Nübüvvet ve Risalet İşlevleri

Kur’anı Kerim’de birçok ayette vurgulanan önemli iki işlev olan Nübüvvet ve Risalet işlevleri ve farklarını ilgili ayet örnekleriyle açıklamaya çalışacağız.Kur’an’da açıklanmayan ve aslen Farsca bir kelime olan Peygamber kelimesinin Nebi veya Rasul kelimelerinin işlevsel anlamlarını vermediğini göreceğiz. Amacımız yalnızca bilgi paylaşımıdır.İnsanların gerçekçi bir biçimde düşünüp  meseleleri irdelemelerine teşvik gayesi gütmektedir. Öncelikle, Nübüvvet ve Risalet işlevlerini misyon itibariyle açıklayalım.

Nebiler, misyon itibariyle görevi sadece dünya yaşamıyla sınırlı olan ve içinde yaşanılan topluma, ahirete yönelik olarak asgari yaşam bilgilerini sunan ve insanları bu yaşam modeline davet eden zevattır.Nebiler, toplumsal yaşamla ilgili düzenleyici kurallar getirirler. Bu kurallar asgari taban sınırlardır.Nübüvvet göreviyle Allah’ın bildirdiği gerçekler beşeriyete açılarak açıklanmaktadır. Nübüvvette yeni bir çalışma biçimi ve şartları getirilmez.Her Nebi, kendisinden evvelki son yeni şartları getirmiş olan Zatın programını yürütür. Nebideki açılım Hak’tan halka nüzul sistemiyledir.Kendilerinde herhangi bir çalışma gözükmeden hakikâtler fışkırarak açığa çıkar. Hak’tan o kişiye açılan bir manevi iletişim hattı kanalı vardır.

Nübüvvet, kendi arasında ikiye ayrılmaktadır:
1-Nübüvveti Teşriiye
2-Nübüvveti Ta’rifiye

Teşrii Nübüvvette bir şeriat görevi alma söz konusudur.Halkın içinde belli bir şeriatı anlatıp kabul ettirme görevi vardır.

Ta’rifi Nübüvvet ise irfan getiren Nübüvvet türüdür.Bu makama haiz olan zevat, Arif-i Billah kemalatına sahiptir.Velayetin en üst basamağıdır. Rasulullahtan sonra Teşrii Nübüvvet söz konusu değildir.

Nebilere gelen vahiy safidir. Sadır olan manalar tamamen İlahi özelliklidir. Nebilerde Risalet de açığa çıktığı için Risaletlerinden aldıkları kemalat ile Kur’anın ruhunu okur ve kendi Nübüvvet kemalatlarıyla da yaşadıkları günün ve toplumun şartlarına göre gereken yasaları topluma yön verecek şekilde sunarlar. Nebiler, aynı zamanda toplum üzerinde otorite sahibidirler.Getirdikleri şeriat (yaşam programı) yaşam sistemi gereği olarak yerine getirilmesi sistematik çalışmalar bütünü ve yaşam kurallarıdır. Nübüvvet işlevi, Rasulullah Efendimizin Nebilerin Hatemi (sonuncusu) olması yönüyle sona ermiştir.Bu, Allah Rasulü Efendimizin insanda kulluk bilinciyle ulaşılabilecek nihai ilim ve müşahedenin tebliğ edilmiş olmasından ve ondan öteye bildirilecek hakikat olmayışındandır. Çünkü sistem, en kapsamlı ve ayrıntılı düzeyde izah edilerek son nokta konmuştur bir bakıma.

