Enerji Alanları ve Biz
-17-
(Boyutlar Arası Enerji Transferi)

Şimdi de şu soruların cevabını bulmaya çalışalım: “ Resuller, Nebiler ve Veliler hiçbir özellikleri yokken tüm insanlar arasından rastgele, öylesine seçilmiş alelade kişiler midir? Yoksa programları gereği sahip oldukları çeşitli özellik, kapasite ve yetenekleri sebebiyle mi bu görevleri ifa ederler?..

Bunu şöyle de sorabiliriz: Bir devlet başkanı herhangi bir ülkeye en üst düzeyde birini elçi olarak göndereceği zaman, gerekli tüm bilgi donanımıyla birlikte, herkesin bilmediği, görünenin ardındaki birtakım gizli gerçeklere de vakıf olan birini mi yollar, yoksa bunlardan tamamıyla bihaber, hele hele siyasetten bile hiç anlamayan bir kişiyi mi görevlendirir? Tabii ki, aklı başında bir insanın söyleyeceği üzere tüm ilgili konulara hakim, konunun uzmanı, yetenekli birini görevlendirir. Aynı şekilde Resul, Nebi ve Veliler de sahip oldukları kapasite ve olağanüstü yetenekleri ile Allah’ı en çok bilen, tanıyan bu nedenle de ona en geniş anlamda ayna olabilen varlıklar olmaları dolayısıyla sırf ilgili görevleri yerine getirmeleri için yaratılmış, var edilmiş kişilerdir. Bunların arasında Hz. Muhammed (sav) efendimiz ise:  “Ben Resul ve nebiler arasında öne geçirilenim” diyerek Allah’a ayna olma işlevini en zirve “Nokta” ve “Boyutta” gerçekleştirdiğini bize bildirmektedir.                                           

Bu yüzden denmiştir ki: “Resul, Nebi ve Veliler anne karnındaki 120. günde de...sperm halindeyken de... babalarının sulbündeyken de, levhi mahfuzda da... Allah’ın ilminde de...Resul, Nebi ve Veli idiler.” Yani bu yetenekler, onlarda hiçbir şekilde mevcut değilken sonradan belli çalışmalar sonucu kazandıkları edinimler olmayıp tamamıyla o özelliklere sahip olmaları sebebiyle belli bir süre sonra onlardan kuvveden fiile açığa çıkan şeylerdir ki bunlardan velilerin yapmış oldukları ibadetler, sadece bunların ortaya çıkışlarına birer vesiledir.

Bununla birlikte her ne kadar bazı kimselerin Hz. Muhammed (s.a.v)’i bir postacı gibi görüp (bilindiği üzere postacı getirdiği şeyin içeriğinin, onda ne yazılı olduğunun farkında ve bilgisinde değildir) onun hadislerini bir kısmıyla  kabul ederek ya da  hiç  kaale almaksızın, hayatlarını tanzim edip sistemi de buna göre değerlendirmeleri yanlışsa, onun getirdiklerini, bildirdiklerini değerlendirmek, anlamak yerine papağan gibi ezberlemek, üzerinde hiç düşünmemek, mecaz ve sembolleri olduğu gibi gerçek olarak kabul etmek ve bu anlayışla onu yüceltmek adına tapınmak da bir o kadar yanlıştır.

Bu her iki olumsuz davranışa karşılık, Hz Resulullah: “ Resul ve Nebiler içerisinde en çok eza gören benim” diyor. Oysa biz biliyoruz ki, her ne kadar Resulullah’a, en güçlü insanların bile tahammül edemeyeceği sıkıntılar, çileler yaşatılmış olunsa da geçmişte çok daha fazla zulme uğramış Peygamberlerin varlığı da söz konusudur. Mesela, Zekeriya (a.s) testereyle diri diri, lime-lime parçalanarak, Yahya (a.s) ise başı kesilerek şehit edilmişlerdi. Dolayısıyla, burada efendimizin esas anlatmaya çalıştığı şey, öncelikli olarak her şeye rağmen anlaşılamamış olmasıdır. Düşünün, en kemal düzeyde tüm sistemi ‘Oku’muş, kendi Hakikâti olan Allah’ı tanımış, bilmiş, sonucunda da ona en kapsamlı bir biçimde ayna olmuş ve Cevamiül Kelam özelliğine sahip oluşu sebebiyle tüm boyutlarıyla fark ettiği, idrak ettiği, vâkıf olduğu gerçekleri de insanlara bulundukları boyutun nesneleri ve kelimeleriyle misaller vermek suretiyle mucizevi bir yetenekle anlatmaya çalışmış, ancak hâlâ bin dört yüz yıl geçmesine, bilim ve teknolojide zirve noktalara ulaşılmasına rağmen, her sınıftan (Müslüman ya da değil) insanların çok çok büyük çoğunluğu tarafından, bırakın bu ifadelerin boyutsal derinliklerinin anlaşılmasını, zahiri anlamları bile  henüz yeterince anlaşılamamış yanı sıra da onu korumak adına bizatihi onun getirdikleri inkâr edilmiştir ki, bu da ona karşı yapılmış en büyük zulümdür.

Şimdi kaldığımız yerden konumuza geri dönersek; bildiğimiz üzere, ölüm denilen olay, bilincin holografik bir gerçeklik boyutundan, başka bir holografik gerçeklik boyuta geçişinden ibarettir ki, bu Baas olma işlemi kesintisiz bir biçimde gerçekleşmektedir. Ve bu durum bununla da sınırlı olmayıp ondan sonraki tüm Baas işlemleri için de aynen geçerlidir. Bununla birlikte nasıl ki kişinin beyni çeşitli merkezlerden gelen çeşitli dalga boylarını alıp bunu ruha kaydediyorsa aynı şekilde, ölümle birlikte beynin elektriğinin kesilmesi sonucu bedenin manyetik alanının kalkmasıyla serbest hale gelen enerji yapılı ruh bedenin beyni de yine çeşitli yer ve boyutlardan gelen (E-M) dalgaları alabilmektedir. Çünkü fotonların (E-M) dalgalarının uzay-zamana (mekân ve zamana) bağlı olmaması, boyutlar arası enerji transferini de mümkün kılmaktadır. Tıpkı yıldızların maddesel (bilinen, görünen) yapılarından değil, onların ikiz boyutlarındaki yapılarından  gelen dalgaların beş duyusal boyutumuzdaki nesneleri ve bizleri etkilemesi gibi.

Bu yüzden cenaze namazında ölümü tadan kişi bizatihi, orada bulunanları yaşarken sahip olduğundan çok daha net ve keskin bir biçimde aklı başında, şuurlu, kendinde olarak görmekte, duymakta,...algılamaktadır. Bu namazın kılınmasının nedeni ise, orada namaz adı altında yapılan dualarla ölen kişiye temennide bulunmak, onun ruhuna enerji takviyesi yaparak gideceği yeni ortamlarda karşılaşacağı olumsuz, negatif, kendisine azap verecek birtakım etkilere karşı güç kazanmasını temin etmek yanı sıra da kabir âlemine geçişte uyum sağlamasını kolaylaştırmaktır. Gömülme işleminin hemen akabinde imamın bir şeyler okuyup (söyleyip) dua etmesinin sebebi de yine budur. Bu işlemi imam ezbere, bir şeyler algılamaksızın yapmış olsa da, ölen kişi bunları algılayarak değerlendirmeye çalışır. Çok büyük oranla bu enerji ölen kişiye tek yönlü akarken; daha dünya yaşamında iken ölmeden önce ölmeyi gerçekleştirmiş, tüm şartlanma, değer yargıları ve duygulardan, bedenin tüm istek ve arzularından kurtulmuş, ruhunu da beden kayıtlarından dilediği an sıyırarak serbestçe dolaşabilme yeteneğine sahip olmuş üst düzey Bilinç sahibi velilerde ise durum biraz değişerek enerji çift yönlü olarak akmaya başlar. Yani, ölen bu kişi de ruh bedeninden orada bulunanlara enerji takviyesi yaparak onlara şefaatte bulunur. (Bkz. Hz Muhammed Neyi Okudu / Okyanus Ötesinden 1 – Ahmed Hulusi )

Devam edecek...

 

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 04.01.2005
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail