Kavramlar İçinde Kendime Yolculuk

Özgür Kurt Durmaz
 

Birkaç gün evvel aldığım bir ölüm haberi (otuzdokuz yaşında kanserli dokuları ile artık son aşamaya gelmiş olan bir hanımefendi)dolaylı bir şekilde de olsa beni Rasulullah'ın vefat sürecinde yaşadığı son dakikaları ve bu dakikaların kendisine iman etmiş olanların gözü ile nasıl yaşandığını öğrenmek için araştırmaya itti...
Ben taklidi bir biçimde ,etrafımda gördüğüm şekilde son nefeslerini vermek üzere olan zatların kelime-i tevhid'i çokça tekrar etme gayretinde oluşları gibi rasulullah'ın da bu şekilde Kelime-i tevhidi sıkça tekrar ettiğini düşünürdüm ancak hiç de böyle olmadığını öğrendiğimde aklımda beliren birkaç düşünceyi paylaşmak istedim.
Rasulullahın son anlarında dilinde “Allahumme Refiki Ala” duası sürekli tekrarlanmış...
Allah'ım beni Refik-i Ala'ya ilet...
Nedir Refik_i Ala?
Kelime anlamı “en yüce dost “ demek...”Ama hakikatten okunusundaki mana nedir?”diye kendime sordum...Kendimde bulmak adına sorduğum bu soru beraberinde “Sidre-i Münteha , Kab'e Kavseyn Ev Edna,Makamı Mahmud” kavramlarının da tefekkür edilmesi gerektiği gerçeğini ortaya çıkardı.Sonra su soru belirdi ...
“Miraç'ta Sidre-i münteha'nın ötesine geçen rasul ,fiziksel ölümün hemen öncesi neden Refik-i Ala diyordu?”,”Nasıl bir fark vardı kavramsal olarak ve ben bu kavramları kendimde tam olarak nasıl bulmalıydım?”
Miraç bir boyutsal zoom'lama ise Bu kavramlar bir biçimde bu boyutsal zoom'lamanın farklı aşamalarını anlatıyor olmalıydı...
Sidre-i Münteha söz konusu olduğunda en dikkat çekici nokta Cebrail A.S.'ın ötesine geçemeyeceğini ifade ettiği nokta oluşuydu...Rasulallah'ın geçebileceği ancak Cebrail A.S.'ın gerisinde kaldığı nokta...Eşik..
Sidre-i Müntaha kesretin ,çokluğun kalktığı eşik sınır...

Kendinden gayrının hiç olduğu, bu sebeple Cebrail adı ile işaret edileninde hakikatinin müşahede edildiği o mana boyutuna,sıfat boyutuna geçiş...
Bu boyutta yalnızca sıfatlar ,manalar var...
Kab-ı Gavsey Ev Edna ise Sidre-i Münteha da kendi sonsuz sınırsız manalarını seyreden “ben”in bu manaları açtığı noktadan seyri işaret ediyor bu sebele iki yayın arasındaki mesafe kadar yakın işareti ile ifade ediliyor...Bu boyut sanırım Lahut ya da Safiye boyutunun alt noktası...
Bu nokta üstadın DATA ya da ESMA MERTEBESİ yahut KUANTUM POTANSİYELİ olarak işaret ettiği boyut...Kendini fiillerin ve manaların katman katman açıldığı bu noktada bulan Rasulallah bu seyri itibarı ile fiil ya da mana alemlerindeki suretlerin hakikati oluşu ile onlara onların kendi benlikleri olarak şefaati açısı ile yani kendi benliklerinde müşahede ettikleri risalet hakikati ile şefaati yaşayabilecekleri gerçeği yönünden anlatımı ile Makamı Mahmud'da...Bu noktada şu hadisi şerif dikkate değer:
" Ben, kiyamet gününde Âdem
ogullarinin efendisiyim, ama bu övün-
meyi gerektirmez. O gün elimde
Hamd sancagi bulunacak, ama bu da
övülmeyi gerektirmez. O gün gerek
Âdem, gerek diger bütün Peygamber-
ler benim sagcagimin altina
siginacaklardir" (Tirmizî, Menakib,1).

Ve Üstad bir anlatımında şefaati şöyle açıyor:

 

“Dünyada şefâat, kişiye hem dikey planda getiri sağlar, hem de yatay planda...
Âhırette şefâat ise, yalnızca yatay planda getiri sağlar... “

Makam-ı Mahmud'da oluşu itibarı ile miraç ile işaret edilen dikey planda fetih halini yaşatışı ve her “ben”i kendi açıldığı noktanın hakikati olan o tek noktaya mutlak “ben” e eriştiren...Bu nokta da Rasulallah noktanın hükmünün de kalmadığını,noktanın da zatı itibarı ile hiç olduğunu müşahedesi ile Hakikat-i Muhammedi,Ruh-u Azam,DATA,Kuantum Potansiyeli olarak ifade edilen Mutlak Tek,Ahad,samed olan “ben”in zat itibarı ile hiç olduğunu ve kendinin bir nokta oluşu gibi kendi gibi sonsuz sınırsız noktalar olduğunu müşahede etti...ve AllahuEkber'in hakikati müşahede edildi ...
Bu müşahede Refik-i Ala ile işaret edilmiş olabillir Rasulallah'ça...
Ekberiyet ,datanın kendisi olarak samediyeti ortaya koyuşunda bile sonsuz sınırsız noktalar oluşu gerçeğini işeret ediyor kanımca...
Ekberiyet müşahedesi zati ilim ile bakışın sonucudur...

Hz. Ebubekir'in Allah'ı idrak etmek ,onun idrak edilemeyeceğini idrak etmektir! Sözü ile sanırım Ekberiyet'in bu hakikatine işaret etmektedir.

Rasulallah'ın Ebubekir'in imanını bir kefeye koysanız diğer bir kefeye de tüm insanlığın imanını koysanız Ebubekir'in imanı ağır basar ! Sözü de sanırım yine Ekberiyet'in bu şekli ile müşahedesine işaret etmektedir...

Rasulallah'ın Kabe'deki putları yıkarken Hz Ali'yi omzuna çıkarıp putları ona kırdırması,Hz Ali'nin “Ben görmediğim Allah'a ibadet etmem ve ben b 'nin altındaki noktayım !” sözleri dahi Rasulallah'ın kendi hakikatinin Ekberiyet sözkonusu olduğunda hiç olduğunu bilişi ve Hz Ali'nin kendi hakikatini Rasulallah'ın “ben'inin açıldığı o Mutlak Tek nokta,data,kuantum potansiyeli,İnsan-ı Kamil boyutunda buluşu olduğunu düşündüm...

Rasulallah'ı üstadı anlama gayretinden başka hiçbir amacı olmayan bu düşünceler asla bir sav ya da bir müşahede değildir.Yalnızca bir düşünceden ibarettir.Doğrusunu Allah,Rasulü ve ehli bilir.

 

 

 
 
Büyükçekmece-İstanbul -30.12.2009
guipago70@hotmail.com
keepingthefaith77@gmail.com
 http://sufizmveinsan.com