Rasuller ise hem dünya, hem ahiret yaşamı için görevli zevattır.Rasullerin görevi dünyadan ayrılmakla sona ermez zira onlar kendilerinde açığa çıkan Esma doğrultusunda kendi hakikatlerini tanıma çalışmalarını sonsuza dek sürdürürler.Çünkü Allah’ın isimlerinin sonu yoktur.İlahi manaların mertebeleri sonsuzluk arz eder.Risalet,içinde yaşanılan topluma kendi hakikatlerini ve öz değerlerini bildirme  ve bunun gereğini yaşayabilmeleri için gerekli çalışmaları açıklama ve yol gösterme işlevidir.Bu işlev el’an devam etmekte olup kıyamete ve öte boyutlara kadar sürecektir.Kur’anda Rasulden bahsedilirken Allah’a erme ve gereğini yaşama vurgulanmaktadır.Rasullere iman iki nedenle önemlidir:

Birincisi, sonsuz yaşam boyutlarında karşılaşılacak tehlike ve yaşam şartlarının sıkıntılarından korunabilmek. İkincisi ise kişinin kendi özündeki hakikati bulabilmesi, Allah’ın varlığı ile kaim olduğunu fark edip yaşayabilmesi içindir.Rasuller, sistem aracılığıyla Allah’ın seslenişine vesile olan mahallerdir.Allah’ın Rasuller vasıtasıyla,her devirde yaşayan toplum ve bireylere uyarısı devamlıdır. Hakikatler, önceden bir resim ya da isim adı altında tüm insanlığa duyrulur.Bu uyarıları dikkate almayanlar ise sonuçlarına katlanmak durumundadırlar.Prensip olarak Her Nebi aynı zamanda Rasuldür fakat her Rasul Nebi değildir.

Risalet işlevinin sürekliliği noktasında Kur’an- ı Kerim’de beyan edilen ayet örneklerinin başında anlam itibariyle birbirini bütünleyen Al i İmran 81 ve Ahzap 7. ayetler gelmektedir. Bu iki ayette Allah’ın son Nebi Rasulullah Efendimiz başta olmak üzere diğer Nebilerden aldığı misak (söz, ant) anlatılır. Mealen şöyledir:

Al i İmran 81: “Hani Allah Nebilerden Size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdimizdekileri tasdik eden bir Rasul geldiğinde O’na mutlaka inanıp yardım edeceksiniz diye misak (söz) almıştık ve tasdik ettiniz mi? Dediğimizde “Kabul ettik” cevabını vermişlerdi. Bunun üzerine Allah, o halde şahit olun. Ben de sizinle birlikte şahit olanlardanım buyurdu.”

Ahzap 7: “Hani biz Nebilerden söz almıştık; Senden,Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan. Evet biz onlardan pek sağlam bir misak (söz) aldık.

İlgili ayet örneklerini incelediğimizde dikkât edersek görürüz ki Rasulullah olan son Nebi Efendimizden sonra bir Rasulün geleceği ve görev yapacağı vurgulanır.Ayette senden ifadesiyle Rasulullah Efendimize hitap edildiği gayet açıktır. O gelecek görevli Rasule yardım etmeleri noktasında da kendilerinden söz alınmıştır bizzat Allah tarafından.Bu ayetlerde işaret edilen Rasul, kanaatimce Mehdi ismiyle vasfolunan Rasuldür.Tasavvufta Hatemül Evliya olarak bilinir. Kıyamete kadar Velayet makamına haiz olan Rasullerin işlevlerinin sürekliliği ile alakalı diğer ayetleri ise şöyle sıralayabiliriz:

Mülk  8-9-10: “Her ne zaman cehenneme bir topluluk atılsa,onun bekçileri onlara ‘Size bu azap ile uyarıcı bir Rasul gelmemiş miydi?’ diye sorarlar.Onlar da şöyle cevap verirler. ‘Evet doğrusu bizi azap ile korkutan bir Rasul geldi, fakat biz O’nu yalanladık.Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık şimdi alevli cehennem mahkumları arasında olmazdık’ derler.”

