Bir Dost Meclisinde..!

        Bir Dost Meclisinde..!

        Bilindiği üzere dünyada adalet ve adaletsizlik var, örneğin bir hırsız ya da kitle katliamı yapan biri hangi perspektife göre adil olabilir ve en önemlisi burası; Bu adaletsizlik görüşünün doğurduğu azaptan kurtulabilmek için Tasavvufun sağladığı ne gibi bir fayda olabilir? Diyelim ki bunu bir ateist kişiye izah edeceksin...İkinci olarak "O niye TEK?..”

         Bu soruyu bir dost meclisinde bana yönelttiler.

         Yanıtım şöyle oldu ;

         Dünyadaki adalet ve adaletsizlik gibi kavramlar, bunları müşahade edenin terkibi yapısından kaynaklanan izafi değerlerdir. Bu müşahade edene göre, olayı seyredene göre değişir. Hırsıza hırsız gözüyle bakarsan adaletsizlik gibi bir duyguyla karşılaşırsın. Ama olaya öz boyutlarda, mana boyutunda yaklaşırsan hırsız kalmaz, dilediğini yapmakta olan kudreti müşahade edersin!..O mahalden o manayı izhar ettiği için de Adl isminin manası geçerli olur. Çünkü o mahal, varoluş programının gereğini en güzel şekilde yerine getirmiştir...

          Zaten adalet kavramı, beşere göre farklı, Allah'a izafetle farklı anlamları ihtiva eder. Mesela şöyle düşün; İki kişi var.. Bunlardan birisi acıdan hoşlanıyor, bir diğeri tatlıdan.. Ama sen adaletlisin ya.. Her ikisine de aynı şeyleri, aynı miktarlarda vermek istiyorsun ve tatlı olanını tercih ediyorsun.. Şimdi ikisine de tatlıyı verecek olursan, tatlı seven onu bir güzel afiyetle yer, ama acı seven için tatlıyı yemek çok büyük bir işkence olur, ızdırap olur.. Nerede kaldı senin adaletin?.. O taktirde beşerin düşündüğü şekilde bir adalet kavramı geçerli olamaz.. Adalet herkese aynı şeyi, eşit miktarda, aynı seviyelerde, aynı şartlarda vermek değil, herkese HAK ettiğinin verilmesi olayıdır. ADL isminin gerçek manası budur. Bu örneği pek çok olaya projekte ederek hangi boyutlarda gerçek adalet kavramının geçerli olduğunu tespit edebilirsin. Gerçekte her birim varoluş gayesinin gereklerini yerine getirmekle ve o programın gerekleriyle karşılaşmakla zaten mutlak manada adalet yerine geliyor. Allah kullarına zulmetmiyor.. Zulüm olarak nitelenen şeyler, o kişinin genetiğinden ve terkibi yapısından kaynaklanıyor..

          Ataist bir kişiye Tek'lik olayını dini yönden değil, bilimsel bir anlatım tarzıyla izah edebilirsin. Öncelikle beş duyu sınırlarının ötesindeki değişik frekanslardan oluşmuş dalga yapıdaki evrenin varlığını farkettirmek zorundasın.. Beş duyunun ötesinde pek çok alemlerin var olduğundan, daha sonra kuantsal boyuttaki Tek ve Mutlak Evrenden, bu evrende geçerli olan tüm özelliklerin (ilim, kudret, irade vs..) beş duyuyla algıladığımız veya algılayamadığımız tüm birimlerde aynen mevcut olduğunu bize açıklayan Hologram prensibinden söz debilirsin.. Tek'lik olayının kavranılması ile birlikte adaletsizlik, iyilik, kötülük gibi göreceli kavramlar yok olur.. TEK diyoruz ya..böylece herşeyde yapan, eden de O olur!.. İşte vehmi benlikten kaynaklanan, insana özgü görüşlerden kurtulabilmek için tasavvuf ilmi oldukça önemli.. Ama tasavvuf sadece bu olayın ilmini almak değil, aynı zamanda aldığın ilmi bizzat yaşamına tatbik etmek demektir. Yaşamına geçiremediğin taktirde adı felsefe olur..

          Bütün bunlar anlaşılabilirse, ondan sonra "O niye TEK?..” gibi bir soru oluşmaz!..Sonsuz ve sınırsız olan yapı nerede bitsin ki, ikinci bir varlık meydana gelsin!.. SONSUZ ve SINIRSIZ.. Bu kelimelerin üstünde iyi düşünmek lazım...

Müh. Gül ÖZBEK