İLÂHÎ ARMAĞAN’dan Yansımalar

1. Bölüm

www.sufizmveinsan.com
 
 

Arapça aslı   :  El-Fethü’r-Rabbani Vel-Feyzü’r-Rahmani

Müellifi         : Hz. Abdülkadir GEYLÂNÎ (1077-1165)

Mütercim      : Abdulkadir AKÇİÇEK

Yayınlayan    : Bedir Yayınevi - İstanbul / 0212 519 36 18

Yansıtan       : Hamdi CENİK

www.sufizmveinsan.com

Birinci Bölüm :

Allah’ım, duygularımızı taatında kullan, kalplerimizi marifet nurunla doldur, hayatımız boyunca yolunda kalmak için bizlere başarı ihsan eyle… Bizleri geçmişteki iyilere kat, onlara verdiğini bize de nasip et. Onlara Zatını vermiştin, bize de ver. Âmin!... (19)

..Ömrü boyunca “Kahraman” lakabıyla gezen, onu, bir anlık cesaret sonunda almıştır. (18)

Halk arasında söylediğin sözleri, yalnız kaldığın zaman da söylüyor musun?.. Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman kabil oluyor mu?.. İşte, en önemli iş, bu oluyorsa mesele yok… Kapı önünde Tevhid, içeri girince de şirk!.. Yakışır mı?.. Bu nifak alâmetidir. İçi bozuk olmanın ta kendisidir.

Acırım sana. Sözün ittika (kötülükten sakınma)’dan açılıyor, kalbin ise fitne çıkarmaya meyyal. Şükrü dilinden bıraktığın yok; ama kalbin daima itiraz hâlinde… Allah’u Taâlâ bir Kudsî hadisinde şöyle buyurur:

-Ey insanoğlu, iyiliğim sana daima inmekte; ama senin de kötülüklerin bana gelmekte… Bu nasıl oluyor?...

Tehlikede olduğunu görüyorum, acıyorum. Allah’a kul olduğunu iddia ediyorsun, ibadet ederken de kalbinde başkasını saklıyorsun. Hakiki manada O’na kulluk etseydin; O’nda yok olurdun. O’nun varlığında erir, kaybolurdun. (20)

İbrahim (a.s.) peygamberin ana, babası küfre gitmişti. O, iki ölüden bir diri çıkardı. Onlardan koca bir İbrahim peygamber doğdu. Îman sahibi diridir. Küfür ehli ölü sayılır. Allah’ı Tevhid nuru ile bilen diri, müşrik ise ölüdür. Allah’u Taâlâ geçmişteki peygamberlere indirdiği bazı kitaplarda şöyle buyurdu:

-İlk defa şeytan öldü; çünkü bana karşı geldi. Bu yanlış iş, onun sonsuz yıkılışına sebep oldu. (23)

Ey evlâd! Bir eline dünyayı, öbür eline de âhireti al. İkisini yan yana getir. Bir yere yerleştir. Aralarından çık. Mevlâna yönel. Tek olarak Hakk’a yönel. Kalbin çıplak olsun; onda ne dünya, ne de âhiret bulunsun. Hiç biri olmamalı. (24)

Kalıbın kendine has işi vardır. Kalbe de has olan bazı işler bulunur. Sebep kisvesinden soyunmak, kullara dayanmamak, kalbin yapması gereken şeydir. Kalp tevekkül denizinde yüzer.  Allah bilgisini varlığına sindirir. Onun sonsuz ilim denizine dalar. Sebebi bırakır. Sebebin asıl sebebini arar. (24)

Her şeyin bir karşılığı olur. Dünyaya ahiret, yaratılmışlara ise Yaratan bedeldir. Dünyayı kalbinden atarsan yerini ahiret alır; halk bir yana bırakılırsa yerini Hak alır. (25)

Bir adam Rasûlullah (s.a.v) efendimize geldi:

-Seni seviyorum ya Rasûlullah.. dedi.

-O halde fakirlik hâline razı ol..

Bir kişi yine geldi:

-Ben Allah’ı seviyorum.. dedi.

Efendimiz:

-O halde belâ gömleğini giy. Allah ve Peygamber sevgisini fakirlik hâli ve belâ takip eder.

Bundandır ki, birçok iyiler şöyle derler:

-Belâ Velîlere (Allah dostlarına) gelir. Tâ ki, bir iddia peşinde koşmayalar. Böyle olmasaydı herkes Velîlik iddiasında bulunurdu. (26)

Îman sahibinin çoğu hâli, sıkıntı ile geçer. Elindeki şeyler çok bile olsa, yine de sıkıntı içindedir. Çünkü bağlanmış olduğu birçok prensipler vardır. Onları yerine getirmek güçlüğü içinde kıvranır. Dünyada, ancak hiçbir prensibe bağlı olmayanlar rahat (!) eder. Onlar da hiçbir dine söz vermeyen dinsizlerdir. (27)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

Gökten ateş yağınca, kurtulacak bir kişi de olsa, namaz ehli olur. (31)

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:

Bir anlık iyi düşünce, bir gece sabaha kadar yapılan ibadetten daha hayırlıdır. (32)

Allah hiçbir işi yapmaya mecbur değildir. O, mülkünde ancak dilediğini yapar. Allah’ı mülk sahibi bil. Bu sahip hayırlıdır. Başkasını seçme. Senin için iyi olmaz. Bir ağır yük kaldırdığın zaman sırf kuvvetini görme. Allah’ın kudretini sez. (34)

Aklınızı, mantığınızı çalıştırın. Hisle, hevesle hareket etmeyin; bunlarla olan yolda kalır. Size bir hâl olmuş. Hep duygularınızla hareket etmektesiniz. Mantığınız ve aklınız çalışmaz olmuş. Önce bilgilerinizi geliştirin.İlim kaynaklarına kendinizi kavuşturun.İlme ererseniz işleriniz kolay olur. Varlığınızı koruyabilirsiniz. Mücerret ve muayyen bilgi ile yetinmeyin. Her gün bir başkasını öğrenin. Sipsivri bir bilgi sizi kurtaramaz. Siyahla beyazı seçme kabiliyetini gösterebilecek bilgiyi elde etmeye bakınız. (36)

-İlim, işi çağırır; iş onun çağrısına uyarsa iyi, uymadığı takdirde sahibinin boynunda çekilmez vebal olur. (36)

 

 

 
 
Yansıtan: Hamdi Cenik
İstanbul - 11.09.2007
hamdicenik@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com