MUHYİDDİN İBN ARABİ "Rûhu'l Kuds" den Yansımalar

1. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Müellifi: MUHYİDDÎN İBN ARABİ
Eserin adı: Rûhu’l Kuds
İbn Arabi’nin Feyz Aldığı Sûfiler
Mütercim:Vahdettin İNCE
Nâşir : KİTSAN Yayınevi (0212 513 67 69)
Yansıtan : Hamdi CENİK
www.sufizmveinsan.com

(Ebu Muhammed Abdülaziz): Allah’a yemin ederim ki, yanında bir dirhem olan arifin kalbindeki boşluk ile yanında iki dirhem olan  arifin kalbindeki boşluk aynı değildir. Bilakis, bir dirhem sahibi arifin kalbindeki boşluk, iki dirhem sahibi arifin kalbindeki boşluktan daha büyük olur. (15)

Bir alim, ilmiyle amel etmediği sürece ilmine aldanmamalı.
İlmiyle amel eden biri de ihlaslı olmadıkça, ilmiyle amel etmesine aldanmamalı
.
İhlaslı biri de ihlasında yok olmadıkça ihlasına aldanmamalı. (16)

Üveys el-Karani Murad kabilesinden bir adama şöyle demişti:
-Ey Murad kabilesinin kardeşi! Ölüm ve ölümü anmak, müminde sevinç namına bir şey bırakmaz. Mümin, Allah’ın haklarını bildiği zaman malında bir gümüş, bir altın dahi kalmaz. Allah için kıyam etmesi, yanında tek bir arkadaş bırakmaz. (26)

Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
-Kıyamet günü bazı kavimler getirilir. Beraberlerinde Tihame dağı büyüklüğünde iyilikler olur. Onlar getirildiğinde Allah, amellerini dağıtır gider ve onları ateşe atar.

Salim dedi ki:

-Yâ Rasûlullah!.. Anam babam sana feda olsun, bu kavimleri bize tarif et ki tanıyalım. Seni Hak üzere gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben onlardan biri olmaktan korkarım.

Buyurdu ki:

-Ey Salim! Onlar oruç tutar, namaz kılarlardı. (Bir rivayette, gecenin çok az bir vaktinde uyurlardı…) Ancak kendilerine haramdan bir şey sunulduğunda (başka bir kanaldan gelen diğer bir rivayette, dünyadan bir şey sunulduğunda…) hemen üzerine atlarlardı. Bu yüzden Allah onların amellerinin hesabını boşa çıkardı.

Malik b. Dinar:

-Allah’a yemin ederim ki bu münafıklıktır, dedi.

Mualla b. Ziyad sakalını sıvazlayarak:

-Doğru söyledin, ey Ebu’l Hayr!.. dedi. Allah’a yemin ederim, ey dostum! Eğer onlara baksaydın, namaz kılarken yeri gagaladıklarını, saflarını düzgün tutmadıklarını, her birinin arkadaşıyla arasında bin şeytanın sığabileceği bir mesafe bıraktığını görürdün. Sonra bu bozuklukları düzeltmeye, bu boşlukları doldurmaya kalkışsaydın, yüzlerini asarlardı. Onlardan birinin seccadesine bassaydın, sana öyle bir yumruk vururdu ki geldiğin yere giderdin. Bu yumruğun etkisiyle yere bile düşebilirdin. İşte senin zamanının ehlinin üzerinde bulunduğu tarikat bu benzeri olaylardan ibarettir. (32)

…Sonra yüce Allah onlara şöyle demiştir:

Beni yitirdiği için malul olan biri gelirse size, onu tedavi edin…

Benden ayrıldığı için hasta olan biri gelirse, ona ilaç verin…

Benden korkan biri gelirse, ona güven verin…

Benden emin olan biri gelirse, onu korkutun…

Bana ulaşmayı arzu eden biri gelirse onu azıkla donatın…

Benimle alış veriş yapmaktan korkan biri gelirse, onu cesaretlendirin…

Benim hakkımda hüsnü zan sahibi biri gelirse, ona geniş bilgiler verin…

Beni seven biri gelirse ona yer verin…

Benim kadrimi yücelten bir gelirse onu yüceltin…

Benim yaptığım iyilikten sonra kötülük eden biri gelirse, onu azarlayın…

Bana gelmek için doğru yolu arayan biri gelirse, onu irşat edin, doğruya iletin. (35)

Yemenliler Ebubekir (r.a) zamanında gelip Kur’an’ı dinleyince ağlamaya başladılar. Bunun üzerine Ebubekir (r.a) şöyle dedi:

-Biz de önceleri böyle idik. Sonra kalpler katılaştı. (41)

Bir gün deniz sahiline gittim. Kumdan kazdığı çukura girmiş bir genç gördüm. Bu halinin nedenini sordum. Önce; Ah!... edip, iç çekti, zamanının insanlarını yererek şöyle dedi:

-Yollar sarp olmaya başladı ve bu yolları izleyenler de azaldıkça azaldı. Ruhsatları yorgan, sürçmeleri döşek yaptılar. Geçmişlerin sürçmelerini davranışlarına delil yaptılar… buna benzer sözler söyledi. Sonra kalkıp su üzerinde yürüdü ve gözden kayboldu.

Sence böyle bir adam kendisini ilgilendirmeyen bir mesele hakkında konuşur mu?.. (41)

…Kur’an’da öyle. O da derinliğine varılamayan büyük bir denizdir. Daha doğrusu varılacak bir derinliği ve ulaşılacak bir sahili yoktur. Bilakis, helak olanlar O’nda helak olmuş, kurtulanlarda kurtulmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

Onunla bir çoğunu saptırır ve onunla bir çoğunu da hidayete erdirir.. (Bakara Sûresi, 26. Âyet )

Allah’a yemin ederim, şayet meleklerin, Nebilerin ve Resullerin tümü hallerini, Allah’ın içine yerleştirdiği sırları ve kapsadığı gaipleri itibariyle tek bir Kur’an âyetine arz etseler, tümü bu âyet karşısında hiç gibi kalırlar. Nitekim Kur’an âyetlerinin birinin başında:

 “Onlar ki gaibe iman ederler.. (Bakara Sûresi, 3. Âyet) buyuruluyor. Aşağıdan yukarıya kadar bütün alem bu gayb karşısında şaşkındır. Hiç kimse onu kavramaya giden yolu ebediyen bilemez. Hiç kimse gaybın hakikatini ifa edemez, tümüyle algılayamaz. Çünkü gaybın kapsamında öyle şeyler vardır ki, ondan bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir süre bir pırıltı; müşahede aleminde ki en yüce alime, imanı en güçlü kişiye görünse hemen tereddüt eder ve imanı zedelenir. Onlar ki isimleri bilmezler, müsemmaların içerdiği anlamları nasıl bilsinler! Çünkü gayb meselesi aklın mertebelerinin üstündedir. (46,47)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 19.12.2006
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com