13. Bölüm

Yan bilgileri verdikten sonra tekrar konumuza geri dönersek,mistik alanda  büyünün haram olmasına karşın  bunun tam zıttı olan dua ise helaldir. Çünkü, Duada insanın kendi özü ve hakikâti olan Evrensel Bilince ait İlahi gücü kendi kapasitesince güçlü bir biçimde ortaya koyması söz konusudur. Tıpkı, Kozmik Bilincin hayalinde var kıldığının, tasavvurunun, Enerji ve Mikrodalga yapıya dönüşerek maddesel planda evreni meydana getirmesi gibi; bu boyuttaki birim de, şuurundaki istek ve arzularını beyninden yayınladığı yönlendirilmiş dalgalar vasıtasıyla boyutsal yansıma biçiminde açığa çıkartmaktadır. Bu nedenle ellerin koltuk altlarının görünecek bir biçimde yüze paralel tutularak yapılan duada, parmak uçlarından yayınlanan dalgalar ile beyinden yönlendirilen dalgalar tek bir nokta da birleşerek şuur planında programlanan dileğin maddesel boyutumuzda açığa çıkışı temin edilir.Bunun oluşumunu; daha önceki çeşitli yazılarımızda açıkça ifade etmeye çalıştığımız, mikrodalga-beyin ilişkisi açısından görebileceğimiz gibi, maddesel yapının da aslında ışınsal bir yapı olduğu göz önünde bulundurursak, mikrodalga-mikrodalga ilişkisi ve dolayısıyla hologram açısından da düşünebiliriz. Bu tarzda yapılan dua, istenilenin açığa çıkışını çabuklaştırırken, bir diğer faktör de konsantrasyon gücüdür

Ne var ki şeytaniyet vasıflı ışınsal varlıklar, konsantrasyonu bozma yönünde akla hayale gelmedik ilkalar vererek yan frekanslarla insanın sahip olduğu en büyük gücü engellemeye çalışırlar.

Burada önemli bir husus, cennet boyutunda uzay ve zamana bağlı olmayan bilincin düşünülen şeyin anında açığa çıkışını sağlamasına karşın, maddesel boyuta kayıtlı olan bilincimizin zaman ve mekâna bağlı olmasından dolayı, düşünülenin oluşması belli sistemler sonucunda bir zaman almasıdır.Hatta bunlardan bazısı, nesiller boyunca da gücüne göre iyi ya da menfi yönde  etkisini gösterebilmektedir. Mesela, halk arasında “mazlumun duası yerde kalmaz, ah alan felah bulmaz” ve “dedesi erik çalmış torununun dişi kamaşmış” şeklinde ifade edilen sözler, bu gerçeğe dayanmaktadır. Çok güçlü bir sıkıntı ve konsantrasyonla, menfi beyin dalgalarının ilgili kişiye yönlendirilmesi, o kişinin genetik düzenini etkileyerek kendisinde ortaya çıkmasa da çocuğunda ya da torununda genetik intikal ile açığa çıkarak dedesinin cezasına maruz bırakacaktır. Burada,bir kişinin diğer bir kişinin günahının yüklenmesi, algıladığımız sisteme ters geliyor gibi görünse de, maddenin daha derin düzeylerine indiğimizde,  parçacıkların tek başlarına bağımsız hareketleri yerine, her bir parçacığın geri kalan diğer tüm taneciklerin bilgisine sahip olarak davranış sergilemelerine benzer şekilde, her bir birimde, kendi dışında kalan şeylerden yalıtılmış olarak değil,  geçmiş, şimdi, gelecek ayrımı olmaksızın  Andaki tümün bilgisi ile programlandığı için bu olay Teklik açısından değerlendirilmelidir. (Bkz.Eşzamanlılık- www.sufizmveinsan.com/ fizik)

Duanın beyin ile olan ilişkisi dolayısıyla dış şartlar denilen,* hem bulunulan ortamın Enerji durumunun hem de o ortamdaki Radyasyonun büyük rolü olduğu gibi, belli günler ve saatlerdeki Astrolojik tesirlerin pozitif yönde beyni etkilemeleri, duanın oluşumu açısından çok önemlidir. Şimdi bunu biraz daha açmaya çalışalım.Bulunulan yerin enerji durumu, o yerin altından geçen pozitif enerji akımı, yani Ley hatlarından kaynaklanır.Buna örnek olarak, Kâbe, Arafat Dağı, Medine’deki Rasulullah’ın Mescidi, Efes’teki Meryem Ana’nın evi, Kudüs’teki Mescidi Aksa camii...vb) yerleri verebiliriz.

