|
Erkek
çocuklarının küçük yaşta ölmeleri ve kız çocuklardan sadece
en küçüğü olan Fatıma'nm çocukları vasıtasıyle
Peygamberimizin pak neslinin devam etmesi sebebiyle ve daha bir çok yönden
Hz. Fatıma' nın yeri ve önemi çok büyüktür. Sevgili Peygamberimiz
(s.a.v) O'nun hakkında; "Fatıma, Cennet kadınlarının
efendisidir." "Fatıma, benden bir parçadır, Onu kızdıran
beni kızdırmış olur" buyurmuştur. Ayrıca Hz. Fatıma'ya
Fatıma ismini vermesi hususunda şöyle buyurmuşlardır. "Kızımı,
ancak, Allah onu sevenleri Cehennemden uzaklaştırdığı için Fatıma
diye adlandırıldım."
Miladi
605 veya 609 tarihinde Mekke'de doğdu. Annesi Hz. Hatice (r.anha)'nın
vefatı üzerine, çocukları içinde en küçüğü olarak öksüz
kaldı, Peygamberimizin ona karşı gösterdiği sonsuz sevgi ve bağlılığı
sayesinde sıhhatli olarak büyüdü. Peygamberimize karşı yapılan
eza ve cefalara çok müteesir oluyordu. Bir defasında, Kabe'de namaz
kılmakta olan Rasulü Ekrem'in secdeye vardığı sırada omuzlarına
müşrikler tarafından bir devenin döl yatağının atılması üzerine
genç Fatıma'nm koşarak babasının üzerindeki pislikleri
temizlemesi ve bunu yapanlara kızıp söylenmesi tarihen meşhurdu.
Künyesi
"Ümmü Ebiha" idi. Babasının malı anlamına çelen bu
ifadeyi kendisi için Peygamberimiz kullandığından dolayı verildiği
verildiği rivayet edilmektedir. Beyaz, parlak ve
aydınlık yüzlü kadın anlamına zehra lakablı iffetli ve
namuslu kadın anlamına gelen Betül lakabıyla da anıldığı
bilinmektedir. Ayrıca Hz. Fatıma-i Zehra
el Betul'ün bir vakit namazlarını kazaya bırakmadıkları
şüphesiz ve ihtilafsızdır. Hicret'ten bir müddet sonra Hz. Zeyd
b. Harise marifetiyle bir grubla birlikte Medine'ye hicret ettikleri
kaynaklarda yazılıdır.
Hz.
Fatıma (r.anha) onbeş yaşını tamamladıktan sonra önce Hz. Ebu
Bekir (r.a), sonra Hz. Ömer (r.a) onunla evlenmek istediler. Hz.
Peygamber (s.a.v) "Ben Fatıma hakkında Allah'ın emrini
bekliyorum" diyerek olumlu cevap vermedi. Ali b. Ebi Talib'in
evlenme teklifi yapması üzerine hicretin ikinci yılı safer ayında
bir Cuma günü Hz. Fatıma ile Hz. Ali'nin nikahları Allah'ın
emriyle kıyılmıştır. Hz. Fatıma 15.5 yaşında, Hz. Ali ise 21
yaşlarında idiler. Hz. Ali fakir idi. Bedir Gazvesi'nde ganimet
olarak aldığı zırhının 450 dirhem gümüşe sattı ve mehrini
ödedi. Mütevazı bir çeyiz ve düğünden sonra evlendiler. Onlar
hakkında Peygamberimizin şu duası rivayet edilmiştir.
"Allah'ım, onların nikahını mübarek eyle, onlara ve hatta onlardan
gelecek nesillere de ilahi bereketlerini bol ve geniş kıl."
Hz.
Ali ve Hz. Fatıma'nın evliliklerinden dünyaya gelen Hz. Hasan ve
Hüseyin ile nesilleri devam etmiştir. Rasul-i Ekrem, Hz. Ali, Hz.
Fatıma ve çocukları Hasan ile Hüseyin'i abasının altına alarak
"Allah'ım! Bunlar benim ehli beytimdir. Onları kötülüklerden
koru ve kendilerini tertemiz kıl! diye dua etmişlerdir.
Uhud
Gazresi'nde on hanımla birlikte gazilere su ve yiyecek taşımış ve
yaralıları tedavi etmiştir. Hz. Peygamber yaralandığı zaman
hemen yanma koşup yarasını silip kanın akmasını durdurmayı
başarmıştır.
Rasulullah'ın
terbiyesinde yetişen Hz.Patıma her yönüyle O'na benzemeye çalıştı.
Konuşma tarzından yürüyüşüne kadar bir çok vasıfları ile
Hz.Peygamber'e çok benziyordu. Bulunduğu meclise Hz. Fatıma (r.a.)
geldiğinde Peygamberimiz onu ayakta karşılardı. Babası kendi
evine gelince Fatıma da onu aynı şekilde karşılayıp ağırlardı.
Hz.
Fatıma (r.a.) Rasulullah'ın vefatınan beş buçuk ay sonra 3 Ramazan
ll (22 Kasım 632) tarihinde öldü. Cenazesi tabut içinde taşındı.
Cennet-ül Bâki'ye defnedildi. Radiyallahu anha.
Hamdi
Boydak
İstanbul
- 16.04.2002
http://sufizmveinsan.com
|