Zümer 71: ”O küfredenler bölükler halinde cehenneme sürülürler.Oraya geldikleri zaman kapıları açılır ve bekçileri onlara ‘Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bu güne kavuşacağınızı ihtar eden Rasuller gelmedi mi?’ derler. ‘Evet geldi’ derler, ama azap sözü kafirlerin üzerine hak olmuştur (hüküm sistemin gereği olarak kesin değişmezliktedir.)”

Bu iki ayette de özellikle Zümer 71’ de size içinizden Rasul geldi ifadesi oldukça dikkat çekicidir.Bu ayetlerde,cehennem bekçilerinin de vurguladığı gibi azaba muhatap olacak insanlar,Adem Nebiden son Nebi Efendimize kadar olan nesli değil,Kıyamete kadar olan insanlık neslini kapsamaktadır.Dolayısıyla buradaki hitabın muhatapları topyekün yaratılan tüm insanlık içindeki azap ehli olmaktadır.

İsra 15: ”Biz bir Rasul göndermedikçe kimseye azap edecek değiliz.”

Bu ayette de her dönem ve çağda yaşayan insanların kıyamete kadar Risalet Makamını haiz Rasuller tarafından uyarılacağı beyan buyrulmaktadır.Hulasa meseleyi toparlayacak olursak:

Nübüvvet işlevi gayet ağırdır ve büyük bir sorumluluktur.Akli kuvvelerin ve bilince dayalı istidatların gelişmesi ve olgunlaşması ile o ağır sorumluluğa tahammül edilebilmektedir.Nasıl ki Mardiye Nefis bilincindeki Velayeti Kübra sahipleri, Nübüvvet Velayetinin kemalatından hisse alıyorlarsa, Risalet işlevini yerine getirenler de Risalet Velayetinin kemalatından hisse alırlar.

Allah’ın Veli Rasulleri, nüzul sisteminin işleyiş mekanizması doğrultusunda inzal yollu olarak Safiye Bilinç Boyutundan aldıkları ledünni bilgileri, bizim bilinç boyutumuza transfer etmektedirler.Yaşayışları tam bir Öz yaşamdır. Aynı zamanda yaşamakta oldukları devrin Halifesi konumundadırlar.Kutuplar Kutbu olarak vasfolunurlar.Risalette,doğrudan doğruya Ahadiyete boyutsal geçiş söz konusudur.Muhammedi Hakikat bu zevatta büyük ölçüde açığa çıktığı için esasen her devirde en büyük kutup Rasulullah Efendimiz olmaktadır.(s.a.v)

Keza Efendiler Efendisi (HAZERATÜL HAZRET) olan Kainatın Fahri,ŞEMS İ RİSALET

olarak vasfolunur.Yani Risalet Güneşidir.Tüm Rasuller ve Veliler o güneşten ışık almaktadırlar.O, ŞEMSÜŞŞÜMUSTUR. (Güneşler Güneşidir). Bütün Alemlere rahmet olarak irsal olunan tek şahsiyettir.Bu noktada o Zat ile kimse boy ölçüşmeye kalmamalıdır ve ölçüşemez.

Velayet, Risaletin bir delilidir.Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini Velayet bir tür kalbi şuhud ile (Bilince dayalı bir algılama özelliği ile) ve ruhani bir zevk ile aynelyakiyn derecesinde görür ve onaylar.Velayetin Risalet bilgilerini tasdik etmesi,Risaletin hakkaniyetinin (bilgi kesinliğinin) mutlak gerçeklik noktasında bir ispatıdır.Bu zevat aracı olan postacılar ve elçiler şeklinde tasavvur edilmemelidir.Hakikatlerinden bilinçlerine nazil olmuş, kendi derunlarındaki isimlerin özelliklerinden kaynaklanan ilim,şuurlarında açığa çıkarak hakikate tercümanlık yaparlar.Rasul,açığa çıkarılmış yakine dayalı bilgi kaynağı anlamına gelmektedir.

Nazım Akpınar
ahad103@hotmail.com
Samsun-27.09
.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail