Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.Erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika' da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.Yine Amerika'da her yıl 200.000 yeni hasta ve 38.000 ölüm saptanmaktadır.
Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrek de olsa gençlerde de görülme olasılığı vardır.
Prostat mesanenin altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde bir bezdir.
Prostat ejekulasyon(boşalma ) esnasında spermin dışarı atılması için gerekli akışkan sıvının ve enzimlerin 1/3 ünü salgılar. Ejakulat’ın içinde yer alan sperm testislerde yapılır, Vas Deferens adı verilen tüpler tarafından taşınır. Bu esnada prostattan bu katkı maddelerini alır ve penise ulaşarak dışarı atılır. Prostatın arkasındaki seminal kabarcıklar bu akışkanın yapıldığı yerdir. Prostata direkt teması ve yakınlığından dolayı kanser bu seminal kabrcıkları ve prostatı saran kapsülü de etkileyebilir. Bu durumda ameliyat, kanseri yok etmek açısından pek faydalı olamayabilir. Rektuma olan komşuluğundan dolayı Rektal muayene prostat hakkında fikir verebilen iyi bir muayene usuludur.

Prostat kanserinin sebebi henüz bilinmemektedir. Ancak bazı faktörlerin kansere yakalanma riskini arttırdığı bilinmektedir.
Birinci faktör, ailede prostat kanseri hikayesinin bulunmasıdır. Babasında veya kardeşinde prostat kanseri bulunan bir kişinin kansere yakalanma riski iki kat artmaktadır.

Yaşlı kişiler daha büyük risk altındadırlar. Prostat kanseri tanısı konmuş kişilerin 3/4’ ü 65 yaş ve üzerindedir.
Afrikalı ve Amerikalılarda daha sık görüldüğü söylenmektedir.
Prostat kanseri ile erkeklik hormonu arasında bir ilişki olduğu sanılmaktadır.Kısırlaştırılmış erkeklerde prostat kanserinin görülmemesi buna delil olarak gösterilmektedir.

Östrojen hormonu (kadınlık hormonu) kan seviyelerinin yükseldiği ağır karaciğer hastalıklarında prostat kanseri riski azalmaktadır.
Çevresel faktörler riskin artmasında rol oynar. Asyalılar prostat kanseri riski açısından daha şanslıdırlar. Japon erkeklerinde prostat kanseri görülme riski Amerikalılardan yaklaşık 40 kez daha azdır. Ancak ilginç olan konu Amerika' ya göç etmiş Asyalılarda riskin arttığı görülmesidir. Bu da çevre ve beslenme faktörlerinin önemini göstermektedir.
Prostat kanseri genellikle ileri aşamalarına kadar bulgu vermez. İyi bir doktor muayenesi ve Prostate Specific Antigen (PSA) adı verilen bir kan tahlili ile genellikle bulgu vermeden önce erken evrelerde tanısı konulabilir.
İleri evrelerde ise prostat bezinin büyümesine bağlı idrar yapamama, idrar veya semen sıvısında kan görülmesi gibi bulgular verebilir. Ayıca ağrı ve empotans gibi bulgular da verebilir.
Hastalığı önlemenin kesin yolları bilinmemekle birlikte sağlıklı yaşam için gerekli genel kuralları ( egzersiz ve düşük yağlı diyet) uygulamak yararlı olabilir.
Tanı rektal tuşe ile yapılır. Rektum’dan yapılan muayenede prostat kenarları düzensiz ve nodüler olarak ele gelir.
Prostate Specific Antigen (PSA) testinin bulunması ile prostat kanseri tanısında yeni bir çağ açılmıştır. Bu test ile kanser henüz bulgu vermedigi çok erken aşamalarda dahi tanınabilmektedir.
Prostate Specific Antigen (PSA) prostat bezi tarafindan yapılan ve semen sıvısının yapısında olan küçük bir protein molekülüdür. Bu molekül normalde kanda ya hiç bulunmaz veya çok düşük seviyelerde bulunur. Ancak prostat kanserlerinde PSA’ nın kan düzeyleri çok yükselir. Bazı kanser dışı durumlarda da PSA da yükselmeler görülürse de bunlar küçük düzeylerde ve geçici yükselmelerdir. Bu durumları ayırt edebilmek için PSA’ da yükselme saptayan doktor tekrar test isteyebilir. 4-10 ng/ml arasında çıkan orta düzeydeki PSA seviyeleri üroloji konsultasyonu gerektirir. 10 ng/ml üzerindeki seviyelerde ise ürolojist tarafından biopsi konusunda değerlendirilmelidir.

Prostat kanserlerinin % 5-10 kadarında PSA yükselmeyebilir. Bu sebeple rektal muayene ve PSA tanıda tamamlayıcı rol oynar. Sadece biri yeterli olamaz. Bu yöntemlerden herhangi birinde prostat kanseri şüphesi olursa ürolog doktorunuz biopsi isteyebilir. Biopside, ultrason eşliğinde rektumdan prostata bir cins iğne ile girilerek mikroskopta incelenmek üzere parça alınır. Kanser tanısı konulursa kanserin ilerleme derecesi Gleason Score ile evrelendirilir. Bu skala doktorunuzu hastalığın gidişi, tedavisi ve ne kadar yayıldığı hakkında bilgilendirir.

Tedavide hastanın yaşı, kanserin ilerleme düzeyi, hastanın genel sağlık durumu  gibi çeşitli etmenler göz önünde tutulur.

Radyasyon Tedavisi (Dışarıdan Işın Tedavisi): Sadece prostatta sınırlı kalmış kanserlerde ameliyat ve radyasyon tedavisi eşit iyileşme sağlar. Son 20 yıldır geliştirilen radyoterapi tetkikleri komplikasyonları en aza indirmiştir. Genellikle iki ay boyunca günlük dozlarda radyasyon verilir ve iyi tolere edilir. Anestezi ve hastanede yatmayı gerektirmez. Ağrı hissedilmez. Her bir tedavi sadece birkaç dakika sürer. Tedaviden sonra hastalar günlük aktivitelerine devam edebilirler.

Radikal Prostatektomi: Prostat ve bağlı seminal kabarcıklar beraberce ameliyatla alınırlar. Bir kaç gün hastanede yatmayı gerektirir. Genel veya lokal anestezi ile yapılır. Ameliyat sonrasında bir miktar sonda taşımak gerekebilir. Radikal Prostatektomi’ de amaç kanserli dokunun tamamını alabilmektir. Eğer bu başarılabilirse o zaman başka tedaviye gerek duyulmaz. Ancak bazen açıldıktan sonra kanserli dokunun prostat dışında lenf bezlerine veya çevre dokulara da genişlemiş olduğu görülebilir. Böyle durumlarda kanserli dokunun tamamı alınamaz ve ameliyat sonrası radyasyon tedavisine ihtiyaç duyulabilir.

Radyasyon Tedavisi (Brachytherapy): Dışarıdan verilen radyasyon tedavisi de radikal prostatektomi de hastalarda ereksiyon yeteneğini sınırlarlar. Bunu engellemek için Brachytherapy adı verilen bir radyasyon tedavisi yöntemi kullanılır. Karın içine leğen kemiğinin dibine, rektumun önüne, testislerin gerisine konan metal kateterler ile radyoaktif madde, öldürülmek istenen kanserli dokuya verilir.Böylece çevre dokulara verilecek ışın dozu azaltılarak ereksiyonu sağlayacak sinir ve damarlarda daha az hasara neden olunur. Çok sık uygulanan bir tedavi seçeneği değildir.

Hormon Tedavisi: Kanser prostat dışına da yayılmışsa genellikle hormonal tedavi uygulanır. Hormon tedavisinin hedefi, testislerden erkeklik hormonu salınımını baskılamaktır. Çoğu zaman erkeklik hormonunun baskılanması ile prostat kanserindeki gelişme durdurulabilir. Bu tedavinin en kolay ve en hızlı yolu testislerin alınmasıdır (kastrasyon, kısırlaştırma).  Ancak genellikle ağızdan günlük  alınan ilaçlar yada aylık veya 3 aylık enjektabl ilaçlar bu tedavide tercih edilir.

Uzm.Dr. Kadri Bahtiyar
İstanbul - 03.09.2002
http://sufizmveinsan.com

Popüler Bilim
Kasım 2002


Üst Ana sayfa e-mail