Genler: Kalıtım kolesterol seviyeleri üzerinde önemli bir etkendir. Araştırmacılar, aile ile ilişkili hypercholesterolemia ve diğer ailevi kolesterol bozukluklarından dolayı, tüm dünyada her yıl on milyon orta yaşlı insanın öldüğüne inanmaktadırlar.

Bazı kişiler karaciğerde LDL alıcılarının eksikliği ile doğarlar. Bu yüzden, karaciğerin filtre kapasitesi sınırlıdır. Başka karaciğer bozuklukları da kolesterol seviyelerini etkiler.

Tiroid hastalıkları, diabet gibi bazı genetik faktörler de kolesterol seviyelerini artırıcı etki gösterebilirler. Bu sebeple, ailenin tıbbi öyküsünün bilinmesi önemlidir. Ailede erken yaşlarda geçirilmiş kalp krizi veya kalp krizine bağlı ölüm öyküsü varsa koroner arter hastalığı veya yüksek kolesterol riski ailevi olarak artmaktadır.

Yağlı Yiyecekler: Eğer yağlı yiyecekleri çok fazla tüketiyorsanız, kanınızdaki LDL seviyeleri yükselecektir. Kolesterol et, peynir gibi hayvansal gıdalarda ve hazır gıdalarda çokça bulunur. Bunları tükettiğinizde vücudunuz daha çok sature yağ ve kolesterol emer.

Hareketsiz yaşam tarzı: Diyet kadar önemli bir risk faktörüdür. İstatistikler fiziksel aktivite ile kolesterol düzeyleri arasında direkt ilişki olduğunu göstermektedir. fiziksel aktivitesi az olan kişilerde HDL düşük, LDL yüksektir ve koroner arterlerde plaklar oluşmaktadır.

Aşırı Kilo: Ciddi derecede şişman kişilerin kanlarında kolesterol ve trigliserid miktarları oldukça yüksektir. Amerikan Kalp Birliği, aşırı şişmanlığı kalp-damar hastalıkları açısından büyük risk faktör olarak kabul etmektedir. Çünkü, aşırı şişman kişiler hareketsizdirler ve beslenme alışkanlıklarında yağlı yiyeceklerin payı çok yüksektir. Bu da arterlerde plaklar oluşumunu hemen hemen garantilemektedir.

Sigara: Sigara içenler yüksek kolesterol seviyeleri açısından risk grubundadırlar. Sigara içenlerin arterlerinin iç duvarlarının yüzeylerinde düzensizlikler oluşur ve bu düzensiz yüzey daha çok yağ tutulumuna sebep olur. Sigara içenlerde HDL miktarları yaklaşık olarak %15 azalmaktadır. Genellikle hareketsiz yaşantı tarzına eğilimlidirler. Düşük HDL düzeyleri ile tütünün toksik etkileri bir araya geldiğinde kalp krizi riskinin arttığı görülmektedir.

Aşırı Alkol Tüketimi: Ilımlı miktarlarda tüketilen alkolün (özellikle günde bir-iki bardak kırmızı şarabın) yararı, aşırı miktarlarda tüketilen alkolün ise karaciğere zararı ve kolesterol ve trigliserid düzeylerini yükseltici etkisi vardır.

Yaşlanma: Yaşla beraber genellikle kolesterol düzeylerinde de artış görülür. 45yaş ve daha üstündeki erkekler, 55 yaş ve daha üstündeki bayanlar her yıl kolesterol seviyelerini ölçtürmelidirler. Ayrıca, sigara ve hareketsizlik gibi diğer risk faktörlerinden mümkün olduğunca uzak durmalıdırlar.

Cinsiyet: Erkeklerde 45 yaş ve üzerinde yüksek LDL düzeyleri görülme sıklığı artar.
Kadınlarda ise menapozu izleyen dönemlerde kolesterol seviyesinde belirgin artış görülür.
Ancak hormon replasman tedavisi yapılan kadınlarda kolesterol düzeyleri azalmaktadır.

Uzun Süreli Hastalıklar: Kronik hastalıklar yüksek kolesterole neden olabilirler. Çalışmalar diabet, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları ve hipotiroidizm'in kandaki lipoprotein dengesini değiştirdiğini ve kardiyovasküler hastalık riskini arttırdığını göstermiştir.

Yüksek kan basıncı (Hipertansiyon): Damar yapılarında değişiklikler oluşmuştur ve risk artmıştır. Bazı tansiyon ilaçları LDL ve Trigliseridleri artırıp HDL yi düşürebilir. Kontrollere önem vermek gereklidir.

Stres: Stres ve yüksek kolesterol düzeyleri arasındaki ilişki henüz kanıtlanmış değildir. Ancak, bazı araştırmacılar stres altındaki insanların kendilerini daha çok yiyerek veya alkol ve tütün tüketimini artırarak teselli ettiklerini, bunun da kolesterol düzeylerini olumsuz etkilediğini savunmaktadırlar.

Kolesterol tipleri: Kolesterol ve trigliserid gibi yağlar kan dolaşımında serbest olarak yer almazlar . Bunlar proteinlere bağlı olarak kan içinde taşınırlar. Bu birleşik yapıya lipoprotein adı verilir. Bu lipoproteinler şilomikronlar, çok düşük yoğunluklu lipoproteinler (very low-density lipoproteins =VLDL), düşük yoğunluklu lipoproteinler ( low-density lipoproteins =LDL) ve yüksek yoğunluklu lipoproteinler (high-density lipoproteins= HDL) olarak sınıflandırılırlar.

Şilomikronlar:En büyük lipoproteinlerdir. Diyetle alınan yağları bağırsaklardan alarak enerji üretimi için kas dokusuna, depolamak için yağ dokusuna ve süt üretimi için göğüs dokusuna taşırlar.

Çok düşük yoğunluklu lipoproteinler (very low-density lipoproteins =VLDL): İçeride yapılan yağları karaciğerden alarak kas ve yağ dokusuna taşırlar. Çabucak yıkılıp düşük yoğunluklu lipoproteine (LDL) dönüşürler.

Düşük yoğunluklu lipoproteinler ( low- density lipoproteins =LDL): Kan kolesterolünün yaklaşık olarak % 70’ ini taşımaktadırlar. Kan damarları duvarlarına girebilmek için yeterince küçüktürler ve damarlara zarar verirler. Kötü kolesterol olarak da adlandırılır.

Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (high-density lipoproteins= HDL):Vücudun kullanamadığı yağı karaciğerden safraya boşaltmak veya tekrar VLDL yapmak üzere taşır. Kolesterolün bir cins ters naklini yaptığı için iyi kolesterol olarak adlandırılır.

Kandaki kolesterol düzeylerini toplam kolesterol düzeyini ölçerek değil de lipoprotein tiplerini ölçerek değerlendirmek kalp hastalıkları riskini ortaya koymak açısından daha değerlidir. Kan kolesterolünün ortalama % 70 ini oluşturan düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) ne kadar artarsa koroner kalp hastalığı riski o kadar artmakta, % 25 ini oluşturan HDL nin artması ise bu riski azaltmaktadır.

Uzm.Dr. Cem Aygün
İstanbul - 14.08.2002
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail