MUHYİDDİN İBN ARABİ "Rûhu'l Kuds" den Yansımalar

10. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Müellifi: MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin adı: Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com

Ey dostum!.. Sen ki bir insansın, ibadetinde şu beş hakikat istenir:

1-Senin içinde olan melek hakikati.

2-Duyu sahibi hayvan hakikati.

3-Bitki hakikati.

4-Cansız varlık hakikati.

5-Bütün varlıkları içeren: Genel hakikat.

Bu hakikatleri eksiksiz ifa ettiğin, bunları eda ettiğin ve marifetini keşfetme hususunda sana bahşettiği imkan oranında Allah’a ibadet ettiğin zaman, şayet sadık ve desteklenmiş biri isen, bundan sonra şeraitin zahirinin ilk adımına intikal edersin.

Sakın cansız varlıktan daha üstün ve melekten daha şerefli ve daha kuşatıcı olduğunu söyleme. Çünkü başka bir çerçevede sırf sana özgü bir yalnızlık içindesin. Çünkü yüce Allah sana genel topluluk sırrını bahşetmiştir. İşte senin kulluğunu perdeleyen bu durumdur. (213)

Güçlü ve yetkin kimse, kendisiyle Rabbi arasında ki büyük genel topluluk sır perdesini yırtıp, kendisinin değil Rabbinin ulûhiyetini müşahede eden ve ona kulluk eden kimsedir. (215)

Her Firavun’un azabı, inkar ettiği peygamberin nimetinin oranına göre belirginleşir. Peygamberinin kadrinin yüceliğiyle ters orantılı olarak alçalır.

İrfan sahibi Salihlerle onların münkiri konumundaki şekil alimi Fakihlerin durumu da öyle. Bunların ahirette ki nimetleri, inkar ettikleri arifin mertebesinin oranına göre eksilir. Kendilerini taklit edenlerin nimetlerinin eksilmesinin sorumluluğu da oların üzerinedir. Şekli ilim sahibi fakih, ilminin erişemediği bir hususta arif veya veliyi inkar ettiği zaman –şayet mutlu ise- cennette nimetleri, bu Allah’ı bilen arif velinin mertebesinin derecesine, inkar ettiği sırrın miktarına ve bu inkarda kendisini taklit edenlerin sayısına göre, eksilir. (219)

… Bütün peygamberleri Hz. Muhammed’e (s.a.v) tabi kılmak suretiyle bu ümmeti geçmiş peygamberler derecesine yükseltmiştir. Allah’ın resulü, ruhu ve kelimesi olan Hz. İsa (a.s) da Hz. Muhammed’e (s.a.v) ümmet olmak ve O’na tâbi oluş makamında bulunmak bakımından bizden biri sayılır. (220)

İsrail oğullarından iki kardeş tenhalarda ibadet etmek üzere yola çıktılar. Yolun bir yerinde ayrılmaları gerekti. Biri diğerine dedi ki:

-Sen şu yolu tut, ben de şu yolu tutayım. Bir senemiz dolunca burada buluşalım.

Böylece ibadet etmek üzere yola çıktılar. Ertesi sene söyledikleri yerde buluştular. Biri diğerine dedi ki:

-İşlediklerinin içerisinde en büyük günah hangisidir?..

Şöyle cevap verdi:
-Yolda yürürken bir başak gördüm. Sağımda ve solumda iki tarla vardı. Başağı tarlalardan birine attım. Ama başağın, attığım tarlaya mı yoksa diğerine mi ait olduğunu bilmiyorum.

Sonra diğeri, soruyu soran kişiye sordu:

-Peki senin işlediklerinin içinde en büyük günah hangisidir?..

Şu karşılığı verdi:

-Bilmiyorum, ama namazda bazen şu ayağıma bezen de şu ayağıma ağırlığımı veriyorum. İki ayak arasında adil davranıyor muyum, davranmıyor muyum, bilmiyorum?..

Evde bulunan babaları konuştuklarını duydu. Şöyle dua etti:

-Allah’ım!.. Eğer doğru söylüyorlarsa, hemen şimdi canlarını al.

Sonra dışarı çıktığında iki oğlunun ölmüş olduklarını gördü.

İşte böyle ey dostum!.. Allah ehlinin buluşmaları ve konuşmaları kusurlarını zikretme ve kendilerine karşı insaflı, dürüst davranma şeklinde olur. (224)

Halifelerine bak, mülklerinde

Kiminin dili açık, fasih konuşur, kiminin anlaşılmaz

Onlardan ilâhını seven yok;

Ancak dirhem sevgisine bulaştırarak severler.

Bu yüzden; şu marifetin kuludur, şu

Cennetin, şu da cehennemin kuludur, denir.

Çok çok azı müstesna. Onlar

Vehim türünden olmaksızın O’nun la sarhoşturlar.

Onlar Allah’ın kullarıdır, onları bilemez

Ondan başka hiç kimse. Nimetin kulları değildirler. (225)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 20.02.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com