Dünya yaşamı dediğimiz hayatımız, çeşitli sıkıntı ve çilelerle dolu... İnsanları görüyoruz, acıyoruz. Bazılarına imreniyoruz, kıskanıyoruz, destekliyoruz, hemfikir oluyoruz,  tam tersi fikirleri savunarak karşı çıkıyoruz,  cezalandırıyoruz, mükâfatlandırıyoruz,  karaya ak diyoruz. Velhasıl işler karmakarışık oluyor. Acıdığımız kimse için gözyaşı döküyoruz ya da ona destek oluyoruz;  elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bir yerde insanlar ağlarken başka bir yerde eğleniyorlar, bir yerde açlık kol gezerken, başka yerde son derece müsrif insanlar...

Üst boyuttan bakıldığı zaman işler daha düzgün hale geliyor. Üzülünen bir olay, istesek de istemesek de takdir edilen gibi olacağından...Bu yaşamı seçebilen için çok fazla sorun yok günlük hayatta. Görüyoruz ki, işler kişinin istediği gibi değil, takdir edildiği gibi oluyor.Takdir edileni yaşamayı göze almak, bütün mesele bu...Göze alınan bu yaşamın bize zor gelip gelmeyeceği önemli, öyle zor işler var ki, birey için yapılması adeta imkânsız; ama kendisine sunulan ilim ile bildirildiğinde, yapamayacağı  o zor iş ona zevk olur, ondan keyif duyar. Yaşamımızda kaç defa şahit olmuşuzdur, birdenbire düşünce yapısını değiştiren insanlar çoktur. Daha evvelce havai bir yaşamı olmasına rağmen, birden sakin, mazbut, akılcı bir yaşama geçer...

Kargaşa  kesret aleminin çeşnisidir, çeşni insanlara yaşamının nasıl geçtiğini fark ettirmez. Fark edenler, bu işe gönüllüdür, sadece seyreder.

İbn’ul-Arabi diyor ki,
“Rabbi katında makbul olan kimse Said’dir. Ve Rabbi  nazarında makbul olmayan kimse yoktur. Öte yandan şeriat gözünde, bazı fiiller tasvip görür bazıları görmez. Allah bütün fiilleri tasvip eder. Çünkü, bütün fiiller en sonunda ona aittir. Fiillerle şeriat arasında var olduğu  söylenen niza ( çatışma ) sadece geçici ( arızi ) ve görünüştedir (zahiridir). Biz ona iyi olsun kötü olsun, bütün fiillerin ve bu  fiillerin takip ettikleri tek kanun olan ilahi meşia ile uygunluk halinde olmalarından habersiz olduğumuzdan dolayı, niza veya çatışma veya isyan adını veririz.  Günah, ilahi iradeye  veya İbnu’l-Arabi’nin kendi deyişiyle “ Allah’ın yaratıcı emrine” değil, vasıta olan dinî emre isyandır.

Fiillerin birbirine olan zıtlıkları, esma terkiplerinin aynı kategoriden olmaması sebebine dayandığından, açığa çıkan geçici zıtlıklara yol açıyor. Her şey bir başka şeyin oluşmasına çalıştığı için, oluşan olay bireyin gözünde zıtlıkları oluşturuyor…

Tasavvuf,  bireye kendini tanımasını kolaylaştırma amacı taşır. Şeriat insan için neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu öğretir. Ne var ki, sadece bunları bilmek yeterli değildir. Arabaya benzini doldurunca araba çalışır, ama olduğu yerde kalır. İlmi bilerek ilmi hal olmak ise arabayı yürütüp hedefe  ulaştırır. 

Bodrum - 03.09.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail