Kainatın Sahibine Teslimiyet
Nazım Akpınar
 

İslam, silm kökünden gelen bir kelime. Anlam olarak teslim demek. İslam,evrensel sistem ve düzenin ifadesi. Bu sistem içinde yaratılan tüm birimler, kendilerini yaratan mutlak güce ve sınırsız ilme tâbi olarak isteseler de istemeseler de O’na teslim haldeler ve fıtri yaratılış programlarının gereğini her an yerine getirmedeler.

Yaşamda karşılaşılan tüm güçlükler ve sıkıntılar,mutlak teslimiyet şuurunun güçlenmesi ve insanın acizliğinin ve fakirliğinin farkındalığını yaşaması için yaratıcı düzen tarafından oluşturulmaktadır. Cefayı çekmeyen aşık cefanın kıymetini bilemez demiş büyükler. Evet,aşk yolunda ilerleyen insan,maşukunun cefasına katlanmalıdır ve ona müştak olmalıdır. Bu iştiyakı gösteren aşık,ilerlediği vuslat yolculuğunda samimiyetini bu mücahedeyle gösterir. Acılara ve belalara tahammülü nispetinde terakki eder ve ruhen güçlenir. O her zaman iftirayı,eziyeti,horlanmayı göze almalıdır. Belanın en şiddetlisi Resullere gelir. Daha sonra derece derece velilere ve Salih insanlara doğru yansır. Kimisi iftiraya uğramıştır,kimisi ateşe atılmış,kimisi denize atılmış,kimisi kuyuya atılmış,kimisi işkence görmüş ama her halükarda hakiki teslimiyet şuuruyla bütün belaların üstesinden gelmiş ve esenliğe ulaşmışlardır. Allah’ın her firavuna bir Musa tahsisi hikmetin gereğidir ve bu kural her zaman geçerlidir. Hakiki manada özündeki Allah’a B sırrıyla inanan her birey inancının derinliği nispetinde bu tecrübeyi yaşayacaktır. Firavun sembolüyle kastedilen egoya hizmet eden tüm şartlardır. Geçici zevkler ve göz boyayan dünyevi süslerdir. Mitolojilerde bu unsur ejder,canavar gibi sembollerle işlenmiştir. İçindeki nefis canavarını terbiye edebilen ve onu ehlileştirebilen insan bir nevi şeytanını Müslüman yapmıştır. Benlik(ego) canavarı büyüyüp şişerek insanın bilincini ele geçirmeden o nefsiyle mücahede ve mücadele ederek bilincini arındırmalı ve benliğinin gerçek hüviyetine ermelidir. Bu mücadele verilmeden gerçeğe erişilemez.

Allah insana baş eğdirmek ve aczini fark ettirmek için onun sıkıntısını artırır ve süresini uzatır. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli husus bela ve sıkıntılara itiraz etmeyerek sabırla rıza göstermektir. İsmail gibi Allah’a seve seve boyun uzatabilmektir. Bu samimiyet,insana kurbiyetin kapılarını açacaktır. Bu yüzden samimiyet her kapıyı açan bir anahtardır denilmiştir. Allah’ı bilen marifet ehli hiçbir zaman şikayetçi değildir. Her zaman teslimiyet şuuruyla yaşam sistemini değerlendirir. Oluşları yorumsuz seyredebilme kemalindedir. O’nun verdiklerini itirazsız kabullenir. Sevgiliden gelen zehir dahi olsa şerbet niyetine içer. Bu aşama Hakka teslimiyetin zirve düzeyini ifade eder. Şayet insan bu gerçeği fark edemezse karşılaştığı güçlüklere itiraz eder ve kendisinde isyan hali baş gösterir. Bu isyan gerçekte kişinin kendine isyanıdır. Bu nedenle isyan mantığıyla hareket her zaman insanı hakikatten perdeler. Marifet ehli büyüklerin,bahsettiğimiz yorumsuz seyirleri ve teslimiyetleri gerçekte İlahi kudretin azametini ve haşmetini seyirdir. Kudret sıfatının varlık alemindeki açığa çıkış özelliklerini temaşadan ve seyirden ibarettir. Onlar bu seyirden adeta zevk alırlar. Burada hemen kuyruklu yıldız örneğini verebiliriz. Kuyruklu yıldızın dünyamıza yaklaşması nedeniyle özellikle batıda birçok insan panikledi ve korkuya kapıldı. Aynı olayı vahdet müşahedesiyle değerlendirdiğimizde aslında korkulacak bir şey olmadığını anlarız. Zira bu tarz oluşlar gerçekte hayranlık vesilesidir. Marifetle bakıldığında o dev yıldızların başı boş olmadıkları ve tek bir kudretin kontrolünde ve hükmünde oldukları anlaşılacaktır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ehli demek istediğimizi anlayacaktır. Burada önemli olan ,varlık alemindeki her oluşumun istisnasız belirli bir plan dahilinde oluştuğuna inanmak ve kanaat getirmektir. Kainatın sahibine teslimiyetin gereği de budur kanımca.

 

 

 
 
Samsun - 07.01.2009
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com