TELEPATİ -DURUGÖRÜ IV 

Beyin, telepati dalgaları yayınladığı gibi, durugörü dediğimiz, belli bir yeri algılamayı sağlayan ve telepati dalgalarından farklı türde, farklı frekanslarda dalgalar da yayınlamaktadır. Durugörünün sistemi ise, beynin radar türü dalgalarının belli bir mahale yönlendirilmesi ve o ortamdan dönen anlam yüklü dalga boylarının tekrar beyinde çeşitli şekil ve düzeylerden değerlendirilmesi sonucu oluşmaktadır. Durugörü, mekânsal anlamda yakın ya da zamandan bağımsız, sınırsız biçimde çok uzak mesafelere dönük olabileceği gibi, uzay-zamanın ötesindeki boyutlara yönelik de olabilmektedir. Bu gelen bilgiler ise, beynin veri tabanında yüklü olan verilerle sentezlenerek hayal bölgesinde değerlendirilip çeşitli vizyonlar algılamalar şeklinde oluşmaktadır. Bu yüzden, bazı vizyonlar o olayın aynısıyken, aynıyla görünürken bazıları da ona en yakın suret ya da olaylar şeklinde olmaktadır. Hayal bölgesine girmeden değerlendirmeler ise, hissi müşahedeler şeklinde kendini göstermektedir. Beynin ve yaydığı dalgaların holografik özellikli olması nedeniyle alınan görüntüler, yaklaştırılıp uzaklaştırılabilmekte, nesnelerin içine girilebilmekte, cisimleri üç boyutlu, tüm pozisyonlarını hareketli olarak görüntüleyebilmektedir. Tıpkı bir mistiğin, “ biz oturduğumuz hasırdan Mısır’ı göremeseydik siz TV’ yi keşfedemezdiniz” dediği gibi. Ayrıca, bu algılama durumu, işin farkında olan birimlerin dışında, ruhun bedenden ayrılıp o ortam ve boyutları gezip görmesi, sonra da bedene geri dönmesi olan Astral Seyahat sanısını da meydana getirmektedir. Dolayısıyla, bu anlamda Ruhun bedenden ayrılması, dışına çıkması ve belli bir süre sonra tekrar bedene geri dönmesi kesinlikle söz konusu değildir. Ancak ruhun bedenden ayrılması olayı, bu durumdan ayrı olarak gerçekten mevcuttur. Işınsal bedenin maddesel bedenden ayrılıp farklı mekân yada ışınsal boyutlara gezmesi, seyahat etmesi ve çeşitli türden varlıklarla görüşmesi olayı, Evliyaullah içinde Fetih özelliğine sahip Veliler ile tüm evliya zümresi haricindeki sadece Nari boyutla rezonansta olan ve o boyutta yer alan üst düzey şeytaniyet vasıflı cinlerin yardımıyla, etkisiyle bazı istidraç sahiplerinde görülmektedir. Bunun dışında kalan tüm bu haller, Keşif ehli Evliyaullah da dahil olmak üzere tamamıyle beynin radar türü dalgaları tarafından oluşur. Bu olay da, kapasiteleri oranında maddesel boyuta, maddeye dönük ışınsal boyutlara yönelik olabileceği gibi Keşif özelliğine dayalı olarak Berzah, cehennem ve cennet boyutlarına dönük de olabilmektedir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Fetih ehlinde de Astral seyahat dışında, hatta kat be kat güçlü olarak radar dalgalarını kullanarak görme de söz konusudur. 

Burada hemen şu sorulabilir: “O boyutlar nerede ve nasıl bir halde bulunmaktadır ki, bu radar türü dalgalar onlardan, o ortamlardan yansıyıp bizde (beynimizde) görüntü oluşturabilmektedir ?”. Bunun cevabı sistemin holografik nitelikli olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü mekânsal olarak bize göre sonsuz uzaklıktaki yerler, ortamlar ile tüm boyutsal katmanlar ve bunlarda var olan varlık ve yaşam şekilleri zaman ve mekana bağlı olmaksızın ışınsal olarak daima her yerde, her ortamda mevcut bir halde bulunmaktadır. Bu nedenle beynin yaydığı bu tür dalgalar, bize göre soyut, ışınsal yapı halinde kendi boyutlarınca somut, maddesel olan bu boyutlardan bilgi yüklenmiş (şifrelenmiş) olarak yansıyarak tekrar beyinde değerlendirilmesi yani şifrelerin çözümlenmesi ile oluşur. Bunlar da yukarıda da söylediğimiz gibi, ya direk görüntüler yada beynin veri tabanına göre çeşitli suretlerde, sembolik, rumuzlu görüntüler ki, bu durumda da bunların yorumlanması gerekebilmektedir. Ayrıca, görüntüsüz olarak sadece his, duygu biçiminde de bunlar çözümlenebilmektedir. Mesela Keşif ehlinde rüya yada yakaza benzeri az yada çok yorumlamaya muhtaç sembolik vizyonlar veya yorum gerektirmeyecek direkt hissi müşahadeler varken Fetih ehlinde, direkt bizatihi görüntü vardır. Keza Fethi Zulmanide de. Fetih, Keşiften üstündür. Zulmani olan Fethin, Keşiften birtakım üstün görünen yanları olmuş olsa da Keşif, Fetihi Zulmaniden oldukça üstündür. Çünkü, Nur boyutu tabanda Keşifle algılanmakta ve yine keşif özelliğiyle Evrensel sistemin belli boyutlarına dönük değil, tümüne yönelik olarak tabanda okumaya başlar. Resul ve Nebilerle bu (Nur) boyutta birebir görüşmeler, bilgi alışverişleri olmaktadır. Bu yüzden Fethi Zulmani sahipleri ölüm ötesi gerçeklere tam olarak vakıf olamamakta (böylece ahiret hayatını yok sayıp reenkarnasyon gibi aslı olmayan boş algılamalara...vs girmekte), Resul ve Nebilerin getirdiklerini algılayamamakta, bunun yerine kendileri kadar onları algıladıklarından, kendileri gibi onları da gördüklerinden, onların açıkladıklarına iman etmek, o doğrultuda gerekli çalışmaları yapmak yerine, sadece onlara saygı duymakla yetinmektedirler. Burada çok önemli bir nokta da, ister beynin radar türü dalgalarıyla isterse de Ruhunu bedenden ayırmak suretiyle olsun fark etme, Fetih ve Keşif özelliğine sahip veliler dışındakilerin bu algılamaları sırasında içine girdikleri çeşitli boyut ve bu boyutta bin bir kılık ve kimlikle karşılarına çıktıkları ve ilişki kurdukları varlıklar, tamamıyla Nari boyut içindeki Şeytani Cinlerdir. Zaten bunların, daha öte boyutlara geçmesi de mümkün değildir. Her zaman aramızda olmasına rağmen göklerden geldiğini, tüm Resul ve Nebileri kitaplarıyla birlikte kendisinin gönderdiğini, onların her birinin de kendisi olduğu yalanını dile getirecek olan Deccal lakaplı birim de bazı yönlerden üstünmüş gibi görünse de O da, Keşfin Altındadır. Nerde kaldı, hükmü altında bulunduğu Fethi Nurani!.

Zaman ve mekânın izafiyeti (rölativitesi) dolayısıyla geçmiş- şimdi ve geleceğin aslında aynı yer ve boyutta olması nedeniyle de durugörü ile yatay genişleme sonucu şimdiki zaman içinde yer alan (ya da olmakta olan) olaylar ve insanlar hakkında her türlü bilgi alınabileceği gibi, dikey yükselişle de yine kapasite oranında geçmiş ve geleceğe ait her türlü bilgiye de ulaşılabilmektedir. Keşif ve Fetih sahiplerini bir kenara bırakırsak kontrolsüz olarak kendiliğinden gerçekleşen bu olaylar, ulaşıldığı ölçüde rüya yoluyla kendisini daha sık ve net gösterirken gündüz normal yaşantımız sırasında da etkileri, nadir de olsa görülmektedir. Çünkü uyanıkken de beyin bu tür dalgaları yayınlamakta şu ana ya da geleceğe ait bilgilerle geri dönebilmekte bu da sonuç olarak kendisini çeşitli görüntüler dışında çeşitli his, duygu, içe doğma...vb (ki olanlar içinde büyük çoğunluğu böyledir) ile kendini belli etmektedir. Böylece geleceğe ait sezgiler meydana gelir. Daha çok yakın geleceğe dönük olarak. Ancak değerlendirilenler, değerlendirilmeyenlerin yanında oldukça azdır.   

Yine Evliyaları işin içine katmadan düşünürsek, kontrollü ya da kontrolsüz olarak uyanıkken, rüyada, O.B.E ya da B.D.D denilen beden dışı deneyimle geleceğe dönük vizyonların görülmesi de böyledir. Ancak, çok önemli bir husus bu olayların korunmasız ve kontrolsüz olması nedeniyle ışınsal varlıkların etkileri göz ardı edilmemesi gerektiğidir. Her ne kadar birtakım doğru bilgilere ulaşılsa da. Hele hele bunların en iyileri olan üst düzey istidraç sahiplerinde (ki bu da her biri kendi arasında oldukça büyük farklılıklar bulunmaktadır) bile bu etkiler mevcut iken. Yalnız, OBE’ deki bazı olaylarda bunlardan tamamen farklı olarak gerçekte öyle bir şey olmamasına karşın, ışınsal varlıklar tarafından o anda, sanki geçmişte geleceğe ait bir vizyon, algı görmüş, hissetmiş imajı oluşturulmasıyla da meydana getirilmektedir. Ancak birim ya da birimler açısından bunların ayrımlarını yapmak hemen hemen imkânsız gibidir.

Geleceğe dönük sezgiyle ilgili olarak kimi bireyler, bir uçağın düşeceğini, otobüsün kaza yapacağını...vs önceden doğru olarak sezmiş ve bu uçağa, otobüse binmeyerek ölümden kurtulmuş kimileri ise, çocuklarının bir sel baskınında boğuldukları görüntüsünü alınca onları tehlike bölgesinden zamanında uzaklaştırabilmişlerdir. Ünlü gemi Titanik’ in batacağını da on dokuz kişi (ki bunlar sadece belgelenen, bilinenlerin sayısı) önceden sezmiş ve bu olgu belirlenmiştir. Bunlardan bazısı, geminin batacağını önceden çeşitli şekillerde sezmiş olsa da durumu ciddiye almayarak gemiyle aynı sonu paylaşmıştır. Amerika’ da yirmi sekiz tren kazası konusunda yapılan istatistik çalışmalarda William Cox, kaza günlerinde trene binen insanların diğer haftalarda aynı gün trene binen insanlara oranla daha az olduğunu saptamıştır. Bazı insanların kendi başlarına gelecek ya da başka olaylara ait olan görüntüleri gördükten sonra bunları gerçekten yaşadıklarına ait belgeler de bulunmaktadır. Birçok bilimsel ve toplumsal olayın öncesinde birden fazla hatta onlarca... İnsan tarafından da bu olaylar bilimsel anlamda tespit edilip kanıtlanmıştır. Mesela, birçok kişi tarafından önceden sezilen (algılanan) Keneddy suikastı bunlardan biridir. Hem buna, hem de medyumların algılama türüne bir örnek vermek istediğimizde, karşımıza birçok bilim adamı tarafından incelenen Jean Dixon adındaki sıradan bir ev kadını karşımıza çıkmaktadır. O, 1952 yılında Washington’daki Aziz Matthew kilisesinde dua ederken aniden gözlerinin önünde Beyaz saray görünmeye başlar ve karanlık bir bulutta 1960 yılını veren sayılar belirir. Daha sora da bu tarihin yazılı olduğu kapının önünde dikilmekte olan Keneddy’i görür. Birden içinden yüksek tonla bir ses duyar ve ona bu kişinin Demokrat Parti’den 1960 yılında başkan olacağını ve başkanlığı sırasında da suikast sonucu öldürüleceği bildirilir. Suikasttan on bir  yıl önce gördüğü bu olayı başkana açıkça bildirir. Hatta, yine 1960 yılında kristal küresine baktığında bu sefer, Beyaz Sarayın büyük kara bulutlarla kaplı vizyonunu görür. Başka bir zamanda, Kennedy’ nin kardeşinin öldürüleceği Los Angeles’ taki Ammbasador otelinde hayranlarıyla yemekteyken kendisine Kenedy’nin kardeşi hakkında yöneltilen bir soruya karşılık yine benzer türden algılar içine girer ve onun bulundukları otelde öldürüleceğini açıkça ima eder.Gerçekten de bir hafta sonra Kenedy’nin kardeşi, o otelde düzenlenen bir suikast sonucu öldürülür. Amerika’ da ünü artan ve çocuk yaşta iken (aslında bu tür insanların hemen hemen tümünün ortak özelliği, daha çocukken bu yeteneklerine aileleri, arkadaşları...tarafından bizatihi şahit olunmasıdır) bu yeteneği ortaya çıkan Dixon’ un kehanetleri bunlarla sınırlı değildir. Benzer vizyonlarla Gandhi suikastını altı ay öncesinden görmüş, kimler tarafından öldürüleceğini ve Hindistan’ın bölüneceğini bildirmiştir. 1962 yılında da Regan’a bir gün başkan olacağını söyler. Bunun dışında tanıklar huzurunda (bunlar bürokratlar, siyasetçiler...vs dir) hiç beklenmeyecek o dönem siyasal kişilerin durumu ve olayları hakkında da önceden çok şaşırtıcı doğru bilgiler de vermiştir. Parapsikolojik araştırmalar konusunda önde gelen birçok araştırmacı ve bilim adamyla yaptığı deney sonuçları ise, tıpkı benzerlerinde olduğu gibi en azından “sıra dışı”, “açıklık getirilemeyen” kategorisinde olmuştur. Dixon, kehanetlerini bu tür görüntülerin dışında, kristal küresinde belli vizyon görmek ya da o kişinin elini tutmak, o kişiye dokunmak suretiyle de yapabilmektedir. Bazı medyumların kristal küre, cam, ayna,...vs bakmalarının sebebi  ise, bu nesneleri odaklanma objeleri olarak kullanarak vizyonları bunların üzerinde üç boyutlu olarak görmeleridir. Bazı cinciler de bu nesneleri kullanmakta, ancak bunlar üzerindeki görüntüler cinler tarafından o kişi beyninde oluşturulmaktadır. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki bunlar, afaktan olan Fetih ve Keşif özelliklerinin çok sınırlı, oldukça düşük düzeylerdeki numuneleridir. Numune olmaları nedeniyle de elbette bunlar beraberinde yanlış, eksik algılamalarını, algılananları anlamamalarını, yanlış değerlendirmelerde bulunmalarını da...vs beraberinde getirmektedir. Ancak bu, onların bildikleri olayların (bardağın dolu olan kısmının) ihtimal hesabına göre sıfır (imkânsız) olmasını da ortadan kaldırmamaktadır. Bunun dışında gözleri açık ya da kapalı fark etmez havada, duvar içinde de seyrediyormuşçasına da algılayabilmektedirler. Bu da görüntünün göze bağlı olmadığını beynin bir projeksiyonu olduğunu göstermektedir.

Jule Sezar’ın karısı Calpurnia da rüyasında kocasının bir suikast sonucu öldürüldüğünü görür ve bunun üzerine Sezar’n senatoya gitmemesi konusunda uyarır. Fakat Sezar bunu dinlemez, senatoya gider ve orada haince bıçaklanarak öldürülür. Aynı şekilde Abraham Lincoln de suikastten önce öldürüleceğini rüyasında görür. Mark Twain gibi tanınmış oyun yazarlarının, siyasetçilerin, bilim adamlarının (hatta bazı önemli buluş ve teoriler bu şekilde ortaya çıkmıştır) daha sonra gerçekleşen rüyaları da belgelenmiş durumdadır. Telepati ve durugörü deneyleri, denekler uyanıkken veya hipnoz altında yapıldığı gibi, rüya yoluyla da gerçekleştirilmektedir. Bazen bunları yaparken transa rahat girmeleri için birtakım uyuşturucu ilaçlar da kullanılmaktadır. Çünkü gevşeme durumunun DDA’ ların artımında çok büyük etkisi vardır. Bu yüzden kahinler durugörüye girmeden önce hassaslaşmak için beyin çalışmasını negatif yönde etkileyen statik elektriği atıp tekrar sudan ozmoz yoluyla beyni enerji takviyesi yapması için duş almakta, rahat elbiseler giymekte, uyuşturucu otlar ya da tütsüler... kullanmaktadırlar. Telepati de bir başka kişi ya da kişilerin beyinleri aracılığıyla görme, duyma, hissetme...vb varken, durugörüde herhangi bir aracı olmaksızın, direkt yapılmaktadır. Bunlar fotoğraf veya çeşitli imgeler biçiminde de tezahür etmekte ya da üç boyutlu hareketli görüntüler şeklinde olmaktadır. Deneylere genel olarak baktığımızda, her ikisinde de, bazen mühürlenmiş zarflara konulan zener kartları, çeşitli sayısal ifadeler, çeşitli cisimler, şekiller, şifreler, kelimeler, çeşitli hedef yerleri...vs bulunmaktadır. Telepatide ayrıca diğer çiftin dokunduğu, kokladığı... nesneleri tanımlamaları da bulunmaktadır. Ve yapılan çalışmalarda denekler istatistiki olarak bunların kabul edilmesi gereken en alt sınır değerin çok çok üstünde doğru cevaplar vermişlerdir. Türüne göre bazı deneylerde denekler olayın ayırt edici detaylarını dahi bilebilmişlerdir. Hele bunların içinde bazıları, oldukça dikkat çekicidir. Başarı düzeyleri ise, deneyin türüne göre binde bir ihtimalden başlayıp yüz binde, milyonda, milyarda bir ihtimalle bilinebilecek olayların tanımlanması şeklinde oldukça yüksektir ki bu da şans faktörünü tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bunların içinde göze çarpan bazı deney sonuçlarında ise sujelerin, o andaki şeyi değil de, bir ya da iki sonraki şeyleri bilmeleridir. Yani bu kişiler, çeşitli türden telepati ve durugörü deneylerinde geleceği görmüşlerdir. Bununla ilgili olarak da oldukça sık örnekler bulunmaktadır. Ayrıca, duyu dışı algılamaya ait deneyler bunlarla sınırlı olmayıp madde ötesi, maddenin boyutlarına ve insan özüne yönelik olarak da gerçekleştirilmektedir ki bu konuda oldukça ilginç birçok veri, önemli bilim adamlarınca toplanmıştır.

(Bkz. Ruh, İnsan, Cin / Hz Muhammed (s.a.v) Neyi Okudu / Cuma Notları / Sistemin Seslenişi I - Ahmed Hulusi / Holografik Evren - Michael Talbot / Ybc. İnt. siteleri )

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 05.07.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail