Ateşte Açan Çiçekler
Abdullah Furkan
 

       Geçtiğimiz günlerde okulumla bir cam fabrikasına gitmiştim. Fabrikaya girince ben ve arkadaşlarımı aniden ter bastı. Camın hammaddesi olan soda, kireç, kum karışımı çeşitli işlemlerden geçerek yarı sıvı bir hale geliyor, bu sıvı 1500 derecede eritiliyordu. Terlememizin sebebi bu makinaydı. İçerisi gerçekten çok sıcaktı .

        İçeride nitelikli insan gücünün ne demek olduğunu çalışarak gösteren işçiler ve işçilerin çalışmasını denetleyen şef vardı.

        Eritilen madde hafif soğutularak işçilerin önüne geliyor, işçiler ince demir çubuklarla yarı sıvı maddeye şekil veriyorlardı. Fabrika harika bir işlevle çalışıyordu. İşçilerin işlerini severek yaptıkları belliydi.

       Şimdi yanlışlıkla bile kırdığım bardakların ne zahmetlerle yapıldığını anlıyorum ve kendimi suçlu hissediyorum.

       Şekil verdikleri maddeler soğutucunun içinden geçiyordu. Çıktıklarında üretilen bardağa ve o kuma bakıp ‘Ne kadar zahmet vererek bu hale gelmiş’ diyordum. Fabrikada yapılanların sergilendikleri bir oda vardı. O odada o kadar güzel cam ürünleri  gördük ki bir an bütün sınıf şaşkınlıktan konuşamadı. Camların içine ampuller yerleştirilmiş, üzerlerine çeşitli süs malzemeleri yapıştırılmıştı. Bu şekilde harika lambalar elde edilmişti. Bana kalsa bütün lambaları alıp evime yerleştirirdim.

      Camların yapılışı çok zahmetliydi. Televizyonda yada gerçek hayatta kafasına göre cam kıranları görüyorum. Halbuki yapılışlarını görseler yanlışlıkla bile cam kırmazlar diye düşünüyorum…

        Bu ziyaretten bana kalan, camın estetik güzelliğine hayran olmaktan çok; her biri emek ürünü olarak önümüze gelen nimetleri ne kadar savurgan, israfçı kullandığımız gerçeği oldu.

Şayet israf etmesek, üretilenleri tüketirken geri dönüşüme önem versek hem bireysel yaşam hem de milli kalkınmamız daha kaliteli olurdu diye düşünüyorum…

 

 

 
 
Abdullah Furkan
abdullah.furkan@yahoo.com
İstanbul - 18.03.2009
http://sufizmveinsan.com