Nesîmî Divanı - 3. Bölüm
Meryem Irmak
 

06 Mayıs 2009
 

İbtidâlar ibtidâdır ibtidâ

İbtidâdan hâsıl oldu intihâ

 

İbtidâ geldi kelâm-ı lâ-yenâm

Fî vü zâd ü lâm-ı Hakdan ve’s-selâm

 

Nutk-ı eşyâ nâtık-ı Hakdır özü

Söyleyen kendiye kendidir sözü

 

kendi kendi zâtını eyler beyân

Söz olupdur kendi söz söyler ayân

 

Her sıfatda hâl ediptir kendözin

kendi kendi yüzüne tutmuş yüzin

 

Her yana kılsan nazar ol bî-gümân

kendi kendiden sana verür nişân

 

Uş bu bahr ü berr içinde kendidir

Ya’nî esdâf oldu her şey kendi dir

 

Âlem ü eşyâ anın hükmindedir

Oku bilgil anı kim nutkundadır

 

Bu sıfatlar intihâsı kendidir

Ya’nî bu şehrin esâsı kendidir

 

Uş bu şehr içinde olmuştur mukîm

Yoludur anın sırâtu’l-müstakîm

 

Bu sebîlü’llâha her kim buldu yol

Anların hâcetleri oldu kabûl

 

Bu sıfât üzre ubûr etmek gerek

Bu sıfâtı tutuban gitmek gerek

 

Bu sıfât üzre kadîm etmiş kadîm

Giremez bu şehre şeytânü’r-racîm

 

Neylesin bilmez bu şehrin yolunu

Anlamaz bu ehl-i cennet dilini

 

Dili var sanır velîkin dili yok

Bir mekesdir zehri var vü balı yok

 

Âciz ü miskîn ü sergerdân durur

Özi hayvân sûreti insân durur

 

Her kimin kim zerkı var ikrârı yok

Bir ağaçdır kim dikilmiş bârı yok

 

Mü’minin gönlün yakar hannâs ile

Ya’nî sâlûsluk satar vesvâs ile

 

Cümlenin sırrını ol hâlik bilir

Dîn yolunu âşık-ı sâdık bilir

 

Zahid-i zerrak olanlar ham olur

Âkıbet salüs olan bed-nam olur

 

Kim ki sana taş atarsa gül ana

Şâd oluban sevinip gülgil ana

 

Fi’l ü ef’âli kamu zerk u riyâ

Zerk ile kul olmak ister Tanrıya

 

Zerk ile kulum diyenler kul değil

Ehl-i zerkin tâ’atı makbûl değil

 

Çünkü zerkin ola ism ü fi’li zerk

Âlem-i bi’l-kuvveden algıl sebak

 

Kuvvet-i cân ol dilersen kuvvetin

Vuslata vasl ol yetirgin fürkatin

 

Diler isen kim olasan mu’teber

Kendi mülkün sırlarından al haber

 

Gerl vücûdun şehrine itgil nazar

Vâkıf ol özünden olma bî-haber

 

Ey kelâmı zât-ı bî-çündan nişân

Bolayın diyen kişi işit beyân

 

Gel bu şehr içinde gör dîdârını

Gel bu şehr içinde iste yârını

 

Cisme cân ol cisme cân ol cisme cân

Neçe yatarsın beri gelgil uyan

 

Hakkı istersen segirdip dört yana

Kime gidersin sana gel sen sana

 

Sen sana gelsen sana Hak yâr ola

İstediğin sana sende var ola

 

Âhirette menzil-i dârus’-selâm

Bulayım dersen sana gel ve’s-selâm

 

Sende var ol genc-i pinhân sende var

Katresin kim bahr-ı ummân sende var

 

Sendedir eşyâ murâdı sendedir

İste bul sen seni senden olma dûr

 

Aç bu ibret gözünü kim göresin

Kendi şehrin içre yârın bulasın

 

Bilesin bu varlığın erkânını

Göresin cânlar içinde cânını

 

Bulasın her şeyde var u varını

Cân gözüyle göresin dîdârını

 

Her ki kendi zâtının sultanına

Ermedi girmez bu şehrin kânına

 

Kendi mülkünden ırak âvâredir

Gayreti yok neylesin bî-çâredir

 

Bilmedi çün kendi kendi zâtını

Anın için okumaz âyâtını

 

Feth eden bu şehr-i yârın şehrini

Atladı bildi gümânsız dehrini

 

Çün bu şehrin yârına yâr oldu ol

Her ne maksûd ise andan buldu ol

 

Çünki yâr oldu bu şehrin yârına

Hükmün etdi mülk ü mâl ü varına

 

Bilmek istersen bu şehrin varını

Gel işit gör neçe söyler yârını

 

Anla uş bu sırrı kim söyler sana

Yol bulasın kendine önden sona

 

Her yaratılmışın aslısan özün

Bilir isen remzini uş bu sözün

 

Alleme’l-esmâe küll budur tamâm

Âdeme öğretti Hak bil ve’s-selâm

 

Ey birâder bil bu nutkun gâyetin

Lâm u bî görgil yetirgil fürkatin

 

Maksûd-ı sıdkım lisân-ı sâdıkın

Âşıkıyım ma’şuku her âşıkın

 

Buna irişen kişiler cân olur

Küfrü kalmaz kendözi imân olur

 

Nûr-ı eşyâ çün benim aynü’l-yakîn

Bana eren oldu eshâbü’l-yemin

 

Genciyim ben genc-i eşyâ günciyim

Derd-i bî-dermânların ben renciyim

 

Sâdıku’l-vâ’ dü’l-emîndir sözlerin

Görünür eşyâ yüzünde gözlerin

 

Ayniyım her ehl-i aynın ayniyım

Münkirin gözü içinde beyniyim

 

Nutk-ı zâtımdan ayân oldu cihân

Sözlerimden kâf u nûndur lâ-mekân

 

Şehr-i cân içinde cânlar cânıyım

Kâ’inatın tahtının sultânıyım

 

Olmışum çün cümle şeyde bî-gümân

Yedi iklîme mekânım lâ-mekân

 

Mazharım yokdur şerîkim lâ-şerek

Vâhidim mülkümde yokdur müşterek

 

Nûr-ı deryâ-yı vücûd-ı mutlakım

Gâh mellâh-ı cihân geh zevrakım

 

Hayy ü kayyûm ü devâm-ı devletim

Âlem-i kesret içinde vahdetim

 

Ger dilersen kim bulasın sen seni

Benliğinden geç ü terk eyle beni

 

Benliğinden geçmeyen şeytân olur

Dîv-i mel’undur kaçan insân olur

 

Zühd ile şeytân kaçan ola melek

Aslı oddur oda vasl olsa gerek

 

Benliğinden geçmeyen hod-bîn olur

Müstehakk-ı la’net ü bî-dîn olur

 

Derk-ı esfeller makâmıdır derek

Hırs-ı lâ’netden olusardır helek

 

Nefsini tanıya gör ey müttekî

Kimseye ta’n etme epsem ey fakî

 

Tâbi’-i efsâne olmış ta’n eder

Bî-haberdir bî-haberdir bî-haber

 

Tâbi’-i nefs ü hevâ-yı şôm olur

Bu sebebden tâbi’-i mesmûm olur

 

Bilmedi mescûdu kimdir sâcidin

Görmedi yüzün vücûd-ı vâhidin

 

Nûr iken nâr oldu çünkim ol la’în

Oku lâ’net cânına ey ehl-i dîn

 

Ey diyen ki kandadır yâr-ı bekâ

Aşk ile gel bak vücûd-ı mutlaka

 

Gel bu ibret mülküne gir âbid ol

Yollarından cân ilinin sâcid ol

 

Diler isen ehl-i a’raf olasın

Ger vücûdun şehrine yol bulasın

 

Gel haber-dâr ol bu şehrin varına

Zulmetin tanı vü girenvârına

 

Olasın mülk-i cihânda sen dilir

Yollarından ol haberdar ey habîr

 

Gel beri feth et bu şehri gel beri

Neçe gezersin cihânda serserî

 

Vasfını işit bu şehrin şehrine

Gark olasın mutlak anun bahrine

 

Gel bu şehrin sözlerine tut kulak

Ta bilesin kim nedir bu kara ak

 

Dört direkle kâ’im olmuştur bu şehr

Kim anun içindedir âfâk-ı dehr

 

Kim ki bildi men’ arefde zâtını

Baktı gördü okudu âyâtını

 

Her ne istersen bulursun bunda gel

İstediğin anda değil bunda gel

 

Otuz iki menzili var ilimin

Yetmiş iki hem makâmı yolunun

 

Bu makâmı kim bilir Hakkı bilir

Bu kelâmı fırka-i nâci bilir

 

Oldu yetmiş yedi şehrin leşkeri

Pâdişâhın emridir bil bunları

 

Üç yüz atmış menzili var sûrunun

Bu tecellî şehri Mûsâ Tûrunun

 

Dediğim şehrin şu denli burcu var

Ki sığar her burcuna yüz bin süvâr

 

Pâs-banı burcunun ey pâs-bân

Yigirmi sekiz kişi olur hemân

 

Bunların âvâzına âvâzeler

Dop doludur şehr içi dervâzeler

 

Bunların âvâzesinde ser-be-ser

Doldu âlem hiç işitmez gûşu ger

 

Yedi iklîm dop doludur ünleri

Âşkâra bü nihân bil bunları

 

Hak teâlânın sıfatıdır bular

Kendinin nutkunda zâtıdır bular

 

Ya’nî bu yigirmi sekiz kişiden

Uyanır buların ünün işiden

 

Gaflet uykusundan ol bîdâr olur

Hakkı tanır Hak anunla yâr olur

 

Hak kelâmıdır buların dilleri

Her neye sunsa irişir elleri

 

Mantık-ı hat zât-ı Yezdândır bular

Nûr-ı arş u vech-i rahmandır bular

 

Muhtelif olmuş buların sûreti

Âlem-i ma’nîde birdir sîreti

 

Sûret-i kesretle olmuş muhtelif

Cümlesinden zâtı birdir çün elif

 

Birbirinden bunları her kim seçer

Bunların sırrından oldur bî-haber

 

Tûl ü arz olmaz bulanda reng ü levn

Esfel ü a’lâ amîk ü hadd ü levn

 

Bî-şüben vü lâ-şerik olmuş bular

Zâhir ü bâtında her şey kendiler

 

Hayy ü bâkîdir buların varlığı

Yok buların sayrılığı sağlığı

 

Bular oldu cümle şeyde müşterek

Hem münezzehdir bularda yok direk

 

Hem sıfatta zât-ı kâ-imdir bular

Ölmez itmez nutk-ı dâ’imdir bular

 

İsm ü ayn ü harf-i esmâdır bular

Savt ü nutk u hem müsemmâdır bular

 

Kâdir ü kahhâr u mehdî mühtedi

Fâ’il-i müstakbel ü mâzî mübtedî

 

Cümle bunlardır bil ey dânâ-yı dîn

Bunlar oldu rahmeten li’l-âlemîn

 

Cümle âlem çün buların hükmüne

Oldu mahkûm gör buların hükmü ne

 

Sâ’at ü vakt-i hisâb ü mâh u sâl

Gece gündüz nûr-ı hurşîd ü zilâl

 

Çarh-ı eflâk ü semâvât ü zemîn

Bunların mülküdür ey ehl-i yakîn

 

Emr-i Hakdır çün bular ey emr-i Hak

Gel bunların defterinden al sebak

 

Oku bulardan beri gel kuş dilin

Hall edesin ta ki nefsin müşkilin

 

Bunlara derler şehâ Ümmü’l-Kitâb

Fi’l-i eşyâya bunlar dır feth-i bâb

 

Her neye baksan bulardır görünen

Belki her şeyde bulardır üm olan

 

Buların hükmünde her şey buların

Cânıdır her cümle-i mü’minlerin

 

Mushaf-ı nûr-ı kâdim-i lem-yezel

Hatt-ı mestûr-ı kitâb-ı bî-bedel

 

Levh-ı mahfuz-ı hurûf-ı zü’l-celâl

Rakk-ı menşûr-ı Hudâ-yı pür kemâl

 

Defteri-i mülk-i vücûd-ı enveri

Nâzır-ı âlem-i cihânın serveri

 

Bular oldu cümle dilin söyleyen

Söyleyip hem söyleyen var dil diyen

 

Evvelîn ü âhırîn bular olur

Buları bilen kişi Hakkı bilir

 

Kaf u nûna ayn-ı zâta ibtidâ

Hem sıfât olur bular bî-intina

 

Gel buları iste sa d-ı gâlib ol

Bu’l-fuzül olma Haka gel talib ol

 

Gel buları iste bul ey merd-i râh

Kim bular olur sana Hakdan güvâh

 

Cümle bunlar kabz-ı bastında hemân

Ders oluptur bu söze yoktur gümân

 

Bunlarınla iresin maksûdûna

Âbid ol bunlara ir ma’bûduna

 

Buları bilmek dilersen buları

Ahmed-i mürselden istegil yüri

 

Ahmedin şehrinde cem olmuş bunlar

Malik ü mülk ü vücûdu kendüler

 

Bunlarındır esfel ü a’la kamu

Bunların dilinde uçmak u tamu

 

Ya’nî yigirmi sekiz peygam-berin

Dillerini anlagıl sen bunların

 

Ta ki ilteler seni ol hazrete

Nûra gark olup batasın rahmete

 

Uş bu menzilden irenler tapuya

Dahı muhtâc olmaz özge kapıya

 

İsteyen şehr-i vücûd-i Ahmedi

Gel işit dâr-ı diyâr-ı sermedi

 

Yedi olmuştur bu şehrin kapısı

Onsekiz olmuş tamâmet yapısı

 

Ahmedin şehri kapısı yedidir

Ger inanmazsan hadîsi uşta gör

 

Yedidir nûr-ı semâvât u zemîn

Yedidir her tâlibe degil hemîn

 

Her kapı altında ikidir melek

Bunlarınla yâr olun budur dilek

 

Hak eşiğinde mukîm olmuş bular

Bunlarınla yâr olan kişi güler

 

Bu rumûza irişenler cân olur

Derviş iken mahrem-i sultân olur

 

Bunların nutkunda eşyâ ser-be-ser

Gark oluptur anlamaz her bî-haber

 

Nutk-ı Haktır çün bunların sözleri

Vahy ü bürhândır temâmet sözleri

 

Bunların dilin bilenler âdemî

Âdem oldur kim biliptir bu demi

 

Âşkârâ etti esmâ sırrını

Söyledi cân Mushafın tefsîrini

 

Sahib-i te’vîl-i Haktır bî-gümân

Leyletü’l-esrâ rumûz-ı câvidân

 

Zulmet içre kalmış idi kâ’inât

Dolmuş idi cümle âlem müşkilât

 

Dîv-i mel’un tutmuş idi âlemi

Cümle dîv idi yoğ idi âdemî

 

Geldi âlem nûrunu şerh eyledi

Od u su toprağ u yerden söyledi

 

Âdemin sırrın bilenler âdemin

Bildi remzin on sekiz bin âlemin

 

Nefh-ı Îsâ ölü dirildir hemân

Âdemin sırrıdır ol sâhib-zemân

 

Mehdi-i nûr-ı hidâyettir yakîn

Mahrem-i nûr-ı inâyettir yakîn

 

Semme vechü’llâh a edenler nazar

Uş bu yüzün aynıdır ey pür-hüner

 

Kenz-i eşyâ menbâ-ı cândır özü

Ayn-ı ayn olur görenler ol yüzü

 

Görür ol yüz içre yüzler yüzünü

Nutk u cân içinde gözler özünü

 

Nutk-ı cân olur tamâm ey nutk-ı cân

Küfrü gider kendi nûr olur hemân

 

Ey Nesîmî Hak teâlâ sendedir

Hem sıfatı dilde zâtı cândadır

 

Kim ki bildi kendüyü bildi Hakı

Bilmeyenler nefsini oldu şakî

 

İstediğin kendüde bular tamâm

Pâdişâh olur ana eşyâ gulâm

 

 

 
 
İstanbul - 06.05.2009
meryemirmak@gmail.com
www.semazen.net
http://sufizmveinsan.com