 
Yazılı
basın ve medyamızın Saygın Temsilcileri, Kıymetli
Misafirler, Sevgili Gençler;
Bundan yirmi yıl önce bugün aramızdan ayrılan, ülkemizin
yetiştirdiği büyük Mütefekkir-Şair-Yazar ve Sanat Adamı
Necip Fazıl KISAKÜREK’i anmak üzere toplanmış
bulunuyoruz. Sözlerime başlarken böylesi bir toplantıyı düzenleyen
Anadolu Gençlik Dergisi’nin kıymetli yöneticilerine, katılımcı
gençlere ve siz güzide basın mensuplarına teşekkür
ediyorum.
Milletler
zor ve buhranlı dönemlerinde ortaya çıkan fedakâr
kahramanları ile soluk alır, yeni ve kalıcı açılımlar
elde ederler. Bu kişiler bazen güçlü bir komutan, bazen
lider bir devlet adamı, bazen büyük bir sanatçı
olabilmektedir. Şurası bilinmelidir ki; bunların hepsine
aksiyon ve yön verenler ise fikir adamlarıdır. Necip Fazıl,
bu anlamda kitleleri etkilemiş ve halen de etkilemeye devam
eden, ölümünden sonra dahi eserleri ilk günkü heyecanla
takip edilen ender şahsiyetlerden biridir.
Hayata
ve Şiire İlk Adım:
26
Mayıs 1905 tarihinde İstanbul Çemberlitaş’taki bir konakta
doğan üstadımız; aslen Maraşlı Kısakürekoğulları adıyla
bilinen soylu bir aileye mensuptur.Babası hukukçu Fazıl
Bey,annesi Mediha Hanım’dır.
Üstadımızın
asıl adı Ahmet Necip’tir.Henüz dört-beş yaşlarında su
gibi okuma yazmayı söken Ahmet Necip, altı - yedi yaşlarında
romanlar okumaya başlar. On on bir
yaşlarında ise batı klasiklerini okuyacak kadar
aşk ve derinlik kazanır.
Hastanede
yatan annesini ziyareti esnasında anne Mediha Hanım’ın:
“Oğlum yan koğuşta bir genç var. Güzel şiirler yazıyor.
Sen de yazsan diyorum” sözleri üzerine, içinde saklı olan
şair yönü açığa çıkmaya başlar. On yedi –on sekiz yaşlarında
şiir denemeleri yayımlanan Üstat; henüz yirmi yedi yaşında
KALDIRIMLAR gibi, sembolizm imgeleri ile dolu şiiri Babıali
gazetelerinde yayımlandığında romantik sembolizmin duayen
ismi Ahmet Haşim:
“Bu çocuk nereden buluyor bunları? Bu çocuğa dikkât
edin” diyerek hayretini ifade edecektir.
“Kaldırımlar
çilekeş yalnızların annesi
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum “
Dizeleri,
edebiyat çevrelerinde bomba etkisi yapar. O günden sonra, günlük
gazeteler, haftalık mecmualar Necip Fazıl gibi bir kalemden
yazı alabilmek için adeta yarışa girerler.
Tahsili
ve Eğitimciliği:
İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde
başlayan
tahsil hayatı, Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Felsefe öğrenimi
ile devam eder. Bir süre sonra yurda dönen üstat; Üniversitede
hocalığa başlar. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in:
“Ya gazetecilik yap ya da hocalık” şeklindeki baskısı
karşısında üniversiteden istifa ederek serbest yayın hayatına
adım atar.
“Benim Çilem ve gayem, anfilere sığmayacak kadar büyüktür.”
diyerek çıkmaz sokakların başını tutup kalabalıkları
tehlikeli gidişattan alıkoymaya başlayacaktır.
İleri
Görüşlü Düşünür:
Ağaç
Dergisini
çıkaran üstat bütün fikir adamlarının aksine kırklı
yılların başında birkaç yıl sonra, dünya çapında
bir savaşın kopacağını, Almanların dünyaya bela olacağını,
Avrupa ve hatta dünyanın iki kutba ayrılacağını yazar.
Gazetelerin köşe yazarları bu iddialara gülecektir. Aradan
geçen zaman, üstadı haklı çıkarır ve ikinci dünya savaşı
patlar.
Eserleri
ve Duruşu:
Edebiyatın
her türünde özgün eserler veren Necip Fazıl, yüzü aşkın
eser bırakmıştır. ÇİLE’de
bir mütefekkirin iç çalkantılarını, ÇÖLE
İNEN NUR’ da Hz. Muhammed’in hayatının duygu
boyutuyla kaleme alınışını, İDEOLOGYA ÖRGÜSÜ’nde bir
sosyoloğun tıpkı Farabi ve Eflatun misali toplum ve devlet
projesini, BATI TEFEKKÜRÜ
VE İSLAM TASAVVUFU’nda batı felsefesiyle İslam
mistisizminin güzelliklerini seyredebiliriz. İMAN
VE İSLAM ATLASI, sahasında farklı ve özgün bir büyük
İslam ilmihali niteliğindedir. BİR ADAM YARATMAK adlı piyesi Muhsin Ertuğrul’u şöhrete taşıyan
yegâne oyundur. Kırklı yıllarda haftalarca kapalı gişe
oynayan bu oyun, sadece Türkiye’de değil, dünya tiyatro
tarihinde önemli bir yer alır.
Türkçe’yi
su gibi sadelikle kullanan Necip Fazıl, SULTANÜŞŞÜARA
(Şairler Sultanı) unvanını Baki’den sonra en çok
hak eden şairdir. Kendini aydın kabul eden herkesin,
eserlerini okuması gerekir. Necip Fazıl’la tanışmamış
bir sanat ve fikir adamı, mutlaka bir yönüyle eksik kalacaktır.
Büyük Doğu ile anıtlaşan
yayın hayatı kesintilerle birlikte yarım asrı aşkın devam
edecektir. Zaman zaman kapanan, toplatılan Büyük Doğular,
Anadolu gençliği arasında iman ve İslam meşalesini yeniden
tutuşturur.
Coşkun
Şiir Irmağı:
KALDIRIMLAR’la
başlayan şiir süreci, SAKARYA
TÜRKÜSÜ’nde zirveye ulaşır. Anadolu insanının hürriyet
mücadelesi yanı sıra iç dünyasındaki manevi sırları
buluruz
Sakarya Türküsü’nde. MUHASEBE’de
kendini ve ailesini dahi pervasızca eleştirir Necip Fazıl.
İnanmıyorum
bana öğretilen tarihe
Sebep neyse mezardan bu hayatı tercihe
Üç
katlı ahşap evin her katı ayrı alem
Üst
kat elinde tesbih ağlıyor babaannem
Orta
kat mavs oynayan annem ve âşıkları
Alt
kat kızkardeşimin tamtamda çığlıkları
Bir kurtlu peynir gibi ortasından kestiğim
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim
Bu ne hazin ağaçtır bütün ufkumu tutmuş
Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş
İstanbul’a
çok şiirler yazılmıştır. Ama onun Canım
İstanbul’u kadar renkli ve canlı olanı yoktur sanırız.
Ruhumu
eritip de kalıpta dondurmuşlar
Onun
İstanbul diye toprağa kondurmuşlar
İçimde
tüten bir şey hava, renk, eda, iklim
O benim zaman mekân aşıp geçmiş sevgilim
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet
O manayı bul da bul
İlle
İstanbul’da bul
İstanbul,
İstanbul
Abdülhakim
Arvasi Hazretlerine bağlandıktan sonra, tasavvufi ağırlıklı
şiirler yazar. İşte onlardan biri.
Sonsuzluk
kervanı istemem azat
Köleniz olmakmış gerçek hürriyet
Ölmez
mi bulmaksa biricik niyet
Sonsuzluk
kervanı istemem azat
Bazı
şiirlerinde de kavgacı, muhalif , savaşçı,aksiyoner yönü
ağır basar.
Tohum
saç, bitmezse toprak utansın
Hedefe varmayan mızrak utansın
Hey
gidi küheylan koşmana bak sen
Çatlarsan
doğuran kısrak utansın
Eski çınar şimdi noel ağacı
Dallarda iğreti yaprak utansın
Ey bin bir tane de solmayan tek renk
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın
Konferansları:
Anadolu’nun hemen hemen tüm vilayetlerinde Necip Fazıl
Konferansları yoğun ilgi görür.Konuşurken tiyatral figürler
ve anlatım ustalıkları, seyredenleri,dinleyenleri hayran bırakacaktır.Batılı
bir şair O’nun için “Bu adam konuşmuyor,tüm gövdesi ile
hissediyor söylediklerini”demekten kendini alamayacaktır.
Nüktedan
Kişiliği:
Zekâ
ve dehası nükteci olarak da onu öne çıkarır.Hiciv ve övgüleri
akla hayale gelmeyen kelimelerle yüklüdür.Kendisine hakaret
eden birine şöyle yazacaktır: “Sana alçak demek isterim,
ama alçağın da bir yüksekliği var.İyisi mi çukur
diyeyim.Bu sana çok yakışır.” Büyük Doğu Dergisi’nin
en sıkıntılı devrinde 50’li yılların parası ile
Menderes, örtülü ödenekten kendisine 500.00 TL para verir.
Bu parayı alıp bir parti tesiri altında kalmayı kendine
yedirememektedir. Ankara’da bulunan arkadaşı Osman Yüksel
Serdengeçti’ ye uğrar ve “Osman gel, nefsimizi yakalım”
diyerek onun hayret nazarları altında o parayı sobaya atar.
Oysa cebinde sadece İstanbul’a dönecek tren parasından başka
harçlığı yoktur. Dergi mali sıkıntılarla kapanma
tehlikesi içindedir.
