Allah'ın Oluşla Birliği ve Oluşta Gizliliği -4-
V. Korhan Koral
 

Burada hemen bir parantez açarak, Kur’an’da geçen, Allah’ın Latif oluşuyla ilgili bazı ayetlere bakalım: “La tüdrikühül ebsaru ve hüve yüdrikül ebsar ve hüvel latıyfül habır” (6/103) “Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri(görüşleri) idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır.”,  “Ya büneyye inneha in tekü miskale habbetim min hardelin fe tekün fı sahratin ev fis semavati ev fil erdı ye'ti bihellah innellahe latıyfün habır.” (31/16) “Ey Oğulum, şu bir gerçek ki, yaptığın iş, bir hardal dânesi ağırlığında olsa, bir kayanın içine veya göklere, yahut yerin bağrına konsa, Allah onu yine de ortaya getirir. Çünkü Allah Latif'tir, Habîr'dir”, “Vezkürne ma yütla fı büyutikünne min ayatillahi vel hıkmeh innellahe kane latıyfen habıra.” (33/34) “Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır.”, “Ela ya'lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru.” (67/14) “O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir.” Bu ayetlerde, dikkat edilirse latif olmak, her şeyin haberinde olmakla birlikte anılır. Bunun nedeni, Latif Mutlak Varlığın, mümkünat aleminde de, izafi varlıkların en derin katmanında halihazırda oluşta bulunuyor olmasıdır. Bu nedenden ötürü hardal tanesi kadar küçük bir oluş ya da eylem, göklerde ya da yerin derinliklerinde de bulunsa, düşünebilecek her an ve mekanda bu Latif Varlık da oluşlarla birlikte, oluşların perde arkasında olan ve oluşları olduran Mutlak Varlık olduğundan, O’nun tarafından bilinir. Bu durum,O’nun yarattığını biliyor olması haliyle, yani bilinçli bir yaratıcı olmasının gerekliliğiyle vurgulanır. Ve yine Latif ve Habir (her şeyden haberdar olan) olması nedeniyle, gözler O’nu idrak edemez, ama O, gözleri (görüşleri) her an idraktedir. İşte bu Kur’an’i düşünce yolu, Mutlak Varlığın ayetlerini (işaretlerini) ortaya koymasından ve bu ayetlere dayanarak insanda salt gerçeğe yönelik bir bilinçlenme hali yani hikmet oluşturmasından dolayı yaşanan her an hatırlanmaya çalışılmalıdır.

Tekrar kaldığımız yere dönersek, “Peki Allah’a neden tamamen dışından bakamayız?” diye sormamız gerekir. Bunun nedeni varlığımızın Allah’ın varlığının dışında olmamasıdır. Bu tüm varlık alemi için geçerlidir. Aksi hal, Allah’ın varlığının haricinde başka bir varlık yaratması demektir ki bu durumda o varlıkla Allah arasında sınır ilişkisi olur. Ve bu durum Allah’ın vücudunun sınırlanması anlamına gelir ve bu da muhaldir. Allah’ın vücudu sınırlara sahip değildir; çünkü öyle olsa, O’nun varlığının bir sonu ve sonunun olduğu yerde de başka bir varlığın varlığı ya da mutlak hiçliğin varlığı gerekli olur. Bunun neden olamayacağına ilerde yer yer değinilecektir.

Yine yukarda, Allah’ın oluşu başka türlü oldurması, oluşu, kendinden ayrı oldurması muhaldir, o zaman oluş, Tanrı’dan ayrı bir tanrı olurdu dedik. Bunun açıklamasını da kısmen yapmış olmamıza rağmen biraz daha açalım: Allah’ın, oluşu, kendini oluştan ayrı tutarak gerçekleştirmesi demek, olan şeyin Allah’tan ayrı bir yerde olduğunu gösterir ki bunun, Allah’ın varlığını sınırlamak nedeniyle imkansız olduğuna yukarda değindik. Böyle bir şey olmuş olsa, o şey Allah’tan ayrı bir varlık olacağından, her ne kadar Allah yaratmış olsa bile, onu kendi haricinde yaratmış olacağından, o şeyin varoluşundan itibaren varlığının Allah’a dayanmamasını gerekli kılar ki bu o şeyin tanrılığıdır. Oysa Allah’ın, herhangi bir varlığı kendi zatının olmadığı yerde yaratabileceğini düşünmek muhaldir, çünkü Allah’ın zatının sınırı yoktur, daha doğrusu O lamekandır ve bu nedenle mekanın belirleyicisi olan sınırdan da uzaktır (Burada ve bu bölüm boyunca, ifadelerimizde Allah’ı ister istemez mekanla anlatma durumunda kalmış olmamız, başka türlü anlatamamamızdandır.). Tüm varlıkların varlığının öz mekanı, o zatın varlığıdır. Varlıklar o varlıktan var olmuşlardır. Yani varlık yoktan varolmamıştır, vardan var olmuştur; bu konuyu ilerde açıklayacağımız için çok detaya girmiyoruz. Ancak şunu söylemekle yetinelim: Varlık Allah’ın zatının (haşa) bittiği bir yerde varlık bulsa, gerçek anlamıyla mutlak yoklukta var edilmiş demek olur ki bu mutlak yoktan varolmak demektir ve muhaldir. Ve İslam’a göre Allah, kâinatı ilminde yaradan ve varlığıyla kâim kılan (ayakta tutan) mutlak varlıktır. Sonsuz- sınırsız olması dolayısıyla da O'ndan gayrı bir varlık mevcut değildir, ya da yok hükmünde mevcuttur.

 

 

 
 
V. Korhan Koral
İstanbul - 28.10.2008
korhan@korhankoral.com

korhankoral@gmail.com
http://sufizmveinsan.com