Ortamda bulunan radyasyon etkisi ise, güçlü beyinlere sahip olan birimlerin yaymış oldukları enerji ile daha önceden yaşayıp türbe olarak adlandırılan yerlere defnedilen ve  ölüm ötesi boyuta intikal etmiş birimlerin yaymış oldukları enerjilerinden kaynaklanmaktadır.İletişim yoluyla gelen enerji, beyinde takviye yaparak bu ortamlarda yapılan duaların oluşumunu güçlü ve olumlu  bir şekilde etkilemektedir. Bildiğimiz gibi, berzah boyutunda bulunan birimlerin gönderdiği ışınlar, zamana tabi değillerdir.

Ne var ki, gerçek anlamda böyle yerlerin sayısı, mevcut bilinenlerin yaklaşık beşte birini geçmez iken, günümüzde, yaşarken cinlerin oyununa gelmiş insanların ölümleri ile türbe haline getirilen  ve de bunun dışında hiçbir özelliği olmayan yerlerin, insanların şartlanmaları doğrultusunda kutsal yerler olarak kabul edilmesi bu anlamdaki yanılgıların doğuşuna neden olmaktadır.Böylece her mezar,dikili taş...vb ortamlar, sistemle hiçbir ilgisi olmayan virtüellerle, seremonilerle süslenerek dua, ibadet merkezi haline getirilmekte ve putperestlik ayinlerine dönüştürülmektedir.

Bunun yanı sıra, sistemi bilmeyen insanlar ise, gerçek anlamda etkisi olan yerlerde yapılan duaları akıl dışı,çağ dışı nitelendirerek, “geçersizdir” diye hüküm vermekte ve bir yukarıda ifade ettiğimiz örneklerle karıştırdıkları olayı  putperestlik olarak görüp Tanrıya şirk koşulduğunu söylemektedirler. Oysa, Mistik alanda  Allah’a şirk koşmak bu anlamda olmadığı gibi, Allah’ın Rahmeti bir sistem sonucu, belli mekanizmalarla gerçekleşmektedir ki, Astroloji de bu sistemlerden biridir. (Bilebildiğim kadarıyla,Tanrı anlayışının kendisi şirktir.)

Belli günler ve saatlerinde, mesela, miraç gecesi, Arefe geceleri,Cuma günü, şaban ayının on beşi...vb  günler ile, gün içindeki, Jüpiter,Venüs saatlerinin yumuşak etkileri beyni olumlu yönde takviye eder. Bununla birlikte, gündüz vaktinde,Güneşin yaymış olduğu Radyasyonun beyni olumsuz yönde etkilemesi yani, parazit oluşturması nedeniyle, gece bu ışınların minimum noktaya düşmesi sonucu yapılan dualar da oldukça faydalıdır.

Konu ve konularımız açısından bir önemli nokta da, Hologramın temel prensiplerinden biri olan “Bilgilendirme” kavramıdır.Yani, Maddeler arası etkileşim, klasik anlamdaki gibi etki-tepki biçiminde olmayıp birbirlerini bilgilendirme şeklinde olmaktadır.Bu durumu dalga-parçacık (madde) açısından değerlendirdiğimizde ise,bir foton dalgası bir elektrona çarptığında, onun hareketindeki değişimi oluşturması mekanik bir etkileşme sonucu enerjisini ona aktarması biçiminde olmayıp holografik esasa dayalı olarak, gelen dalganın bir elektronun çevresi ile ilgili olan tüm bilgiyi aktarması ve elektronun da aldığı bu bilgi istikametinde hareketini tayin etmesi şeklinde düşünülmelidir.

Şimdi bu açıklama ışığında, dalga-madde (beyin),dalga-dalga ve holografik sistemi görmeye çalışalım.Yine bir foton dalgasının,bir elektrona çarparak onu çevresi hakkında bilgilendirmesi,dalga parçacık arasındaki ilişkiyi açıkladığı gibi, gerçekte, parçacık olarak görünen elektronun dalgasal bir yapı olması dolayısıyla, gelen foton dalgası yine bir dalgasal yapı olan elektronu bu boyut itibariyle bilgilendirip maddesel görünümündeki davranışını belirler. (Elektron yerine maddeyi göz önüne aldığımızda, bu etkileşim, sırasıyla, atom, molekül...vb’e yansıyarak maddesel planda açığa çıkar**). Dıştan bakış açısına göre bu yapının holografik bir nitelikte olması nedeniyle de, elektronun hareketi bütüne ait olan bilgiye göre şekillenecektir.Zaten yapılan son araştırmalarla da bilim adamları,maddeye yapması gereken davranışı öğreterek istenilen şekli almasını temin etmeye çalışmaktadır. Ancak yine de günümüzde kuantum ve altı sistemi bu anlamda tam olarak değerlendirilmediği için, hem bilimin kendi içerisinde hem de metafizik olarak adlandırılan birçok olayda, sisteme açıklık getirilememektedir ki Astroloji de bunlardan biridir.