Hapishane
Çilesi ve Müdafaaları:
Bir
Fransız sanat ansiklopedisi Necip Fazıl’la ilgili maddeye şu
notu düşer: “Hapis hayatı tahsil hayatından fazla olan mütefekkir!”
Hakikaten ömrünün ciddi bir bölümü koğuşlarda geçmiştir.
CİNNET MÜSTATİLİ
adlı eseri ve ZİNDAN
MEHMEDE MEKTUP şiiri Cezaevi hayatına dair imgeler taşır.
Katıldığı
duruşmalar birer savunmadan çok konferansa ve sanat gösterisine
dönüşür.Hakimler çoğu kez, dile hakimiyetine hayran kalıp
etkisinde kalırlar.Bu fark edilince
hakim değiştirilir ve yeni hakim: “Artistlik Yapmadan
adam gibi savunma yap.” diye çıkışır. Cevabı yine anlamlıdır.
“Hapishanelerde bize öyle güzel muamele ettiler ki; adamlıktan
çıktık. Karşınızda adam gibi görünmek için rol yapmak
zorunda kalıyoruz hakim bey” der. İnci gibi sözlerle dolu MÜDAFAALARIM
adlı eserle bu savunmalar tarihe belge olarak sunulur. Öyle
ki; Büyük Doğu’nun kapağında Osmanlı Arması var diye
Halifecilik, Saltanatçılıkla suçlanacak kadar yoğun baskı
altında tutulur, dergisi ,eserleri ve kendisi.
Siyasete
Etkisi:
Milli
Nizam Partisi kuruluşunda Erbakan’a danışmanlık yapan Üstat,
MSP döneminde O’nunla yollarını ayırıp bir süre MHP’ye
destek verecek, ömrünün son yıllarında ise: “Dava adamları
davayı unutmuş.” diyerek, evinde uzlete çekilmeyi
yeğleyecektir. Bu durumda bile yöneticileri uyarmaktan geri
kalmaz.80 darbesinden sonra darmadağın olan Türk Siyasi hayatını
toplamak için yoğun çalışmalara giren Turgut
ÖZAL; Dört Eğilimi Birleştiren bir parti kurma telkinini
Necip Fazıl’dan alacaktır.
Ve
Bugün :
Üstat
Necip Fazıl’dan ilhamla yetişen siyaset-fikir ve sanat
adamları, bugün önemli mevkilerdedir. Zor beğenen bir insan
olan üstadın “Benim
şiirlerimi en güzel bu delikanlı okur” dediği Recep Tayyip
Erdoğan Başbakanımızdır.
Necip
Fazıl’a karşı Türk Milletinin sorumluluğu mutlaka farklı
çalışmalarla yerine getirilmelidir.Bunları sağlamak için:
1-Kültür
Bakanlığı öncülüğünde eserlerinin yeniden devlet eliyle
basımı,farklı dillere çevirisinin yapılması.
2-Üniversitelerin Sosyoloji-Felsefe-Edebiyat hatta İlahiyat Bölümlerinde
Necip Fazıl Enstitülerinin kurulması.
3-Başta
Devlet Tiyatroları olmak üzere Büyükşehir Sahnelerince
Piyes ve Oyunlarının 21.yy. gençliğine gösteriminin temini.
4-Büyük
Doğu Dergilerinin yayını O’nun yetiştirdiği mütefekkir
ve yazarlarca devam ettirilmelidir.Gerekirse bu noktada hükümet
ve devlet desteği sağlanmalıdır.
5-Üstad, Lise Edebiyat Kitaplarında layıkıyla yer almamaktadır.
O’na ayrılan sayfalar mutlaka artırılmalıdır.
Son
Söz:
Kıymetli
Misafirler; Değerli Basın Mensupları; Sevgili Gençler;
Milletimiz kısır kavga ve çekişmelerden yeterince yorulmuş,
geçmişte derin yaralar almıştır. Artık kişileri
kategorize ederek yalnızlığa itme, hele hele fikir ve sanat
adamlarını belli yerlere çivileme alışkanlığı bırakılmalıdır.
Necip
Fazıl;Sağcı-İslamcı-Mistik vb.nitelemelerin dar kalıplarına
sığmayacak kadar Evrensel Bir Şahsiyettir!..
Günümüz gençliği Necip Fazıl’la Nazım Hikmet’i,Tevfik
Fikret’le Mehmet Akif’i,Orhan Veli ile Yahya Kemal’i kendi
gönül dağarcığında yoğurabildiği gün;ülkemizin geleceği
daha aydınlık olacaktır.
Huzurunda
Üstadı bir kez daha rahmetle anarken, hepinize tekrar teşekkür
eder,saygılar sunarım.
Mehmet DOĞRAMACI
25-Mayıs-2003/NFK
Kabri/Eyüp-İstanbul
asitane1967@yahoo.com
http://gulizk.com
|