Bağlanmak

   

     Yalnız yaşamayı sevmeyen, korunma amaçlı bir hayatı sürdürmeyi düşünenler, sorunlarına çare bulmak isteyenler, titizlikle ve özenle, bir noktaya bağlanmanın gerekli olduğuna inanırlar.

     Böylece yaşamlarındaki çarpıklıkları giderirler. İçinden çıkılmaz durumların aydınlığa kavuşmasını sağlarlar.

     Bizler kendimize ve insanlarımıza güvendiğimiz için bunu yapabiliyoruz.

     Akla gelen bir soru şu: Bağlanmak, ama kime?

     Doğru yapılması gereken bir belirleme bu.

     Buna rağmen, “ben bağlantısız yaşıyorum, kimseye karışmıyorum, kimse de bana karışmasın” diyenler de var aramızda.

     Bana göre tepeden tırnağa yanlış ve asla gerçeği yansıtmayan bir davranış biçimidir.

     Bağlanmak isteyen, özellikle doğru yerden yola çıkmalı, “adımlarını dikkatli atmalı. Ama yönleneceği kişiyi seçmek ve onun yanında saf tutmak isterken” uzun uzadıya düşünmeli derim.

     Ve herkes biliyor ki bağlanılacak insan tartışılabilir değil, sade, yalın ve net bir duruş sergilemeli. Çelişki yaratmamalı, anlamsız işlere girmemeli. Ayrıca, bütün toplumu denetleyebilecek, düzeltmeye yarayacak engin bir kültüre, güce sahip olmalı.

     Mesela bilgi sahibi bir kimse, şahsen hiç tanımasa bile, aldığı olumlu tepkiler nedeniyle takipçileri ile bir anda kucaklaşır. Telefonları kilitlenir. Bilgili kimseye uzanmaya istekli olanlarla, aralarında bir iletişimin kurulmasına nedendir.

     Bu arada bazı ayrıntıları öğrenmek elbette ki faydalı olur.

     Bu aşamada yine, sorulması gereken sorular var.

     Şöyle ki;

     Gelişigüzel bir bağlantının sancıları-sakıncaları olabilir mi, en az farkında olduğumuz ya da hiç farkına varamadığımız şeyler arasında iletişim kurulabilir mi?

İnandığı kişiye bağlanmanın yanı sıra bir insan, başka şeylerle de uğraşabilir mi?

     Bu soruların yanıtlarını iyi düşünüp dikkatlice vermek gerekiyor.

     Bugün yeterince çözümlenemeyen ve kavranamayan konuların varlığı, onların üstesinden gelen birine otomatik olarak yönelmeyi sağlar.

     Esasen bir insanın, diğerine tabi olma, adeta sığınma ihtiyacı da buradan, yani yetersizliğinden kaynaklanır. Ama gerçek bir seçim yapılmadığı takdirde, bağlantı denilen işlemin çok karmaşık bir durum yaratacağı, basit bile olsa bir suça iteceği ortadadır.

     Oysa doğru tercihler yapılması ve bunun farkına varılması, insanın kendini dönüştürmesinde büyük bir itici güç gibi kabul edilebilir. Bireyin kendisine karşı duyduğu "sorumluluk duygusu" artar. Bu bilinçli bir tercih olarak kabul görür.

İnsanın hayatını etkileyen tek eylem ise geleceği ile bağlantı kurmasıdır. Bugünden geriye kalan ne var ise ona “mazi”, ileriye yönelik temennilere ise, “ati” denir.

     Örneğin aramızda geçmişine bağlı kalarak yaşayanlar çoğunlukta. Onlar, toplumun ekseriyetini teşkil eder. Çakılı kalan ve yaşayanlardır. Azınlıkta kalan ise arkasına bakmayan, ileriye dönük yaşamı tercih edendir. Zamanın uçsuz bucaksız akışı dikkate alındığında, şartlar ne olursa olsun kazanan işte bu kuşaktır.

     Bu arada, eşine veya sözlüsüne, arkadaşına sıkı sıkıya bağlı olan, “vefakâr insan” çeşidi unutulmamalı!

     O nedenle kişi, geçmişi ile geleceği arasında bir bağ kurarak kendi kendine hesaplaşır. Böyle bir “hesaplaşma içinde olmayan” kimse adeta yok gibidir. Ancak en kestirme yol eskiyi unutmak olur.

     Kuşkusuz geçmişini silemeyen, bugüne ulaşamaz. İleriye yönelik hiçbir eyleme kalkışamaz.

     Kanımca, bu yaklaşımlar, bağlantı denen şeyin doğruluğunu daha da belirginleştirmektedir.

     Sadece geçmişle yetinmek söz konusu olursa, ileriye, yeniye geçebilmek, doğru bilgiyi, gerçekleri yakalayabilmek imkânsız gibidir.

     Hür olmak, bağlantısız olmak, yalnız yaşamak anlamına gelmez. Özle bağlantı, kalbin atışları ile başlar. Biliyorsunuz yaşamak için en temel faaliyetleri yerine getiren organlar kalp ve beyindir. Kalp, maddi ve manevi şekilde beyni besler. 100 milyar sinir hücresine sahip, 1,3 kg ağırlığında bir kütle olan "Beyin", insana kim olduğunu bildirir.

     Sevgili okur! Tüme varış sistemle ilgilidir. Bu anlamda gözlemler hep pozitif sonuçlara dayandırılmalıdır. Buna göre her şey, bir şey; bir şey, her şey olur. Özetlemek gerekirse çok şeylerin aslı -bağlantı noktası-birdir.

     Kaderimiz, yaşadıklarımızla ilintili olup “bağlantılarla” ortaya çıkar.

     Her olayın ardında, varlığın akışı- bağlantı işareti vardır.

     Mutluluklar, üzüntüler böyle yaşanır.

     Mutluluklar muhabbeti; muhabbetler, bağlantıları oluşturur.

     Devran böyle döner.

     Var olur, yok olur.

     Gece, gündüze gündüz geceye döner. Aralarında gizli bir bağ, çözülemeyen sırlar vardır.

     Bilgi sahibi olan, bunları anlar, değerlendirir.

     Boşluk gibi görülen yerleri fotonlar oluşturmuştur ve birbiri ile ilişkilidir. Dediğim gibi, bağlantısız hiçbir şey yoktur.

     Herkes bir şey söyler, ama en anlamlısı, sıkı bağlantısı olanlarca dillendirilir.

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş