Âlemin hakikâtinin insanda olduğunu, insanın ise âlemin zübdesi bulunduğunu görüyoruz.Şimdi tecelliyatı İlahiye’ye birer mahez ve memerden ibaret olan ve mazhar namını alan mahlukatın ve heyet-i umumiyesini teşkil eden âlemlerin yine Allah’ın irade ve hikemi tecelliler ile nasıl yaratıldığını mütalaa edelim.Ve bu maksatla da (meratibi hilkat ve tenezzülat) bahsi diye maruf olan (hilkat) bahsine girelim.

Bu bahis Cenabı Hakk’ın Zât mertebesinden tecelliler ile hilkat mertebelerine tenezzülü keyfiyetini veyahut meratibi hilkatte tecelli zuhurunu gösterir ki, bu bahis ile Cenab-ı Hakk’ın esması, sıfatı ve binnetice ef'ali zuhurunu mütalaa etmiş olacağız. Ve ef'alinin neticesi olarak da mahlukatın yaradılması keyfiyetini müşahede etmiş bulunacağız.

(Hilkat Mertebeleri Ve Tenezzülat Tecellileri)

Tenezzülat ve hilkat bahsini üç mertebede hülasa etmek ve beş mertebe ile de tafsil eylemek mümkündür.
Muhakkikînden bazıları, meratibi üç ile ihtisar eylemiş,bazıları beş mertebede cem eylemiş, bazıları da daha ziyadeye taksimatla daha çoğa çıkarmıştır.
İlk hülasaya göre mertebe üçtür.

1.   Ahadiyyet mertebesi

2.   Vahidiyet mertebesi

3.   Rububiyet mertebesi

Bu mertebeler diğer tabirlere göre de şu isimleri alır:

1.   Zât mertebesi

2.   Uluhiyet mertebesi

3.   Rububiyet mertebesi

İzahı:
Meratibin asıl ve esası ve tenezzülat tecellilerinin nokta-i hareketi, Ahadiyet mertebesidir. Tenezzülatı vücuda getiren ilk tecelli , bu mertebe-i asliyeden başlıyor.

Asıl ve esas bu mertebede (Ahadiyet mertebesinde) Cenab-ı Hak yalnız nuru Zâtı ile, safi bir nur ile mevcuttur.Mesela suya nisbetle mai mukattar gibi. Veyahut Cenab-ı Hak bu mertebede nurunun hakikât-i Zâtiyesi ile müteayyendir. Bu halde iken, halk ve izhar ettiği hiçbir şey, hiçbir faaliyet yoktur. Çünkü, henüz hiçbir irade zahir,hiçbir tecelli vaki' değildir.Her şey batındır.Ve ilimdedir. Mesela, bütün bu avalimi bir gün halk edeceğini Cenab-ı  Hak daha o zaman o mertebede ilmen biliyor.Ve bütün bu halk edeceği şeylerin hakayiki; ilim mahiyetinde ve bir kül halinde kendinde, batın hazinesinde gizli bulunuyor.Öyle bir kül halindeki,bu halde her şey iç içedir. Hiçbir şeyin mahiyeti;birbirinden ayrılmış temayüz ve taayyün etmiş değildir.Her şeyin mahiyeti,gizli ve yekdiğerinin içindedir.Yani her bir şeyin şekli,ismi,vasfı,hassası zahir değil, ayırd etmiş görmüş değildir. Siyah ile beyazın, nur ile zulmetin,tatlı ile acının, şaki ile saidin,hülasa her şeyin mahiyet-i asliyeleri bu mertebede birbirinin içinde ve belirsizdir.Mimari fennini bilen bir insanın bütün mimari ilmine ait teferruat nasıl bir kül halinde ve bilkuvve aklında mevcut ise,veya bir meyve ağacının küçük tohumunun içinde o ağacın müstakbel halinin bütün teferruatı nasıl bilkuvve mevcud ise,onlar da Allah’ın ilminde o halde idi. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de kendini tarif buyururken bir ayeti kerimede, kendisinin "Semavat ve arzın nuru olduğunu "ve diğer birinde "her şeyi muhit bulunduğunu " söylüyor. O halde, mahlukatı bütün zerreleri ile ihata ve her zerreye nüfuz etmiş olan bu nurun menbaı, Allah demek oluyor..

Bütün esma ve sıfatı içinde gizlenmiş olan Allah ;yaratmağı irade ettiği zaman , gerek âlemleri gerek o âlemlerdeki tabakaları ve o tabakalardaki eşyayı latiften başlayarak kesife doğru yaratmış,yani yaratma mertebelerine bu suretle tecelliler ile tenezzül etmiştir.Ve bittabi nokta-i Ahaddiyet’ten kesife doğru tedricen mütezayid bir kesafet vücuda getirmiştir. Ve nur tabakalarında bu kesafetin derecesi;tabakaların nokta-i tecelliye olan uzaklığı ile mütenasip devam eder.

Bugün yüksekten alçağa dediğimiz vs. hakikâtte merkezden muhite doğru cereyan eden letafet ve kesafet kanunu;her şeyde kendini hissettirip göstermektedir. Küre-i arz üzerinde yüksek noktalara çıktığımız zaman, evvela hava-i nesimin tazyıkının azaldığını,yani havanın hafiflediğini,kesafetten letafete tahavvül ettiğini ve bu keyfiyetin çıkış ve yükseliş nisbeti ile mütenasip olarak arttığını görüyoruz.Ve letafetin artma keyfiyeti öyle bir raddeye varıyor ki, artık insan için ,yani unsuri beden taşıyan mahlukat için;yaşamak imkânı kalmıyor.

Acaba boşluk mu başlıyor?Hayır.Bizim uzviyetimizi yaşatan havanın kesafeti azalıyor,yalnız ruhumuzu yaşatacak olan varlık kalıyor.Artık andan sonraki yüksekliklerde etsiz,kemiksiz vücudlar,yani cismaniyeti, maddiyeti olmayan mahluklar,mesela melekler ve insan ruhları bulunuyor.

İşte bu tek misal bize gösteriyor ki, her tabakada tabiat içi ve tabiat dışı,İlahi kanunlar hüküm sürüyor.İçinde bulunduğumuz kanunlar tabiat kanunlarıdır ve Allah’ın zahir ismi de "Tabiat" tır.

Her tabaka nurun letafetine bütün şerait tabi olmaktadır.Her tabakanın letafet ve kesafetine uygun mahlukat bulunmaktadır.Ve her mahluk, ancak o şerait içinde yaşayabilmektedir. Havada bu böyle olduğu gibi arzda da öyledir.Arzın merkezine doğru indikçe bütün mahlukat;insan,hayvan,nebat ve cemad bu şeraite tâbidir.Mesela insan arzın üstünde yükselirken teneffüs edemeyecek hale geldiği gibi, arzda alçalırken de teneffüs edemeyecek yere geliyor. Birisinin letafeti, diğerinin kesafeti teneffüse mani oluyor.

Yeryüzü ile daha aşağısındaki tabakalarda hayvanları tetkik edersek görürüz ki, onlar dahi halk olundukları tabakayı değiştirince zaafa ve binnetice inkıraza uğruyorlar.Teşkilatımızı genişleterek bakarsak, Allah’ın kanunları, arzın üstündeki ve altındaki mahlukata muhitlerine göre şekil,malzeme,teçhizat,tabiat ve kabiliyet vermiştir.Mesela:Havada yaşayanları kanatlı görüyoruz. Çok daha cevval ve sabırsız. Yeryüzündekileri bacaklı ve mutedil,yerin dibindekileri de bacaksız ve burgu gibi hareket eden solucan nevinden şeyler görüyoruz.Çünkü o tabakada ne kanada lüzum var ne bacağa . Ancak delici ve sokularak hareketi icab eden bir teşekkülata ihtiyaç var. Suları da tetkik edersek, aynı kanunların orada da mutlak bir tekamül ile cereyan ettiğini, kanatlı balıkların bacaklı böceklerin yerleri ve hayat şartları kendilerine göre olduğunu anlarız.Şu izahat ile mertebe-i Ahadiyet hakkında bir fikir verdiğimizi zannediyorum.

Şimdi tenezzülatın ilk mertebesi olan (Mertebe-i Vahidiyet’e ) geçelim:

Bodrum - 12.03.2002
hilbira@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com

Kaynak:
Ömer Fevzi Mardin;İrfan.
 

 


Üst Ana sayfa e-mail