A.K. GEYLANİ Hz. - SIRR’ÜL ESRAR'dan “Yansımalar”

7. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Eserin adı     : Sırr’ül-Esrar

                     (Ötelerden Haber)

Müellifi         : ABDULKADİR GEYLÂNİ (K.S.) (1077-1165)

Mütercim      : Abdulkadir AKÇİÇEK

Yayınlayan    : Bahar Yayınları – İstanbul / 0212 518 26 26

Yansıtan       : Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Bid’at ehli:

Halaliye… Bunlar der ki:

-Güzel bedene ve güzel yüze bakmak –kız/erkek- helaldir, ayrıca dans da yaparlar. Kadın erkek kim olursa olsun, ister helali olmasın, mubah olduğunu iddia ederler. Bu iddia doğrudan doğruya küfürdür. (123)

Haliye…

Bunlar da oyun oynamanın ve el çalmanın helal olduğunu söyler. Ve derler ki:

-Şeyhin öyle bir hali vardır ki, şeriat ondan bahsetmez. Bunların bu sözü bid’attır. Efendimiz (s.a.v.)’in âdetlerine uymaz. (123)

Evliyâiye… Bunlar derler ki:

-Kul velâyet derecesine ererse, ondan dini teklifler kalkar.

Ve derler ki:

-Velî peygamberden üstündür.

Sebep olarak da derler ki: Peygambere, Cibril vasıtasıyla ilim geldi; Velî’nin ilmi vasıtasızdır.

Bu tevilleri onların hatası sayılır.Dolayısı ile helak olurlar. Bu itikatları onları yıkar; sonra da öbürü gibi doğruca küfre götürür. (123)

Şemüraniye… Bunlar der ki:

-Sohbet kadimdir. Sohbet edenden emir ve yasak teklifleri kalkar.

Bunlar; def, tambur çalmayı ve v.. oyun âletlerini helal sayarlar. Kadın bunlar için önem taşımaz. Aralarında böyle bir fark olmaz. Bunlar küffar güruhudur. Demleri de mubahtır. (123,124)

Hubbiye… Bunlar derler ki:

-Kul sevgi haline yetişince, dini teklifler kalkar. Edep yerlerini de örtmezler. (124)

Huriye… Bunlar derler ki:

Bunlar Haliyeciler gibidir. Yalnız hurilerle birleştiklerini iddia eder, kendilerine göre baygınlıkları geçince yıkanırlar.Bu halleri ile yalan söylerler. Helâk olurlar. (124)

İbahiye…

Bunlar; iyiliği emri, kötülüğü yasak etmeyi terk ederler. Haramı helal sayar, kadınları mubah görürler. (124)

Mütekâsile…

Bu gurup da çalışmayı bırakır; kapı-kapı dolaşır dilenirler. Bu zahiri halleri ile de dünyayı terk ettiklerini savunurlar. Bu yüzden helâk olmaktadırlar.. (124)

Mütecâhile…

Bunlar da “fâsık kimselere has” libaslarını giyerler. Halbuki Allah-ü Teâlâ:

-Zalimlerin âdetlerine dalmayın, sizi ateş tutar. (Hud-113)

Efendimiz (s.a.v.) ‘ de :

-Herhangi bir guruba benzemeye çalışan, onlardan sayılır, buyurmaktadır. (124)

Vafikıye… Bunların da iddiası şudur:

-Allah’ı ancak Allah bilir.

Böyle der; marifet yolunu bırakırlar. Yaptıkları bu cehalet yüzünden helâke giderler. (124)

İlhamiye…

Bunlar ilmi bırakır, ders çalışmayı adamlarına yasak kılarlar. Hükema sözüne tabi olurlar. Derler ki:

-Kur’an bize perdedir. Tarikatın Kur’an’ı şiirdir. Böyle itikat eder, Kur’an’ı terk ederler. Yavrularına şiir öğretirler. Okunması gereken dua v.s. yi terk ettirirler, dolayısı ile helâk olurlar. (124,125)

Bir Kudsî Hadiste buyurulur ki:

-Yâ Muhammed, günahkarlara benim gafur olduğumu, sıddîk mertebesine erenlere de gayyur olduğumu müjdele. (127)

Hasanı-ı Basrî r.a. der ki:

-Allah’ın velî kulları, korku ile yücelere çıktılar. Onlarda korku, ümitten daha fazladır. Hikmetine gelince; beşeriyet hallerine aldanma tehlikesinin mevcut olmasıdır. Yolu öyle bir kapanır ki, farkında bile olamazlar. (127)

Efendimiz (s.a.v.) ‘ e, âline ve ashabına, hep birden salât ve selâm olsun…

Allah’a hamd eder, işlerimizi O’na ısmarlarız. (128)

Gavs—ı Azam’ın bir büyük eserinden “Yansımalar” ın  daha sonuna geldik.

Başka bir “Yansımalar” da buluşmak dileğiyle Allah “Muin” imiz olsun.

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 08.04.2008
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com