Ümit Ya Hu!
Meryem Irmak
 

İnsan ismet sıfatına sahip değilse, bazı yüksek kemalatlı evliyadan da değilse çok büyük günahlara gark olabilir. Bununla beraber, Allah’ın lütfü keremiyle, sonradan bir arınma gayreti hâsıl olup, geçmiş hallerinden ar edip işlediği günahlardan, edep dışı her tutumundan utanıp, günahtan uzaklaşabilir de. Geriye baktığı zaman ise o hallerinden pek çok şey öğrenmeye başlar, nasibinde varsa... Şerdeki hayırdır bu bakış...

Hz. Mevlana’ya sormuşlar: “Nasıl bu kadar edepli olabildiniz?” Buyurmuş ki: “Edepsize baktım, o ne yapıyorsa, ben onu yapmadım”.

Edebi edepsizden öğrenmek!

Geçenlerde gayri ihtiyari “Aaa” deyip tam birisini kınayacaktım ki, aklıma geçmişte bir benzerini kendimin yaptığı geldi. Hem bir kere de değil, kaç kere yapmıştım! Demek ki yapılabiliyormuş!

“Neden ayıplıyorsun, sen de yapıyordun... Bak Allah lutfetti de o hallerinden utanıyorsun. O işi yapmayı severken, artık buğzediyorsun! Ya Allah da seni ayıplasaydı ve lutfetmeseydi? Ne olurdu halin? Yarın o kuluna da lutfetmeyeceğini nereden biliyorsun? Tut ki bir hikmete binaen, lutfetmedi. Sen Allah’ın işine karışabilir misin? Karışamazsan neden ayıplıyorsun? Aslında sen kimi ayıplıyorsun? ”

Ya Settar !

Gerçekten de edebi edepsizden öğrenmeye başladığımı fark ettim o an. Benim edep öğrendiğim edepsiz, ben idim. Bugünkü ben, dünkü benden öğreniyor, sen aynasında görüyordu... Şimdi başkasını ayıplayıp da dünkü bene, sen mi diyeyim? Ben kim, sen kim! ...

“Ben de yapıyordum” dedikçe, susuyorum. Allah’ın bazı yakin ehli kulları vardır ki, onlar edebi edepsizlik yapmadan, biiznillah öğrenirler. Görür ve yapmazlar. Ama benim gibi kullar, ancak kendi yapar ve sonra Allah vazgeçirir de yapmamak nasip olursa, o zaman ancak “ben de yapıyordum” diye diye ayıplamamayı öğrenirler.

Demek ki, Allah kuluna edep dilerse, bazen de onu önce edepsiz kılar! Atar günah kazanına, yandıkça kaynar su döker, kıvama getirir. Edebi de edepsizliği de bana benimle bir güzel öğretir. Âlemlerin Rabbi, ne güzel öğreticidir! Çünkü ancak “ben de yapıyordum” demekle öğrenebiliyoruz. Eğer senden öğrenemiyorsam o işi yapmadan, benden öğrenmem gerek bizatihi yaparak.  “ Yetişir canına feyzi Hüda’nın”da, Ben, “ben”den öğrenmeye başlar.

Onun için Allah’tan ümidi kesmemek gerek, şartlar ne olursa olsun. İnsan işlediği günahlarla, sonradan hoşgörmeyi ve kınamamayı öğreniyorsa, o günahlar ne hayırlı günahlardır! “Doğrusu insan çok cahil ve zalimdir.” Cehaletin ve zulmün en büyüğü, Allah’tan ümidi kesmek olmalı.

Önce Allah, sonra ümit, sonra edep, sonra ümit, sonra Allah...

Ümidi de veren Allah’tır. Her işin başı Allah, sonu Allah’tır. Ümit Ya Hu!

Hiç Allah’ı bilmeyene, inkâr edene Allah kendini bildiriyor da Azimüşşan, Allah’ı bilen neden O’ndan ümidi kesiyor?

Dün ateisttim! Bugün dünün sonucu ise, bugün yerimin cehennem olması lazım. Ama cennetteyim! Amelle değil, demek ki lutufla! Dünün sonucu demek, “amelle” demektir. Fakat bizatihi Hz. Resul (sav) “öyle değil” diyor: Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez, Ben de giremem, ama Rabbim beni rahmetine gark etmiştir.” Otomatiğe takmış da, otomatik pilot götürmüyor bu devranı… Hayy’dır. Her an yeni bir şandadır. Senin bildiğin dün, dünkü şan... Onunla bugünü kayıtlamak olur mu? O bitti, gitti cancağazım. Dünle, amelle olsa, ateistin cennette işi ne? “Anda” hangi dün, hangi bugün? Derler ki: “Adamın biri güneşe bakmış: Ey güneş ben seni biliyorum, demiş. Güneş de: Ey gafil! Biraz önce ortalık zifiri karanlıktı, göremiyordun. Beni benimle bildin, ben gösterdim” demiş.

Sensin Ya Rabbi!

Her şey Allah’tan. Ne dünden, ne amelden, ne benden, ne sebepten...

“Gönül işlerinde akıl bataklığa saplanmış eşek gibidir, battıkça çırpınır, çırpındıkça batar...”

Hz. Mevlana.

Mevla kerimdir. Hikmetinden sual olunmaz.

“Bilmez idim bildirdin; sevmez idim sevdirdin... Hani, bunda benim neyim var? Ben yok isem, sen var isen; bugün nasıl olur dünkü benden? Medet Ya Hu!”

“Bilmez iken ümit etmeyi, benim gibi inkârcıya, Rabbim hidayet etmedi mi? Hidayeti bilmezdim ki, Rabbimden isteyeyim! İstemeyi bilmezdim ki ümit isteyeyim! Ümidi bilmezdim ki hidayet dileyeyim! Hidayette değildim ki ümit edeyim! Ya şimdi nasıl ümidi keserim? Ümit Ya Hu!.”

***

BU BİR ACAİB HALDİR

Bu bir acaip haldir bu hale kimse ermez

Âlimle davi kılar, Veli değme göz görmez

İlm ile hikmet ile, kimse ermez bu sırra

Bu bir acaib sırdır, ilme kitaba sığmaz

*** ***

Alem ilmi okuyan, dört mezhep sırrın duyan

Aciz kaldı bu yolda, bu aşka el uramaz

Yunus canını terk et, bildiklerini terk et

Fena olmayan suret, şahına vasıl olmaz.

 

 
 
İstanbul - 29.01.2008
meryemirmak@gmail.com
http://sufizmveinsan.com