EN SOYUT SANAT İSLAMdır mASALı-7

Nur Cihan
 
 

Seni Selamlamak istedim sadece..sadece Sana yönelmek..insanın yöneldiği bir yer olması ne güzel..sığındığı ve el açabildiği bir Makam-ı İlahi..bu bölüm sadece bir münacat,bir dua ve yöneliş biliyorsun..7’ nin doğası bu çünkü..8’ e asla değinmeyeceğim..7’ yi kapsayan Rahmanı; ondan, asla ayıramam biliyorsun..ve 9..bu aşk çocuğu..devamiyet ve emanetin bayrak taşıyıcısı tabii..yolcular hiç bitmeyecek..geliş ve gidiş in tek bir yolu,tek bir istikameti,tek bir hedefi,tek bir nihayeti var..sadece Sen..

bir defter yazmak istemiş birisi..gördüğü güzelliğin, onu içine düşürdüğü fitne fücurundan dem vurmuş..kendisini öyle bir yağmalamış ki,bir daha yüzüne bakılamayacak hale gelsin istemiş..fitne fücüruna kapıldıkları, taa en tepeye dek çıksın; karşılığında o, en dibe gömülsün istemiş belki de..öyle bir günaha batsın ki,artık düştüğü çamurdan çıkamasın istemiş..yani; bir şaheser ortaya koyduğu tablosunun bittiğini anlayınca, onun üzerine bir kap dolusu zift atan esrik bir sanatçıya dönüşmüş..içinin karalığı dışından da belli olsun istemiş…Münacatın yapılacağı Makamın  karşısında, en zelil kendisi  olsun istemiş..ama bir yandan da, dökülen gözyaşları bu günahın mürekkebini akıtıp okunamaz hale getirsin de dilemiş..sonuç, her şeyden vazgeçişmiş tabii..her şeyden vazgeçmek.. hatta Sen dilersen, Sen den bile…bir sıcak gülüş..ve arsız bir nasıl sevdiğini anlatmak isteyiş  diyelim..bir sad’a..ama ne muazzam bir sad’a biliyor musun?!!..bu sadayı bir yerden hatırlıyor..bir yerden çıkaracak.. taaa, iki gün sonra..o levhayı çeviren Kral’ın Sözcüsü’nün elektirik çarpmışcasına- mıknatısiyetli sedasıymış bu..hani insanı zerrelere ayıran ,dağıtan,çözen seda….nasıl oluyormuş peki?!!..halden hale geçerek tabii..bir “an” da… bir anlık gülen gözler, merhametle ,sevgiyle bakan gözler..bir öldürüp bir dirilten gözler..bir ağlatıp bir güldüren gözler..bir anda zerrelere ayıran, bir anda derleyip düren-toplayan gözler…yapıp ettiklerim elimde değil ,Sen biliyorsun..kontrolü Senden tabii..çağırmadan gelensin..çağırmadan bilen ve gelensin..gülümsemen,o güzel çocuk masum gözler,anlayışın kemal hali yani..beni yine affedeceksin biliyorum..affettin bile değil mi?:)çoook teşekkür ediyorum..

günlerden Bahar Bayramıymış..ağaçlara su yürüme günü yani..bir zuhurat denen şey olmuş..ve Devam Eden Gölgelere bir yolculuk varmış..çok düşünmüş bu yolculuğu ve Seyr-ü Seferi çocuk..bu hediyeyi..hiçbir şey yapmadan sadece seyredebilmekmiş muradı..5 kişilermiş..dört kardeş, birde Gökçe.. hazırlanmış, sade ama nezih bir sofra karşılamış onları..bakıyorum..utanıyorum..yazdıklarımı ,bana bu şekilde sunmana sanki içerliyorum..daha bir dağılıyorum..önce biraz sohbet tabii..Sana yazmak istiyorum..Senden hiçbir şeyi saklayamam..içimin en derin içindesin çünkü..aldığım nefessin hani..işte Sen bizleydin biliyorum..olsun..dertleşecek kimsem yok biliyorsun..sadece Sen varsın..sadece Sen, benim dilimden anlarsın zaten..çok karışığım bu günlerde biliyorsun..her şeyden vazgeçtim ya?!!.. uygulayabilmem lazım tabii..kendime bakacağım..içimde, bu vazgeçişler için bir nefsani kırıntı zuhur edecek mi diye.. işte, anla yani..

O,ne kadar zayıflamış görmen lazım..öyle hissiydi ki, saf duygu olmuştu ..incecik, dal gibi ve kırılgandı..hala çok aşık hem de..ama nasıl aşık!!..”sorun diyor ,sorun..anlatmak istediğiniz rüyanız var mı?” diyor..ses yok kimseden..O, Kendisinden anlatıyor..nasıl coşkulu ve sevinçli görmen lazımdı..O,çok mutluydu..ilk gençliğinde,bir defasında Efendisine gittiğini,içini kemiren manayı anlatamadığını dem vuruyor..Rehberi en nihayetinde demiş ki:” evladım saatlerdir Senin rüyanı anlatıyorum ya..Seni, Hakk’ın kapısına götüreceğim..Seni Hakk’ın kapısına götüreceğim..”ağlıyorum..gene uzun uzun  muhabbetler..”siz benim gönlümdesiniz..isterseniz Bana Amca deyiniz ,isterseniz Kardeş..hatta siz benim hocam olun isterseniz..siz benim ailemsiniz, hatta torunlar bile, benim evlatlarımla sizi kardeş yapıyorum “diyor..içimden devamlı biz hak etmiyoruz..biz hak etmiyoruz..biz, hiç hak etmiyoruz.. lütfen yapmayın diyorum..yapmayın ne olur, lütfen…hak etmiyoruz..neden bu kadar mütevazi oluyor ki..neden?biz kimiz ki?.neden bunu yapıyor?.hep ağlıyorum ben..

neden sonra;  O’na, şu bizim 7’si senden, 5’ i benden hayalimi ve Haybabamın Melamet Evinin Kültür Sanat Merkezine dönüştüğü – Gökçe’li rüyamı anlatıyorum..12 ‘li rüyama öyle sevinçle-çok güzel bakıyor ki ben bile seviniyorum..hayran gibi:” ne güzel diyor” hülyalı gözlerle “ne güzel..mübarek olsun” diyor..”senin  yaptığın bir dersin, devam ettiğin bir meşk meclisin var mı?” diye soruyor..her zaman, bu soruya zor cevap veriyorum biliyorsun..”var efendim“diyorum aynı gülen- anlamlı gözlerle..utanıyorum tabii..geçen sefer bana, iki avucunu açarak uzatmıştı..”bir gönüle bir sevda olur, İkimizden Birini seç” demişti biliyorsun..işte şimdi kalbim ferahlasın istiyordum..O’na; Evvel Zamanımı,Haybabamı,Zamanımı söyledim..güldü.. ama nasıl biliyor musun..içinde öyle derin bir muhabbet vardı ki o gülümseyişin; aşk yani ,anlayış yani..baktı biraz ve durdu..ben utanarak:” biraz değişik bir yol benimki “dedim..durdu ..gülümsüyordu hala ..gözlerini ayırmadan muhabbetle, ne dedi biliyor musun?..elini şöyle bir sallayarak:”senin yolunda öyle değişik olsun madem..bir de böyle değişik olsun…pişmiş aşa su katılmaz..birinin parmağı kanasa, kırkının da parmağı aynı yerden kanar..sende öyle değişik devam et” dedi..bugün hep ağlıyorum..neden bilmiyorum..hep ağlamak istiyorum..şimdi de ağlıyorum..Sen olmayınca böyle oluyor biliyorsun..işte ..yanii…..

yemekteyiz..O, sürekli anlatıyor ..hiç yemek yiyemiyor..ısrarla kendisine sunulanları bile, bize ikram ediyor...hep ikram halinde..hep anlatıyor..özel mevzular..imtihanlarımız..benimki de farklı değil zaten. belki Seninki de..genel imtihan yani..en çok yakan cinsten hanii..çifte kavuran,iki kere pişiren cinsten olan..sonra yanımda, benden bir büyük olana  gözlerini dikiyor..onun isminin manası şimdi, apansız- aniden ortaya çıkacak anlıyorum..bu benim hediyem olabilirdi.. biliyorum..vazgeçtiğim..yağmaladığım..hayalini gördüğüm o şey..pür dikkat O’na bakıyorum..gözleri yanımdakinin gözlerine kilitli, anlatıyor:

”Haybabamı ilk gördüğümde, Benim elimden tuttu ve ve bir kenara çekti..ve dedi ki:Bana  bak!!! Sana bir şey göstereceğim!!..öyle gözlerini gözlerime dikti..baktık….baktıkk…..baktıkkk….bakıştıkkk………...”

anlatırken gözlerindeki ışığı,aşk-ı muhabbeti görmen lazımdı..benim gözlerim  hep ağlıyordu tabii, yanımdaki de..başımı eğdim..kalbime baktım..bir şey hissediyor muyum diye..kıskandım mı diye yani..hayır.. bir hoşluk,bir ferahlama vardı…”işi bitti,her şey bitti,mübarek olsun” dedim içimden..”mübarek olsun..”kaç kişiye nasip olur ki, değil mi?Senin gözlerine baktığım anı düşündüm..ne güzeldi ..ne güzeldi..çok güzeldin..beni benden söküp alacak, Sen yapacak kadar cezbeli bir güzeldin….o derinin altında ne var?..ne var o vechin altında?..içinin içinde- taaa en içinde ne var..?o ışığın içinde ne var?ulaşamadığım….bulamadığım Sen..bulamadığım Sen….

birazdan, bu küçük  misafirleri için davet ettiği üç kişi geliyor..bu şehrin en güzel seslilerden ikisi, sanatçılar..onlar, ellerindeki notalardan en derin –en sevilen eserleri, Devam Eden Gölgelerle beraber geçiyorlar..ve üçüncü kişiyi tanıtıyor sonra..O, bu ülkenin en iyi el nakkaşıymış..Onu anlatıyor:”babası dostumdu..okulunu bitirmiş, babasının elinden tutmuş, Bana gelmişlerdi..babası, Ben gibi bir hocaydı..Onu okutmayacaktı..dedim ki:sen de hocasın..ona öğretmek istediğin her şeyi evde öğretebilirsin..bu çocukta çok nadide bir kabiliyet var..onu yok edemezsin, bu cinayet olur..o kabiliyeti, en doğru kullanacağı biçimde yetiştirmelisin..meslek lisesine yazdır hemen” dedim..”ve sağ olsun, o dediğimi yaptı..O’da okulunu birincilikle bitirdi..bugün ülkenin pek çok müze-türbe sanduka örtüsünü,aslının aynısını yaparak yeniliyor..”ve Gökçe’de ekliyor sessizce ; O gerçek bir usta olduğu için, dünyanın her yerindeki bazı zevata, bu altın işçiliğinden, pek çok hizmet de veriyor..çocuk eğilerek:içeriye asmak için Sancak-ı Şerif’i de yapsın ama..yeni kardeşi Gökçe:ben söylerim onu da, diyor..ne güzel.harika değil mi?

diyor ki O Saf Duyguya Dönüşmüş Olan:Sen, Şeyh Şaban-ı Veli Hz.nin Makamı içindeki tüm sandukalara, aslına uygun- en yakışan biçimde örtüleri hazırlayacaksın..eli göğsünde :”Eyvallah Sultanım “cevabı geliyor..en hızlı biçimde gerçekleşmesini de diliyor tabii..yine bir “Eyvallah Sultanım..”içim nasıl güzel biliyor musun?..Sen bu manayı anlıyorsun değil mi?yazdığım masalları nasıl gerçekleştirdiğini anlıyorsun değil mi?Tac-ı Şerifleri yenileyenler ve Elbiseleri yenileyenler hep aynı aslında..ayrım yok..Birlik var..sadece Birlik..elele çok sesli Bir Güzellik..

Haybabamı anıyorum..Beyt-ül Mamuru düşünüyorum..Seni..hep devam edecek olan tamiratı,yenilenmeyi..bedenler viran olup, bu alemden göçse de; asıl hizmetin, bu aleme yeni gelecek nesillere aktarılması gerekli olan miraslarını düşünüyorum…kendine değil, Halka Hizmetin asıl gaye-Hakk’a hizmet olduğunu  da..sonuç aslında Kendinden Kendine..karşılıklı devamlı bir haberleşme,mukabele,devamlı bir muhabbet,devamlı bir seyrediş…Amir ve Memur yaniii..gerçek bir Peygamber Ümmeti olmak yani..iki taraf arasında sürekli irtibatta olan-isteği asla red olunmayan bir Peygamber..O’na Salat Getirmenin Anlamının Zuhuru ve önemi açığa çıkıyor tabii..

veda ediyoruz..içim darmadağınık anlıyor musun..içim acıyor..her şeyimi-hatta, esasında Seni kaybetmişim duygusu yoğun..yokum..bomboşum..Sensizim..her şeyden boşalmışım,boşanmışım yani..kayıp..perişanım..

“O, saf his..saf duygu olmuş..Allah’ın duygusu ile duygulanmak,Allah’ın hissi ile hislenmek….”bense şu haldeyim;böyle dokunsa biri, buharlaşacağım belki..O’na veda edemiyorum..bitmiyor..O anlıyor ..anlıyor..anlıyor musun?O, anlıyor beni..ayağa kalkıyor:” Ben, sizi geçireyim” diyor..ama çok halsiz..çokk yorgun ve naif…elinden tutuyorum.. O, çok neşeli ..nasıl mutlu.. kapıda defalarca sarılıyorum ..diğerleri de..boynuna, yüzümü gömüyorum, ağlıyorum..Sen diye..Sen diye..benim için aynısınız biliyorsun, ayıramam ki..Sana veda edemediğim için, O’na veda ediyorum..anlıyorsun değil mi?”sakın gitmeyin, bizi bırakmayın lütfen” diyorum..”lütfen..”O, bize el sallıyor..öyle.. biz uzaklaşana dek. Orada, Kapıda Duruyor..

****
YÖNELİŞ

Şehr-i Celal

bir mekandı, sanki hiç ayrılmadığım..sanki evim, sanki yurdum

sıcağa dayanamazdım ya hani, serin esen rüzgarla beni karşılamıştın

Seni görebilmek merakı ile, içeri doğru yürüyordum

ama nasıl biliyor musun, nasıl?
Sen, yumuşacık kadife yastıklar gibiydin
bastıkça, Annemim yumuşak- şefkatli rahmindeymişim gibi hissediyordum

nasıl yumuşak taşların vardı böyle, anlatılamaz..
Sana baktım hani..Seni daha büyük ve görkemli sanıyordum..
meğer ki daha küçük ebatlıymışsın.. ya da, bu bir yanılsama

Sana yaklaştıkça, nasıl bir azamete sahipsin, anlıyorum
Senin içinde tüm imamların siyah hırkaları ve bembeyaz baş örtüleri var..
Sen, bu görünen kara elbiseli- altın işlemeli bina değilsin..

Sen insanı ağlatıyorsun..

taş ağlatır mı?taş ağlatır mı?taşı sıksam suyu çıkar misali;
 Sen, sabır taşını anlatıyorsun mesela..
Anneyi,Anneliği…nasıl güzel ..öyle güzel..Ana Mekan..
her gece sabahlara dek, Seni seyrettim ben..merdivenlerde, yerlerde..
Seni ziyaret edenleri seyrettim en çok..
ne çok değişik insan varmış meğer, ne  çok değişik renk ve biçimdeymişiz biz..
hiçbir şey yapmadım orada ..hiç bir şey..sadece Seni izledim..
Seni seyretmek tüm ibadetlerden daha güzeldi anladım..
benim zevkim, ibadetim, bu güzelliğe bulanmakmış anladım..

bir merdivene boylu boyunca uzanmış Bir Güzel vardı..uyuyor misali..
öğrendim ki O, Beklediği Makamı da; hep böyle, hayallere dalmış gibi beklermiş..

hiç  bir ressam, O’nu çizemez bence..kıyamaz kimse, O’na dokunmaya..
uyanışı; muazzam heybetliydi tabii..Ezanla dirilen bir heybet..
Latif Sultanım gülerek:”aynı, Hz. Peygamber’in sabah ezanına uyanışı gibi “demişti de ben hiiç anlayamamıştım..

ve sonra Nur Dağı’na aşağıdan bakmıştık..bizi çıkartmadılar..
“sadece otobüsten,camdan seyredin “dediler..işte en tepesi “Hira Mağarası’ymış..”başım göğe doğru, Nur Dağı’na bakıyorum..
kimseye söylemiyorum..ama o kabartma heykellerin anlamını çözmeye çalışıyorum..
solda Koskocaman Kanatlı Bir Melek, diz üstü duruyor..dağı boydan boya kaplamış misali..
tam karşısında Oturan Biri var..önünde, Meleğin sunduğu sunular var..O Birinin yanında Birkaç Kişi daha var..bakıyorum.. bakıyorum..

“döndüğümüzde, neler gördünüz, anlatın?” diyorlar..ben çok cahilim biliyorsun..
dağın üzerindeki kabartma heykelleri soruyorum..kim yapmış, bilen var mı diye?
bana gülüyorlar, ne tuhaf bakıyorlar..ne heykeli? diyorlar..
biraz ayıyorum..yoksa güneşin ışık oyunlarımı? yok sa hayalimin pırıltılarımı? diyorum ..
susuyorum..bir daha hiiç kimseye bahsetmiyorum..susuyorum..

ve Yeşil Bir Kubbe…Şehr-i Cemal….
neden,ne oldu?!!..koparılmışlık hissim çok can yakıyor..içeri girmek istemiyorum hiçç.

öyle kapılarda bekliyorum..hep kapıda..tam karşısında..ben uzaklara gitmek istemiyorum ki..
benim bahtım, neden hep kapıda beklemek üzerine Sence?

neden perdelerin ardına atıldık, anlayamıyorum..
perdelerin ardına atılmayı reddediyorum ….o yüzden, hep kapıdayım..

hep dışarıdayım..sadece üç gün zaten..içimde başaramadığımın derin hüznü ve acısı var..
dönüyorum..acımı anlatıyorum..utancımı..”sakın bir daha söyleme, sen başardın “diyor Evvel Zaman ..

ve bir hayal:Altın Şebeke’ye inen o muhteşem genişlikteki merdivenler..ellerim Şebeke’de..

orayı hiiç göremediğim için, ne gördüğümü  bile, yıl sonra anladım biliyor musun?

ve daha yeni öğrendim ki, orası düz bir alanmış.. ne garip değil mi?

ama işte..içimm.. içimin içi……….en derinimdeki içim …

………………………………..

Ben dua etmeyi beceremem biliyor musun?…yapamam..

Sen varsın ya, o yüzden belki de..hiç bir şeyi göremeyişimde, hep Senin yüzünden biliyorsun..

beni duana katmanı istiyorum sadece..
beni hatırlamanı..beni anmanı..istemeden icabet eden hani..

isteyerek verilen ve istemeden verilen hani..
beni unutma ,beni hatırla ,beni sev …
orada Mavi Yıldızın içinde beni hatırla ve bana bunu yaşat, olur mu?
Seni seviyorum..Sadece seni seviyorum..
isteyecek hiçbir şey bulamadığım için…

İstenecek tek şeyin Sen olduğunu anladığım-hatırladığım için..

Sana sonsuza dek şükredeceğim..Aminnnnn

"Allahumme salli âlâ seyyidina Muhammedi-ninnebiyyi ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim."

"Allah'ım! Ümmi Peygamber Muhammed (sav)'e onun aline ve ashabına salât ve selam eyle."