Hu” yani üçüncü tekil şahıs zamiri “O” kullanılmış.Ancak ne zaman ki beyin tesviye edilip ruh nefh olunmuş o zaman “lekum” ifadesi ile işaret edilen bir muhatab olarak “siz” ifadesi kullanılmış.

Bu insan adı verilen yapının olşum süreci...

Şimdi bu süreç  İnsan ismi ile işaret edilen yapının hem mana yönünün hem de biyolojik yönünün oluşum aşamalarını ihtiva ediyor.

İnsanın biyolojik yapısını işaret etmek için Kur’an bir başka kelime kullanıyor ,insan sözcüğündeki mana ile karışmasın diye...Bu sözcük beşer sözcüğü...örneğin :

Furkan 54 

  Ve "HU"velleziy haleka minelmai beşeran fecealehu neseben ve sıhra* ve kâne Rabbüke Kadiyra; 
"HÛ" ki, sudan bir beşer (biyolojik bedenli insan) yarattı da, onunla neseb (kan-gen akrabalığı) ve sıhr (nikâh-evlilik ile hâsıl olan hısım akrabalık)
duygusu oluşturdu! Senin Rabbin Kâdîr'dir

SAD 71 

İz kale Rabbüke lil Melaiketi inniy halikun beşeran min tıyn;   
Hani Rabbin Meleklere: "Kesinlikle ben balçıktan (su+mineral) bir beşer yaratacağım
" demişti.

Hicr 28  

Ve iz kale Rabbüke lilMelaiketi innİY Halikun beşeran min salsalin min hamein mesnun;   
Hani Rabbin, melâikeye: "Muhakkak ki ben kuru balçıktan, değişip dönüşen balçıktan
(hücre) bir beşer halkedeceğim" demişti. 

Bu  ayetlere baktığımızda en başta bahsi geçen “insan” anlatımının beden yönü ,hücresel yapıdan oluşan yönü için “tıyn” sözcüğünün kullanıldığını anlıyoruz.Tıyn insan haline dönüşme potansiyelini varlığında barındıran beşerin yani biyolojik yapının hammaddesi...

Ancak Hicr 28 de geçen bir başka ifade tıyn sözcüğününde önceki aşaması hakkında bize bilgi vermekte.”MİN SALSALİN MİN HAMEİN MESNUN” anlatımı  bize “SALSAL” kelimesinin kullanımı ile “tıyn”  denilen yumurta’nın ham maddesinin salsal olduğunu anlıyoruz.

Salsal: 1-Toprak (inorganik maddeler) ve su karışımından meydana gelmiş, zamanla sıcakta suyu uçup kurumuş ve içinde havanın dolaşabileceği, sese dönüşebileceği boşluk olan cisim.

2- inorganik halden, organik hale dönüşmüş nemli toprak

RAHMAN14

Halekal'İnsane min salsalin kelfahhar;   
Yarattı insanı (bedenini) pişmiş kuru balçıktan (elementler).
 

Rahman suresi 14. ayette bu anlatımı destekleyen bir başka ayet.

Bu anlatımdan farklı olarak fatır suresinde ise;

FATIR 11

Vallahu halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme cealeküm ezvaca* ve ma tahmilu min ünsa ve la tedau illâ Bi ılmiHİ, ve ma yuammeru min müammerin ve la yünkasu min umurihi illâ fiy Kitab* inne zâlike alellahi yesiyr;

Allah sizi bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı; sonra sizi çiftler (ikili genetik sarmal) olarak meydana getirdi. O'nun (genetik sarmaldan açığa çıkan) ilmi dışında hiçbir dişi (üreten) ne hamile kalır (üretim aşamasına geçer) ve ne de doğurur (yeni bir canlı meydana getirir)... Bir yaşam sahibinin ömür süresi muhakkak bir kitapta (yaratılış genetik kodlarında) yazılıdır! Muhakkak ki bu Allah üzerine çok kolaydır.

Toprak sözcüğü için “turab” kelimesini kullanıyor Kur’an.Aynı anlatım Mü’min suresinde 67. ayette de göze çarpıyor;

MÜ’MİN 67

"HU"velleziy halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min alekatin sümme yuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm sümme litekûnu şüyuha* ve minküm men yüteveffa min kablü ve liteblüğu ecelen müsemmen ve lealleküm ta'kılun;

"HÛ", odur ki; sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir alakadan (embriyo) yarattı... Sonra sizi bir çocuk olarak çıkardı; sonra olgunluğa ulaşmanız, sonra yaşlılığı yaşamanız için ömür verdi... Sizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor... (Bunların oluşu) takdir edilen süreye ulaşmanız ve aklınızı kullanmanız içindir

Şimdi bu toprağın çeşitli hallerinin sıralandığı kelimelerden ‘turab’ aşağıdaki ayeti de tefekkğrğmğze katarsak ‘insan’ adı ile işaret edilen yapının inşası olan tüm bilgi ve koşulları barındıran anlamına geliyor.

NUH 17

 VAllahu enbeteküm minel'Ardı nebata;

"Allah sizi bir nebat bitirir gibi arzdan bitirdi."