Yapılan duanın, kaza ve belaları def etmesi ise, nasıl ki, büyü ve nazar olayında, okuma faktörü kişiyi koruyucu dalgaların oluşmasını sağlıyorsa, yapılan dua ile de, başımıza gelecek olan menfi olayları meydana getirecek dalgaları tamamen bloke etmiş ya da verebileceği zararı en alt seviyeye çekmiş oluruz. (Bkz. E-M-Alanlar ve Biz/ www.sufizmveinsan.com /Fizik)

Şimdi bunu bir araba örneği ile açıklamaya çalışalım:

Diyelim ki, bir arabanız var. Bu araba ile de yolculuğa çıkıyorsunuz. Ama, yola çıkmadan önce de kaza ve belalara karşı duada bulundunuz. Bu dua (zikir, tesbihiniz), sizin beyninizdeki melekeleri harekete geçirerek bir manyetik zırh gibi korumaya başladı.Ve siz yolda giderken, Astrolojik kuşaktan gelen kazaya yol açacak olan anlam yüklü dalgalar, yavaş-yavaş ulaşmaya başlıyor ve belli bir süre sonra en yüksek düzeye ulaşıyor.Ancak sizin oluşturduğunuz koruyucu dalgalar tarafından bu ışınlar yansıtıldığı için size bir şey olmuyor.Yani kaza geçirmiyorsunuz.Fakat,şunu da unutmamamız gerekir ki, Astrolojik tesirler, ışın-madde etkileşiminin dışında, daha alt boyutlarda bir bütün olarak her iki durumu da meydana getirmektedir.Dua ve kader anlayışını da aynı şekilde düşünmeliyiz.(Bu dalgalar her yere gelir, ancak o olayı meydana getirecek frekanslara açık olanlar için bu durum geçerli olmaktadır.)

Bilgilendirme kavramını da göz önüne alarak, arabamızın bu sefer de başka bir araba ile kaza yaparak parçalanacağını  ve duanın yapılışı ile de iki farklı açıdan korunma durumunu görmeye çalışalım. İlki, yapılan dua sonucu koruyucu manyetik alanlarla birlikte, beynin bu yönde yaymış olduğu dalgaları ile karşı taraftaki sürücünün beynine gönderdiği impalslar sonucu (kişi bunun farkında değildir, ancak kurulu olan sistem içinde yerini bulmasıyla) holografik niteliğindeki beyninde, yapacağı hatayı yapmama yönünde veya kendisini etkilemeyecek şekilde programlayarak (bilgilendirerek) korunmasını oluşturur. İkinci açıdan baktığımızda ise, bir üstteki durum, bu sefer arabanın madde görünümünü oluşturan dalgasal yapısını etkileyerek (ki bu da aralarında bir kuvvet oluşturması demektir) yani bilgilendirerek, ona çarpmadan, zarar vermeden başka bir yere yönlendirebilmektedir.Ancak farklı açılardan bakış, her ne kadar farklı sistemlerin mevcudiyetini gösterse de gerçekte, tek bir bakış açısından olaya baktığımızda,bu farklı açıların,Tek bir bakışın farklı birer görünümü şeklinde olduğunu görürüz.Aynı zamanda  bu kavram, sistemin tümü için de geçerlidir.

Bununla birlikte, Hz Muhammed (s.a.v) bela okuduğu zaman, avuç içlerini yere bakacak şekilde uzatarak yerden aldığı negatif yüklü elektriğin beynine ulaşması ve beyninde değerlendirilmek suretiyle daha güçlü bir biçimde anlam yüklü dalgalar yayınlanarak arzulanan şey meydana getirilmektedir.

