Bâyezid-i Bestâmî Hz. ve İslam Tasavvufunnun Özü: -7-

www.sufizmveinsan.com
 
 

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri’nden Yansıyanlar:

 

Kitabın Adı:                            Büyük Velî

                               BÂYEZİD-İ BESTÂMÎ HAZRETLERİ 

                                                   Ve

                                     İslam Tasavvufunun Özü

 

Müellifi    : Celâl YILDIRIM

 

Yayınevi  : Demir Kitabevi – İstanbul – 0212 528 50 06

Yansıtan  : Hamdi CENİK

 

www.sufizmveinsan.com

Yedinci Bölüm:

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

Allah’ı bilenler, yani bu marifete erişenler, Allah ile üç mertebe üzere bulunuyorlar. Buna üç makam da denilebilir:

—Onlardan bir kısmı Allah’tan gaflet ettikleri için Allah’ı arzulamakta ve masivadan kopmaya çalışmaktadırlar.

—Bir kısmı da Allah hakkında derin bir acze düştükleri için Allah’tan kaçmaya, yani O’nun zâtı hakkında düşünce arzusundan uzaklaşmaya yüz tuttular.

—Bir kısmı ise öyle bir mertebeye geldiler ki ne Allah ile bir talepleri, ne de O’ndan kaçmaları vardır. (216)

Âşık İbrahim Tennûrî (?-1482) der ki:

Cana cefâ kıl ya vefâ,

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

Ya derd gönder ya da devâ,

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

Hoştur bana senden gelen

Ya hil’at ü yahut kefen..

Ya taze gül yahut kefen..

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

Gelse celâlinden cefâ,

Yahut cemâlinden vefâ,

İkisi de cana sefa,

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş. (218,219)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

-Ey her şeyini bir hiç uğruna harcayan ve bir hiç’i her şeyi ile satın alan!.. Şüphesiz ki senin ibadet ve taatında, seni günah ve isyanlardan alıkoymayan âfetler vardır. (221)

İrfan erbabı şöyle demiştir:

—Allah’ını bulan ve bilen her şeyini bulmuştur. Allah’ını kaybeden her şeyini kaybetmiştir. (221)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

—Mü’mine, Allah’ın onun amelinden müstağni bulunduğunu bilmesi kadar akıllıca bir yol olmaz. (222)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

—Otuz senedir, ne kadar Allah’ı anmak istesem önce ağzımı iyice yıkar, onu zikretmek hususunda zikre olan ta’zimimi yerine getirmeye çalışırım. (225)

Sorulur:

-Tasavvuf nedir?..

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri şu cevabı verir:

—Allah’a kullukta nefsi (ara yerden çıkarıp) atmak, kalbi rububiyete bağlamak ve bütün varlığıyla Allah’a yönelip O’na bakmaktır. (225)

Bir derviş Bâyezid-i Bestâmî Hazretlerine gelerek sordu:

—Tevekkül nedir?

—Sen ne dersin?

Derviş irkildi ve cevap verdi:

—Canavarlar, zehirli yılanlar sağdan, soldan seni kuşatmış olsalar, gönlün bunlara iltifat etmediği takdirde, tevekküle kapı açmış olursun.

Bu cevap üzerine Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri dedi ki:

—Evet, bu tarifin biraz yakındır. Ama ben derim ki: Eğer cennet ehli cennette nimetler içinde yüzüp gitse, cehennem ehli de ateşte azap görse ve sonra da bunlar arasında sende bir temyiz farkı meydana gelse, tevekkülün tüm manasından dışarı çıkmış olursun!.. (228) 

Bâyezid-i Bestâmî Hazretlerine sorulmuş:

-Hakk’ı bilmenin manası nedir?..

-Hiçbir Hak yok, mutlaka ben oyum!.. diye cevap vermiş. (230)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

Beytü’l Haram’ı tavaf ediyordum. (Bu vecd içinde) tavaf yaparken Allah’a vuslat peyda ettim, derken Beytullah’ın da beni tavaf ettiğini gördüm. (234)

Şah-ı Nakşibent Hazretleri diyor ki:
Cânib-i mâ’şuktan olmazsa inâyet âşıka,

Sa’y-i âşıkı mâ’şuka iysal eylemez. (237)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

—Onun sevgisi sevgimdir. Onun aşkı aşkımdır. Benim sevgim onun sevgisi, benim aşkım onun aşkıdır. Onun muhabbeti muhabbetim, benim muhabbetim onun muhabbetidir. (237)

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri diyor ki:
-Allah’a olan kulluğun sıhhat derecesine erişince o seni sevmeye başlar ve bu sevgisini kuvvetlendirir. Bu sevgiyle sana dostluk kapısını açar ve seni kendine yaklaştırır. Bu durumda sen artık başkasının sohbetinde değil Hakk’ın sohbetinde bulunmak istersin. Allah bütün hallerde senden razı olur. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen sana daralır, kapıları bütün açıklığına rağmen sana kapanırsa, yine de o sana gazap etmez. O kadar ki sen bu durumda başkasının kapısına yaklaşmaz ve başkasının yemeğini yemezsen Mûsa Aleyhisselâmın kerametine nâil olursun.
(238)

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri diyor ki:

-Yârab!.. Seninle sana yol bulmaya çalışıyorum. (Çünkü elim Hz. Muhammed’in elinde bulunuyor). Gönül hatıraları üzerine senden gelen ilhamlar ne güzeldir!.. Gayb yollarında vehimlerle sana doğru gelmek ne tatlıdır!.. Halk için keşfi, dil ile vasfı mümkün olmayan şeyler ne güzeldir!.. Ne hoştur!.. Öyle ki bunları akıl idrak edemez.. (239)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 17.02.2011
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com