‘İnsan’ olma hakikatini taşıyan yapı  toprağın ‘turab’ olarak ifade edilen halinden bir bitki gibi beslenerek vucut bulmakta.Aynı ‘turab’ anlatımı Hz Adem ve Hz isa’nın yaratılışlarına işaret edilen ayetlerde de net bir şekilde geçmekte.

Ali imran  59

İnne mesele Iysa ındallahi kemeseli Adem* halekahu min turabin sümme kale lehu kün feyekûn;

Muhakkak ki, Allah indînde İsa'nın oluşumu Adem'in oluşumu gibidir (İsa'nın oluşumu Adem'in oluşumu gibiyse, Adem'in oluşumu da İsa'nın oluşumu gibidir. Buna göre düşünülmeli bu konu. A.H.). Onu topraktan yarattı, sonra "Ol" dedi ve oldu (topraktan-moleküler yapıdan meydana gelene ruhun nefh olmasıyla insan hâline gelmesi ile, ana rahminde moleküler yapıdan meydana gelene ruh nefh olması suretiyle insanın meydana gelmesi aynı şeydir).

‘Tiyn’ sözcüğü insanın bedeni biyolojik yapısı için kullanılırken ‘turab’ın kullanım amacı yukarıda da bahsi geçtiği üzere farklı.Tiynin biyolojik beden yahutta hayvani beden anlamında kullanımı için en güzel örnekse aşağıdaki iki ayette verilmiş.

ALİ İMRAN 49

Ve Rasulen ilâ beni israiyle enniy kad ci'tüküm Bi ayetin min Rabbiküm, enniy ahlüku leküm minet tıyni kehey'etit tayri feenfühu fiyhi feyekûnu tayran Bi iznillah* ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta Bi iznillah* ve ünebbiüküm Bi ma te'külune ve ma teddehırune fiy buyutikum* inne fıy zâlike le ayeten leküm in küntüm mu'miniyn;

İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek, (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o biiznillah (o yapıda Allah Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de size (Allah'ın bildirmesiyle) haber veririm. Bu olayda, eğer iman ederseniz, size (önemli) işaret vardır (Rabbinizin kudreti hakkında)."

MAİDE 110

İz kalAllahu ya Iysebne Meryemezkür nı'metiy aleyke ve alâ validetik* iz eyyedtüke Bi ruhıl kudüsi tükellimün Nase fiyl mehdi ve kehla* ve iz allemtükel Kitabe vel Hıkmete vetTevrate vel'İnciyl* ve iz tahlüku minet tıyni kehey'etit tayri Bi izniy fetenfühu fiyha fe tekûnü tayren Bi izniy ve tübri-ül' ekmehe vel ebrasa Bi izniy* ve iz tühricül mevta Bi izniy* ve iz kefeftü beni israiyle anke iz ci'tehüm bil beyyinati fekalelleziyne keferu minhüm in haza illâ sıhrün mübiyn;

Hani Allah şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an... Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim... Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun... Hani sana Kitabı, Hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım)... Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya benim iznimle şifa veriyordun... Hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun... Hani İsrailoğullarını senden engellemiştim! Hani sen kendilerine delillerle gelmiştin de, onlardan hakikat bilgisini inkâr edenler şöyle demişti: 'Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil!'"

Hakikati turab olan ve insan olan,yiyn olupta beşer olarak kendini bulmayan için Biiznillah kapısı açık.Belki de mayası ‘turab’ olanın ekberiyeti idrak edememesi söz konusu değil çünkü kendi için yarattığının hammaddesi belli...Hakikati ‘turab’ olanın ‘tiyn’e hükmetmesi ,ona nefh edebilmesi de ayrı bir nokta...

Ve ‘turab’ sözcüğü için bir başka çarpıcı örnek de  Rasulullah tarafından iki farklı olayda tekrarlandığı rivayet edilen Hz Ali’nin lakabı olayı...

"Toprak babası(ebu turab) -veya- sahibi" anlamında Hz. Ali'ye Rasûlullah (s.a.s.) tarafından verilmiş bir künye.

Hz. Ali (r.a.) bu künyeyi çok severdi; fakat zamanla bu künyenin ona ait olduğu unutulduğundan veya yeni müslüman olanlar tarafından bilinmediğinden Emeviler döneminde bir zaman hutbelerde bu künye anılarak kendisine sövülürdü. İmâm-ı Müslim'in rivâyetine göre (Müslim Fezâilü's-Sahâbe 2409) Mervan'ın ailesinden Medine'ye vali tâyin olunan biri Sahâbe'den Sehl bin Sa'da gelerek Hz. Ali'ye sövmesini ister. Hz. Sehl'in çekinmesi üzerine ise "Allah Ebû Turâb'a lânet etsin deyiver" der. Sehl Hazretleri ise "Ali'nin Ebû Turâb kadar hoşlandığı hiçbir isim yoktu. Bu ismin verilmesine sebep olan hâdise ise şudur" diye cevap verir ve hâdiseyi şöyle anlatır:
å
Ÿå¸–地å€: İslami Forum, İslam Hakkında Herşey Bu Forumda... |İslamSeli.Com http://www.islamseli.com/c-d-e/22392-ebu-turab.html
"Rasûlullah (s.a.s.) bir gün kızı Fâtıma (r.anha)'nın evine geldi ve Ali'yi evde bulamadı. 'Amcamın oğlu nerede?' diye sorunca sevgili kızından 'Aramızda birşey geçmişti. Bunun üzerine gündüz uykusunu yanımda uyumadı da çıkıp gitti' cevabını aldı. Rasûlullah da birine 'Git bak Ali nerede?' buyurdu. Mescid'de uyuduğu haberini alınca Mescid'e varıp Ali'yi yan tarafına yatmış ridâsı bir yanından sıyrılmış ve vücudu toprağa bulanmış şekilde buldu da 'Ebû Turâb kalk Ebû Turâb kalk' diye bedenindeki toprağı silkelemeğe başladı."