Ayrıca bedduada önemli bir nokta da eğer kişi bunu hakketmişse, bu duruma uğrar. Eğer, birim bunu hak etmemişse,o zaman dua, eden kişiye geri döner.Bunun nedeni de; o kişinin bu eylemi gerçekleştirecek fiili ortaya koymasından dolayı beynini beddua adı altındaki frekanslara açmış olmasıdır.Eğer kişi bu eylemi ortaya koymamışsa, o zaman da beyni o frekanslara kapalı olduğundan, gelen dalgalar ondan  yansıyarak, beddua eylemini yapması dolayısıyla beyni açık hale gelen kişiye döner.

Keza Hz. İsa (a.s) da ölüyü diriltirken bir kolunu göğe,diğer kolunu da yere paralel olarak tutmasıyla, tıpkı bir anten gibi Astrolojik tesirlerin beyne daha güçlü bir şekilde ulaşmasını sağlayarak düşündüğü şeyin maddesel planda açığa çıkmasını temin etmiştir.(Bkz.Dua ve zikir-Ahmed Hulusi/

Ahmet F. Yüksel-Temasta İlk Adım El-www.sufizmveinsan.com / /Tasavvuf- Akaşalar/ Eşzamanlılık www.sufizmveinsan.com / Fizik)

Dua ile ilgili olarak Hz Muhammed (s.a.v) şunları söylemiştir: “Kaderi ancak dua değiştirir.Ömrü ise ancak iyilik uzatır.” “Tedbirin kadere faydası olmaz; duanın ise gelen ve gelmemiş musibetlere faydası vardır.Şüphesiz ki bela iner; dua onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar”

Oysa yine aynı sisteme dayalı büyüde, diğer metafiziksel fenomenlerde olduğu gibi, cinlerin çeşitli telkinleri ile belli yöntemler kullanması nedeniyle, beyinlerin bu ışınsal varlıklara açılmasıyla birlikte Dua mekanizmasının saptırılması sonucu meydana getirilir.Şimdi bu durumu biraz daha irdelemeye çalışalım:

Konsantrasyon objesi olarak kullanılan nesneler dahi, olayın türüne göre iki gruba ayrılır. Birincisinde, el falı, kahve fincanı, nohut, tarot kartları,iskambil...vb) nesneler ile kişinin geleceği hakkında bilgi verilirken, bu bilgiyi veren kişi bu olayı cinlerin ona hissettirmeden verdiği ilhamlarla yapar. Büyüde, kara kurbağa kara kedi, kara tavuk, beyaz at, yılan,ip,kukla...vb) daha değişik objeler  kullanılır. Ancak burada asıl önemli olan, belli kelime veya kelime grubunun tekrarı sonucu beyinden yayınlanan Elektromanyetik dalgaları iyi bir biçimde düzenleyerek belli şifreler şekline sokup ,bu şifreye yakın mikrodalga kökenli bilinçli varlıklarla iletişim kurmasıyla da o cini istenilen şeyi yapmaya zorlamaktadır.Çünkü bu kelime ve kelime gurubu tekrarları sonucu bir noktaya odaklanabilen yoğunlaştırılabilen E-M dalgaların devamı durumunda, o cinin yapısı tahrip olmaya,yanmaya başlamaktadır. Bu durum devam ederse o zaman yanmanın sonunda bu dalgalar onun ölümüne neden olabilmektedir. Bu yüzden, cin yapılı varlıklar kendilerini yakan güçlü E-M dalga yaymış bu kişilerin emri altına girmesiyle “Büyü”denilen fenomeni yani, onların emirlerini yerine getirme işlemini meydana getiririler (sağlarlar).Hatta bu yöntemle istenmeyen bir kişinin ölümü dahi sağlanabilir.

Hüddamcılık, Cincilik adı da verilen bu ilimle (bununla ilgili kitaplar her ulusun kendi inançları doğrultusunda hemen-hemen her ülkede bulunmaktadır), poltergeist yani, bir kişiye hem maddi hem de manevi her türlü eziyet veren cini veya cinleri uzaklaştırarak veya yok ederek bu tür etkilere maruz kalmış insanlara yardım edebilmektedirler.Bu davranışlarıyla da etraftan kendilerine, hoca,şeyh,veli gibi olmadık payeler verilmektedir. Fakat,bu kişiler cinleri yine cinlerle kovmakta, kovamadığı zaman da “cin ya da cinler onu tamamıyla ele geçirmiş, yapacak bir şey yok diyerek onların kucağına itmektedirler. Bu tür insanların en önemli özelliği ise, işi paraya ve ticarete dökmüş olmalarıdır.Ayrıca bu tür yardımlar, geçici olup ileriki zamanlarda aynı etkiler yine görülebildiği gibi,ölüm ötesi boyutta da  karşılaşacağı cinlere karşı hiçbir güç oluşturamaz. Oysa, hem bu dünyada hem de,(ruha yüklenmesiyle) ölüm ötesi boyuttaki bu tür varlıklara karşı  en önemli silah, yine belli duaların zikredilmesiyle olmaktadır.Bunların beyindeki tekrarı bu mikrodalga varlıkların yapılarını yok edecek yönde programlı E-M dalgaları yayınlayarak uzaklaşmasını, devamı durumunda ise,ölmelerini oluşturur.Mistik anlayışa sahip,cinci hoca namıyla anılan kişiler hiçbir ücret karşılığı almaksızın,tamamıyla güçlü beyni vasıtasıyla cinin kimliğini tespit ettikten sonra o varlıların uzaklaşması için önce uyarır eğer bu uyarıyı dinlemezlerse de okumasıyla oluşturduğu yüksek frekanslı dalgalarla onu yok eder.

Buna örnek vermek istersek, çok güçlü yayın yapan cep telefonlarının çalışmasıyla birlikte, daha zayıf E-M dalgaları etkileyerek ses ve görüntülerini bozmasını ya da çok güçlü vericilerin yanında düşük frekanslı (güçsüz) E-M dalga yayan araba alarmlarının çalışmaması gibi. (Bunu Çamlıca tepesinde deneyebilirsiniz)

Bu durumun daha uç noktadaki benzeri de, Arafat’taki Vakfe anında Ruh bedendeki negatif yükün silinmesiyle meydana gelmektedir. (Sistemi aynı, işlevi farklı)Bunun bilimsel izahı ise, fizikte bildiğimiz dalgaların üst üste gelme durumunda, mesela,2 pi dalga boylu sinüs dalgasını 180 derecelik faz farklı ikinci bir sinüs dalgasıyla birleştirdiğimizde o dalganın (buna da dalga denmez)  nötr olması gibi.

Bununla birlikte, fallarla hep karıştırılan bir durum da “Astroloji” ilmidir. Oysa Astroloji ilmi bunlardan tamamen farklıdır.Çünkü falcılık olayı, geleceğe dönük ihtimal hesaplarına göre şekillenirken, astroloji de planetlerin burçlardan gelen ışınları kendilerinin sahip oldukları anlamlar doğrultusunda yansıtmasıyla (aralarında yapmış oldukları açıları da göz önüne alınarak)oluşan etkilerde ihtimal hesaplarına yer yoktur.

Ancak sistemin karışık olması ve gelen dalgaların insanların beyin açılımlarına göre farklılıklar göstermesi, yani komplex(karmaşık) olması nedeniyle genel anlamdaki ifadeler, ihtimal hesaplarına göre yapılıyormuş izlenimini vermektedir.Bununla birlikte,burçlardan gelen dalgaların etkileri, madde planında açığa çıkmadan önce,yan dalgaları yeryüzüne ulaşır.Bu etkilerin çıkış sistemi dahi farklı boyutlarda farklı şekillerde cereyan etmesine karşın,bulunduğumuz boyutun açısından bakarsak; gelen dalgalar madde olarak algılanmasını sağlayan ışınsal yapıdaki formunu (titreşim frekansını) dönüşümü meydana getireceği yönde onu bilgilendirmek (titreşim frekansını değiştirmek) suretiyle gerçekleşir(Bkz.quantum ve astroloji-Maddenin Gölgesi www.sufizmveinsan.com /Fizik)Ancak beynimiz yapısı itibariyle net olarak algılayamamasına karşın mikrodalga kökenli varlıklar algılar, ancak yapıları dolayısıyla bunu büyük oranla değerlendiremeyeceğinden, ihtimal hesaplarına dayalı bir biçimde anlamaya çalışır.İnsanlarda ise, uyumayla birlikte korteksin devreden çıkıp bilinçaltına ait boyuta girilmesiyle, gelen dalgaları daha iyi değerlendirilme suretiyle, geleceğe ait birtakım şeyler Rüya yollu algılanabilecektir. Direkt olarak olmasa da bazı hassas beyinler algıladığı bu tesirleri, nedensiz korkular,vehimler,kabuslar,iç daralmaları,sıkıntılar(ve hatta halüsinasyon görenleri de mevcuttur) biçiminde deneyimler.Büyük afetlerden,mesela,(en çok bilineni) depremlerden birkaç gün öncesinden oluşum anına kadar insan ve hayvan davranışlarındaki gözlemler bunu doğrulamaktadır.

Astrolojinin şansa dayanmamasının nedenlerinden biri de,Burçlar kuşağını hologram plakası olarak düşünürsek,sistemi hiyerarşik yapıda oluşturmasıdır. Yani, astrolojik sistemin beş duyudaki maddesel boyutumuza göre, dışımızda varsaydığımız burçlar ve meydana getirdiği planetler aracılığıyla yansıyan dalgaların(ki bu bildiğimiz maddesel yapılarıyla değil,mikrodalga boyutundaki var oluşları itibariyledir), fiziksel yapımıza,yapılara ve mikrodalga boyutlara etki ettikleri gibi, Burçlar kuşağının sahip olduğu ışınsal boyut itibariyle yani kuantum altı boyutlara indiğimizde uzay ve zamana bağlı olmayan yapısı dolayısıyla bu maddesel yapıları yani, uzay-zamanları ve de Berzah, Cehennem ve Cennet boyutlarını da oluşturmaktadır.

Ayrıca bu durumu,birimin projekte açısından da ele aldığımızda ise, beyni de meydana getiren plakadaki manâların değişimi,dışarıdan astrolojik sistemdeki hareketliliğin meydana getirdiği, algıladığımız her tür dönüşümü oluşturur. Yani,beynimizi de meydana getiren birimsel anlamdaki plakada mevcut manâların değişimi, dışarıdan Astrolojik sistemler vasıtasıyla her boyutta bizi etkiliyor şeklinde kendini göstermektedir. (Astrolojinin bilimsel ve de holografik açıklamasına daha detaylı olarak ayrı bir yazıda değinilecektir. Bkz. Bilim Dini Etkiliyor-Ahmet F. Yüksel/www.sufizmveinsan.com/ Sufizm ve İnsan -Tasavvuf,Quantum ve Astroloji/Quantum Potansiyeli-Fizik).

Astrolojinin fallarla olmadığı gibi,büyülerle de ilgisi yoktur. Ancak nasıl ki yüksek enerji alanları beyinlerin çok güçlü bir biçimde (+) ve (-) yönde çalışmasını etkiliyor ve de aşağıda anlatılan olayların oluşumu içinde büyük bir faktör ise,burçlardan gelen E-M dalgaları günün belli saatlerinde ilgili konu üzere beyinlerin daha güçlü çalışmasını sağladığından büyü yapımında da oldukça etkilidir. Bu nedenle,büyünün daha tesirli olması için büyücüler,günün o saatinin Mars saati mi, Satürn saati mi olduğuna bakarlar.

“Örneğin horoz gördüğünüzde dua edin, çünkü o bir melek görmüştür.Eşek anırınca Allah’a sığının çünkü o bir şeytan görmüştür” şeklindeki hadisin yorumu da  yine bu sisteme dayanır.Yani,Astrolojik tesirlerin uyumlu, yumuşak etkilerini algılayan “Horozun”o andaki meleki tesirleri haber vermesi ve bu anda yapılan duanın daha etkili,güçlü olacağını belirtirken,eşeğin anırmasının sufli,olumsuz-sert,beyinde parazitlenmeye neden olan etkileri haber vererek oluşabilecek olumsuz etkilere karşı din adı altındaki çeşitli çalışmalarla pozitif üretim yapmamızı söylemektedir.

Keza, aynı durum, sadece büyü için değil,bunun dışında dua, ibadet, ilim, sohbet etmek, yolculuğa çıkmak, sevgi ya da diğer ikili ilişkilerde bulunmanın,mekanizmasının daha üst seviyede çalışması açısından da çok önemlidir.Bu nedenledir ki, Astrolojik etkilerden faydalanarak büyü yapmak ayrı bir şeydir, büyüde Astrolojinin var oluşu ayrı bir şeydir ki, zaten bu durumun da geçerliliği söz konusu değildir.( Bkz.Ruh-İnsan-Cin/ Dua ve Zikir-Ahmed Hulusi; Başucu Kitabına İman-Edep Ya Hu/Ahmed F. Yüksel-www.sufizmveinsan.com/Tasavvuf)

(Devam edecek...)

İstanbul - 05.02.2001
http://sufizmveinsan.com

*konsantrasyon ve hassas bir andaki durum ise,iç şartlardır.

**Elektron ise,temel bir parçacık olduğu için,proton veya nötron gibi onu meydana getiren alt parçacığı yoktur.(Bkz. Birleşik Alanlar Teorisi-1,2/www.sufizmveinsan.com/Fizik)

 


Üst Ana sayfa e-mail