Ahmed Er-Rufâî Hz. Onların Âlemi’ nden Yansımalar -16

www.sufizmveinsan.com
 
 

Kitabın Adı:   ONLARIN ÂLEMİ

                    Haletü Ehli’l-Hakikati Maallah

Müellifi     :    Ahmed Er-Rufâî (M: 1119-1182)

Mütercim :    Abdülkadir AKÇİÇEK

Yayınevi   :    Bahar Yayınları

Yansıtan   :    Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Onaltıncı Bölüm:

30. Hadis-i Şerif:

Abdullah b. Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

-İçinizden herhangi biriniz, Cuma namazına geleceği zaman; gusletsin, sonra gelsin.. (332)

Bu Hadis-i Şerifte bahsedilen guslün manası; kalp temizliği olup, kalbi yıkamaktır. Gerek maddi, gerekse manevi bütün kirlerin temizlenmesi demektir. Bu temizlikte iman yolunun temizliği de anlatılmak istenir. (332)

Burada anlatılmak istenen gusül bir temizlik sırrıdır. Fıkıh yönünden herhangi bir mecburiyeti yoktur.

Burada asıl şunu anlamak icap eder ki: Akla hayretler veren sırlar mevcuttur. Asıl anlamak gereken mana da odur. Onu ehli olanlar anlar.

Oğlum bir kimse, Allah’ın üstün ve düzenli işlerini, bu işlerdeki ince güzelliklerini görürse bilir ki: Allah zatı ile kaimdir. Yaptıklarını tek başına yapar. Hiç kimse ona buyruk veremez. Kulların bağları onun kuvveti altındadır. Onları istediği cihete sevk eder. Ve yine, kulların saadet ve şekaveti, geçmişte onun vermiş olduğu hükme bağlıdır.  Onun hükmünü hiç kimse geri çeviremez. Onun verdiği hükmü, hiç kimse teftişe yetkili değildir. (332,333)

İki cihanda rahat arayan bütün işlerini Allah’a havale etmekle bulur. Bütün güçlükler ise.. Allah’ı bırakıp güç ve kuvvete dayanmak sonunda çıkar. (333)

Musa’ya buyurulan:

-“Ayakkabılarını çıkar..” [20/12]

Âyet-i Kerimesindeki mana:

-Kalbinden ehlini ve çocuklarını, sonra orada Allah’tan başka ne ki var, hepsini çıkar.. şeklinde anlatılmıştır.

Sonra Allah-ü Teâlâ Musa (a.s.)’ a sordu:

-“Elindeki nedir ya Musa?..” [20/17]

O da şu cevabı verdi:

-“Asamdır, ona dayanırım.” [20/18]

Bu sözü ile o, asayı kendisine mal etti ve ona güvendiğini belli etti. Bunun üzerine şu emri aldı:

-“Onu yere at!..” [20/19]

-“Yere atınca da yılan oluverdi.” [20/20]

Bundan şu mana çıktı:

-Ya Musa, ona mı güveniyordun?.. O bir düşman oldu. Benden başka neye dayanırsan, o sana bir düşman olur.

Bundan sonra kalben Allah’a döndü. Allah-ü Teâlâ da onun bu halini bildi ve şöyle buyurdu:

-“O halde onu al, korkma..” [20/21]   (333,334)

Bize ulaşan şöyle bir rivayet vardır:

-Cenab-ı Hak, Davud (a.s.)’ a şöyle vahyetti:
-Ya Davud, kullarımdan herhangi biri, yaratmış olduklarımı bir yana atar da varlığıma sığınırsa.. bu hali sebebi ile; yedi kat sema ve ondakiler, yedi tabaka yerle onda olanlar o kimse için düşman olsalar, yine de onun için bir kurtuluş yolu açarım. İzzetime, celalime ve mahlûk önünde yüceliğime yemin ederim ki, bu böyledir.

Yine izzetime ve celalime ve halktan üstün yüce varlığıma yemin olsun: Bir kimse beni bırakır da, kullarımın herhangi birine gönül bağlarsa.. onun kalb derinliğinde sezdiğim an, bütün sebep yollarını keserim. Bundan sonra, onun hangi çölde öleceğini düşünmeden kalbini, hırs ve içinden çıkılmaz meşgalelerle doldururum. Dünyanın ömrü kadar ömrü olsa dahi, bitirip tüketemeyeceği ümitlerle doldururum. (335)

Yahya b. Maaz’ a sordular:

-Kul Allah’a tam olarak ne zaman bağlanabilir?..

—Kalbini olan veya olmayan bütün ilgilerden kesip tam olarak Allah’ı vekil olarak bilince, diye cevap verdi. (336)

31. Hadis-i Şerif:

—Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz çokça ibadet ederdi. Bu yüzden ayakları şişerdi. Bir gün kendisine:

—Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladı. Durum böyle olunca, bu ibadet niçin?.. Diye soruldu.

Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

—“Bol bol şükreden bir kul olmayayım mı?”  (340)

Farz ibadetlere son derece itina göstermek gerekir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz öyle yapardı. Hâlbuki kâinatın tılsımı oydu.

Ona salât ve selam olsun.

O, bütün kâinatın özü ve oluş sebebi idi. Kulla Hak arasında birleştirici bir sebep idi. O; anlatılan haline rağmen, kulluk makamında kaldı. Ayakları hasta oluncaya kadar ibadet etti. Bizim halimiz nice olur?.. (340,341)

Kulum; nefsin benim, ruhun benim, kalbin benim, bütün varlığın benimdir. Hep varlığını bana verirsen, her şeyimi sana veririm. Ben de bütün varlığımla senin olurum. (341)

Ya Davud, beni arayanı öldürürüm. Seveni belalara sokarım. Benden kaçmak isteyeni de yakalarım. (344)

Ey Davud; cennetim, rahmetimden ümidi kesik olmayanlarındır. Yaptığı hatayı benim bağışlamamdan büyük bilenlere darılırım. (344)

İşte ben sevdiklerimin kalbini bilirim. Gece olunca onların kalbine tecelli ederim. Onlar benimle konuşurlar. Huzur içinde kelam ederler. (345)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 05.08.2009
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com