Kainat Örtünürken

 

Annemle babam, ben daha dogmadan ayrilmislardi. Dunyaya misafir oldugumdan itibaren anneannnemin yaninda kalmaya baslamistim. Benden dort yas kucuk olan kiz kardesim, babamin ikinci esinden dunyaya gelmisti. Kadinin erkek evladi olmadigi icin beni cok kiskanir kardesimle gorusturmezdi. Fakat ben bir yolunu bulur, mutlaka onu gorur, onunla ilgilenirdim. 

Babam ve esi dine pek inanmazlardi O yuzden cocuklarini da oyle yetistirirlerdi. Ben de onlarin aksine kardesimi butun gayretimle imani eksende, nebevi cizgide yetistirmeye calisirdim. Evlerinde, fikir dunyasina yerlestirilmeye calisan inkarcilik hastaligina karsi Kur'an eczahanesiden receteler hazirlar, onun akil defterine not alir, o notlari da zikrullah kalemiyle iyice koyulastirirdim. Ta ki hicbir inkarcilik silgisi onu oradan silemesin.

kardesim icin yillar bu iki taraf arasinda gidip gelmelerle oruldu. Ortaokulu derece ile bitirip, lise donemine gelmisti. Kardesim, gecen senelerde bircok manevi SIKINTI ve firtinalari atlatmis; bu yasa kadar heybetli, genc bir cinar gibi buyumustu. Bir yandan kufur, diger yandan iman icinde yetisen kardesim garip bir fitrata burunmustu. Ama bu zaman dilimi icinde iman galip gelmis ve o aklini kullanip tefekkur penceresinden marifetullaha uzanmis, o bahcenin guzel kokulu "esma ciceklerini" koklamaya baslamisti. O, sorularla buyumustu. Hic kimsenin aklina gelmiyecek tuhaf sorular sorar, ozellikle beni, cetrefilli sorulariyla cileden cikarip, bunaltici zamanlar yasatirdi. Fakat karsiliginda buldugu cevaplar, onu hayatin en ince ayrintilarina goturudu. Yasitlarinin bakipta goremedigi, hatta benim bile cogu zaman fark edemedigim kucuk, zarif guzelliklerden tefekkur anahtari ile ebedi alemlere kapilar acardi. Tabii bu zihni mukemmellige ilerlemesinde en buyuk pay Nur Risalelerinindi.

Bir hafta sonu kardesimin gittigi kursun bitisinde karsiladim. Yururken dikkatimi uzerindeki elbise cekmisti. Her zaman uzun etek giyip, uzerinede yerlerde surunen cok guzel bir manto giyerdi. Simdi ise kot giymis uzerindede deri ceket vardi. Arkadaslarima ovguyle anlattigim boyle giyinisine o kadar cok uzulmustumki, beynimin icin "nicin" lerle dolup tasmisti. Kizilay'da uygun bir yer bulduktan sonra hemen icimdekileri disima vurdum:
"Neden bu sekilde giyindin? Inandigin mukaddeslere denk dusuyor mu? Kardesim biraz mahsunlasti ve boynunu bukup kirgin sesle: "Evet agabey, tabii iki uygun dusmuyor. Icim cok mu rahat saniyorsun, kendimi ortalik yerde teshir ediliyor gibi hissediyorum" diyerek dolu dolu gozleriyle yanima sokuldu. Ben de uzerindeki ceketi alip, kendi paltomu giydirdim. Basina da beremi taktim. Tessetture girmeyi cok istiyordu. Ama, ailesi karsi cikiyordu. Bu yuzden babamla cokkavga etmistim. Her ne ise... Sonra kardesim anlatmaya devam etti. 
"Annem, dolabimda ne kadar uzun etek varsa hepsini eskiciye vermis, mantolarimi da saklamis. Baska elbise bulamadigimdan, bunlari giymeye mecbur kaldim. Aslinda bana bunlari kimse giydiremezdi. Ama seninle mutlaka konusmam gerekiyordu." 
"Ne oldu, yine sorumu soracaksin?"
"Evet. Iki sorum var agabeycigim. Birincisi; uc gundur ruyalarimda kendimi toprakta acmis bir cicek gibi goruyorum, manasini anlayamadim.
Birde, gecen gun tesettur Risalesini okurken aklima bir soru takildi; madem kainat buyuk bir kur'an, o zaman kainattaki tesettur emrini
nasil anlayip, okuyacagiz?"

"Oncelikle sunu soyleyeyim, ruyani bende anlamadim. Fakat zaman en buyuk mufessirdir, bazan ruyalari ruyalarida tefsir eder. Ikinci olarak nereden bulursun boyle sorulari bilmiyorum ama, yinede cevap verecegim; su kainata daha dikkatli bakarsan tesettur ayetleriyle dolu
oldugunu gorursun. mesala buyuk ve en gorunur olani etmosferdir, dunyayi gunesin zararli işinlarindan yani nazarlarindan koruyor. Eger o ortu olmasaydi, dunyada belki hic bir canli yasayamayacaakti. Farz edelim ki deniz suyu olmasaydi yani kainat topragini ortmeseydi, orada yasayan muhtesem guzellikteki canlilar kuruyup olup gitmeyecekmiydi?

Sence elma neden kabuklu yaratilmis? Simdiye kadar herhangi bir elma agacinin dalinda kabuksuz veya yari kabuklu elma gordunmu? soyulmus elma ile soyulmamis elmayi yan yana koy. Bakterilerin, mikroplarin hucumuna hangisi daha cok dayanabilir? Iste, kadin da elma gibidir.

Eger zamani geldiginde tesetture girmezse, 'mikrop' bakisli insanlarin nazarlarindan rahatsiz olur. Belki komplekse girip, bunalima duser.
Birs sure sonrada protein ve vitamin nev'inden olan, ic dunyasini dolduran duygularini ve latifelerini o nazarlar yuzunden curutur, belki oldurur. Insanlar curuk elmayi ne yapar? Tabii ki cope atar.
Sen, eger tesettur kabuguna siginmazsan gun gelir ki, seni sevenlerin gozunde bile sakil bir vaziyet alip onlarin nefretini celbedersin ve bir koseye atilip olumunu beklersin.

"Madem insan kainat denizinden suzulmus bir damla, kainatta ne varsa insanda da kucuk bir numunesi var. Ve madem insan kainat agacinin
en cami meyvesidir. Neden her sey ortunurken insan ortunmesin. Iste butun bu vuku bulan hadiseler; "Ey Peygamber, hanimlarina, kizlarina ve mu'minlerin hanimlarina soyle, evlerinden ciktiklarinda dis ortulerini uzerlerine alsinlar. Bu, onlarin hur ve iffetli hanimlar olarak taninmalari ve eziyete ugramamalari icin daha uygundur. 'Allah ise cok bagislayici, cok merhamet edicidir' ayetini tefsir etmiyormu?"

Butun bu soylediklerimden sonra kardesimin yuzunde guller acmis, mutebbesim bir sekilde, oturdugumuz bankin yanindaki cicekleri tefekkur ediyordu:

"Agabeycigim, icimden bir his artik evdekilerin beni engellemeyeceni soyluyor. Ne olursa olsun tesetture girmek icin direnecegim.
Sonucta benim ahiretimi kurtaracak olan onlar degil, Rabbim'dir. Allah, Kerim'dir, ona yonelen kalpleri darda birakmaz."

Kardesimin bu konusmalarindan dolayi benim uzuntum biraz olsun azalmisti. Kalkip beraberce otobus duragina gittik. Bana: 
"Agabey benim icin dua ediyorsun degimi? Cunku biliyorum ki bu cirpinislar bir sonuc getirecektir insaallah."

"Etmez olur muyum? Tabii ki ediyorum. Yalniz sunu sakin unutma; once kalpler tesetture girmeli. Biliyorsun ki elma cekirdeginin de
kabugu var."

Kardesimi otobuse bindirip evine gonderdim. Aradan iki gun gecti. Fecir vaktiydi. Gunes daha yeni acmis bahar ciceklerine gulumsememisti.
Bende namaz kilmak icin yeni kalkmistim. Tam o sirada telefon caldi. Arayan babamdi:

"Oglum kardesin dogalgazdan zehirlenmis. Biz eve gec gelmistik, o yuzden fark eden de olmadi. Simdi Hacettepe de yogun bakimda yatiyor, caabuk gel."

Ne oldugunu bile anlayamamistim. Gozyaslari icinde evden firladim. Ama hastaneye gittimde kardesimin hala sogumamis olan cansiz bedeniyle karsilastim. Dunyam basima yikilmisti. Allah'im nasil bir aciydi bu. Sanki canimin bior parcasi kopmustu. Kendimi, vucudunun yarisi felc olmus bir hasta gibi hisediyordum. Olumun son olmadigini bilmesem, kim bilir bu aciya ve ayriliga nasil dayanirdim. Ogle olmadan kardesimi mezarliga goturduk. Artik toprakla kardesim arasinda hicbir engel kalmamisti. Onu kabre indirmeden, dayanamayip beyaz kefenle
"ortulmus" yuzune son bir kez daha baktim. Icimde atesler yaniyor, gozlerim durmadan agliyor, yuregimin derinliklerinden volkanlar patliyordu. Bir an donerek annesine baktim ve "Hadi! Bu sefer de engelleyin, kiziniz bembeyaz bir tesetture burundu. Ne o, sesiniz cikmiyor. Neden agliyorsunuz? Hadi! Gucunuz yetiyorsa bu sefer de acin basindaki ortuyu" demek istedim.

Kardesimin vefatindan iki gun once, son ayrildigimiz gun elime tutusturdugu ufak bir kagittaki cumleyi, olumunden bir hafta sonra
mezar tasina yazdirdim ve anladim ki zaman kardesimin ruyasini tefsir etmisti;
YERALTINA GIRMIS BIR CEKIRDEGIN HAVA ALEMINDE AGAC OLMASI GIBI YERALTINA GIREN BEN DAHI ALEM-I BERZAHTA BIR HAYAT-I BAKIYE SUMBULU VERECEGIM.

vessalam Insaallahu Teala bizlerde sumbul verenlerden oluruz duanizi bekleyin kardesiniz

Ahmet Altıner
http://afyuksel.com

18
.01.2001