Genç Neslin Din Anlayışı
Halil ILBIRA
 

     Günümüzde dini konularda yazılı ve görsel basında sayısız tartışma yapılmaktadır. Yazık ki bu tartışmalar , gerçeği açığa çıkarmaktan uzak , kısır bir döngüyle başladığı noktaya dönmektedir. Elbette tartışmalardan hiç akla gelmemiş yepyeni bir fikir çıkmasını beklemiyoruz. Ancak insanların bakış açılarını genişletecek, idraklerini arttıracak bir değişime vesile olmaları ,bu kısır döngüden kurtulmak için önemli bir hedeftir. Geniş bir bakış açısının oluşmasında belki de ilk adım, insanların özellikle de genç neslin dinden ne anladığının tespit edilip, atalardan gelen ve din adı altında peşinen kabullenilmiş şartlanmalardan, değer yargılarından arınmanın yolunu göstermektir. Şekilden ibaret, kuru, tat vermeyen din anlayışını ve insanları cehenneme atmak için fırsat kollayan bir tanrı inancından temizlemek, pek çok kişinin uyanması için vesile olacaktır.

     Din adı altında sunulan şahsî fikirler, yorumlar, dinin önüne öyle geçmiş ki; doğal olarak günümüz insanı dini, ya tarihî yada her şeyden el etek çektiren, yaşamın bütün alanlarında sınırlayan tabiri yerindeyse  acizleştiren, pısırıklaştıran bir kurum  olarak görüyor.  Dinin zahiri ve batını bir bütündür. Dinin ne zahiri yönünü yani ibadetleri, uyulması istenen kuralları, ne de bu zahir yönünden yola çıkarak ulaşılabilecek olan batini yönünü  birbirinden ayıramayız.  Zahirî yönü batına işaret eder.  İşaret edilen manayı kavramak için,işaret eden parmağa takılmamak gerekir. Öyleyse ne insanların atalarından gelen bilgileri içeren şahsi yorumlara dayalı olan,ne de zahiri yada Batıni yönü ihmal edilen tek kanatlı kuş gibi, insanı hedefine ulaştırmayan din anlayışını değiştirmek her bireyin görevi olmalıdır. Kişinin öncelikle kendinden başlayacağı bu görevi ,diyanete yada din adamlarının sorumluluğu görmek, insanın kendini kandırmasından ibarettir. Birey,kendi programına göre bu değişimi kabul eder ya da etmez. Ancak hakikati kabul ettirmek değil,ortaya çıkarmaktır görevimiz.

     Genç neslin bir kısmı, budizm ve hindu dini denilen, "İslamiyet’in cenin hali “diye nitelendirilen, kişinin kendi özüne olan yolculuğunun ilk safhasını öğreten bir sisteme yönelmiş durumda.  Geçmişte Resul ve Nebi’ler, insanların tekamülüne göre TEK  bir şeyi o zamanki insanlara, onların anlayacağı bir şekilde anlattılar. Budizm’in kurucusu Budha kesin olmamakla birlikte, Sanskrit’çe ilhamları kendi devrindekilere anlatmış. Günümüz insanına çeşitli riyazatlar sonucunda ortaya çıkan ateşte yürümek gibi bedeni ve beyni kullanarak olağanüstü işler yapmak  oldukça dikkat çekici gelmektedir. Neticede dışarıda harikulade görülen bu sistem ruh bedene bir şey kazandıramıyor. En üst seviyeden sistem ve düzenin  anlayışının ise, Efendimizin öğretisi olan sistem ve düzen olduğunu fark etsek, tercihimiz ne olurdu acaba?

     Din Allah’ın sistem ve düzeninin adıdır ve bu sistemin ikincisi yoktur. TEKtir. Dinin zahirini ve batınını birbirinden ayıramadığımız gibi, hayatımızı da dinin içinde yada dışında tutamayız. Bilinçli yada bilinçsiz bu sistemin içinde yaşıyoruz .

     İnsan için en önemli aşamalardan biri söz konusu.. sistemi idrak etmek ve kabullenmek. Bu noktada ne kadar başarılı olunursa, dünya hayatı o kadar cennete dönüşür. Aksi takdirde kişi cehenneminden kurtulmak için çırpınır durur. Ne mutsuzluğu ne de arayışı biter.

 

Düzenleyen

Gönül Doğan

 

 

 
 
29.12.2010
Halil ILBIRA
BODRUM
http://sufizmveinsan.com