Bu isimle ilgili olarak kaynaklarda şöyle bir rivâyete daha rastlıyoruz:

Ammâr bin Yâsir der ki: "Uşeyre gazasında Ali bin Ebı Tâlib'le iki yoldaştık. Rasûlullah (s.a.s.) Uşeyre'de konaklayınca Müdlicoğulları'ndan bazılarının su ve hurma işinde çalıştığını gördük. Ali'nin isteği üzerine bir müddet onları seyrettik ve sonra uyuyakalmışız; Sonra Rasûlullah gelip bizi uyarıncaya kadar orada kaldık. Rasûlullah (s.a.s.) Ali b. Ebî Tâlib'i topraklara bulanmış görünce "Ne oldu sana ey Ebû Turâb?" dedi ve "Size en şakı iki kişiyi bildireyim mi? Biri Sâlih Aleyhisselâm'ın devesini kesen Semud'un Uheymiri; diğeri de ey Ali seni şöylece vuracak olandır" buyurup elini Ali'nin başına koydu ve neresine kadar kana bulanacağını da sakalını tutarak işaret etti" (İbn Hişâm es-Sıre I-II; 600-601). Bu hâdise İbn Hanbel Hâkim Tabefi İbn Kesir Heysemî Taberânî ve Bezzar gibi hadisçi ve tarihçilerce de sahih olarak rivâyet edilmiştir.

Hz Ali ‘Ebu Turab’ künyesi haricinde bir de Nisa 59 da gecen bir anlatımla ‘Ulul Emr’ ifadesi ile işaret edilen bir vasfa da sahip.Ayet şöyle;

NİSA 59

Ya eyyühelleziyne amenu etıy'ullahe ve etıy'urRasule ve ülil emri minküm* fein tenaza'tüm fiy şey'in ferudduhu ilAllahi verRasuli in küntüm tu'minune Billahi vel yevmil ahır* zâlike hayrun ve ahsenü te'viyla;
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasûle itaat edin ve sizden Ulül Emr'e de (Hakikat ve Sünnetullah bilgisine sahip olarak hüküm verme yetisine sahip olana)... Bir şey hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde -şayet Allah'a ve gelecekte yaşanacak sonsuz sürece iman ediyorsanız- onu Allah'a ve Rasûlüne döndürün... Bu hem daha hayırlı ve hem de tevil olarak (işin aslına, uygunluğuna ulaşma bakımından)
daha güzeldir.

Ayet, Tebük Seferine çıkılırken Rasülullah (sav ) Efendimizin Medine’de kendi yerine Hz. Ali (kv) yi emir bırakması üzerine inzal olmuş. Yani sizden olan Ulul Emr ile Hz. Ali kast ediliyor nüzul sebebi olarak.

Ve bir de hadis;

İsa b.Yusuf Hemedani, Ebi’l Hasan’dan o da Suleym b. Kays’dan, o da Ali ibni Ebu Talib’den Efendimizin şöyle söylediğini buyurmaktadır: “Benim ortaklarım Allah’ın itaatini, kendi itaatine eş kıldığı ve haklarında sizden olan emir sahipleri diye beyan buyurduğu kimselerdir: Onların sözünden çıkmamanız gerekir: Onlara itaat ediniz. Hüküm ve emirlerine boyun eğiniz.” Ben: “Ya Resulullah emr sahipleri kimlerdir?” diye sorunca O’da şöyle buyurdu:”Ey Ali sen onların ilkisin:

Tüm bu anlatımlardan sonra kendime soruyorum Ben de ali makamı nerede,ulul emr hali ne ve hakikatim olan ‘turab’ı ne kadar tanıyorum?

Ve bunları sorgulamamayı tercih edenlere bir cevap yine o aynamızdan;

RUM 20

 Ve min ayatiHİ en halekaküm min türabin sümme iza entüm beşerun tenteşirun;

O'nun mucizelerindendir-işaretlerindendir sizi topraktan yaratması... Sonra siz, beşer (kendini beden olarak kabullenen) olarak yayıldınız (oysa halife olarak yaratılmıştınız)!

Doğrusunu Allah(rasulu(ehli)) hakkıyla bilir