Enerji Alanları ve Biz
-16-

Ayette “Kuran’ı biz indirdik, şüphesiz onun koruyucusu biziz” denilerek (biz kelimesi, ef’al yani çokluk boyutundan ifade edildiğini bize göstermekte) Kuran’ın diğer nüzul olan kitaplar gibi bozulmadan aynı şekli ile muhafaza edileceği belirtilmektedir. Ancak bu noktada şu soru akla gelmekte: “ Acaba bu koruma işlemi hangi sistemle gerçekleşmektedir?”. Bunun cevabı, birtakım melekler ile görevli veliler aracılığıyladır. Görevli velilerin en önemli vazifelerinden biri de Kur an ile birlikte onun ne şekil ve yönde anlaşılması, yorumlanması gerektiğini, nasıl hayata tatbik edileceğini bize gösteren hadislerin, korunmasını, denetimini sağlamalarıdır. Bu yüzden günümüze kadar gelen ve şu anda da var olan evliyaullahın hiçbiri hadislerin bir kısmının ya da büyük bir çoğunluğunun uydurma olduğu yolunda en ufak bir şüphe imasında bulunmadıkları gibi, tek bir hadisi bile bu şekilde nitelendirmemiş ve geçmişte bunları, insanların anlayabilmeleri için günün ilim seviyesini de dikkâte alarak genelde benzetmelerle, sembollerle anlatmaya çalışmış, anlatamadıkları noktalarda da susmuşlardır. Bugün bilinen ve ittifakla kabul edilen hadis külliyatının Batıni olarak Hz.. Muhammed (sav)’ in çeşitli şekillerde müdahaleleriyle, Zahiri anlamda ise ne şekil ve titizlikle hazırlandığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Eğer denildiği gibi gerçekten olumsuz bir durum söz konusu olsaydı, öncelikle bunu, Keşif ve Fetih özellikleri dolayısıyla her an Hz.. Muhammed (sav) ile görüşen bu zevat dile getirir ve böylece insanlar uyarılmış olurlardı.
Günümüz bazı Tanrı bilimcileri ise, boyutsallık ve sembol içeren bu verileri çağdaş bilimin bulgularıyla sentezleyerek var olan yanlış anlayışları düzeltmeleri gerekirken bunun yerine bu yanlış anlamalara neden olarak gördükleri verileri yok etmekle dini hurafelerden arındırdıklarını zannetmektedirler. Tıpkı devekuşunun kafasını toprağa gömmekle görünmez olduğunu sanması gibi... Bu sebeple akademik şartlanmalarla elde ettikleri payeleri, egoları ardına gizlenip evrensel sistemi, düzeni bu şartlanmalarla açıklayan ve var olan sistem ile birlikte insanın kendisini, özünü tanıma yolunda devrim niteliğindeki günümüz bilimsel gerçeklerden bihaber, ancak her noktada da bilimselliği de ağızlarından hiç düşürmeksizin “çağdaş olarak Kuran’ı ve hadisleri inceliyoruz” ya da “bilimsel olarak bu çağa uymadığı için bu hadisler uydurmadır” yaftalarıyla gerçeğe, evrenselliğe değil, sırf kendi terkipselliklerine, bilgilerine, algılamalarına ters düştükleri için hadisleri bir çırpıda yok saymakta bunun sonucunda da hem kendilerini hem de insanlığı yanlış yönlendirerek  altından kalkamayacakları bir vebalin altına girmektedirler. Zaten Kuran ve hadislerin bildirdikleri, evrensel sisteme, Öze dönük hükümler içermesi dolayısıyla bunlar bizim terkipselliğimize göre, nefsimize uygun olarak düzenlenmiş ya da onları tatmin etmeye yönelik hükümler değil, terkibimizi zorlayıp kırmayı amaçlayan hükümlerdir ki bu da imanı zorunlu kılar.
Resulullah zamanında da bazı olaylar mümin olanları bile zorlayıp onlardan bir kısmının dinden dönmesine neden olurken Hz.. Ali (ra), Hz. Ebu Bekir (ra)...gibi sahabenin  bu tür şeylere karşı takındıkları tavır, her durum ve şartta Hz.. Muhammed (sav)’ e iman etmekti. Mesela miraç hadisesinde anlatılanlar karşısında (Müslümanlardan bir kısmı dumura uğrayıp, sarsılırken bir kısmı da hafsalaları almadığı için Resulullah’ı inkâr etmişti)  müşriklerden birkaçının Hz.. Ebu Bekir’e gelerek  durumu izah ettiğinde onun verdiği cevap ibret niteliğinde olmuştur.
“ Eğer O dediyse doğrudur, kesinlikle hiç şüphe etmiyorum, kabul ediyorum... Siz bana ne şaşırıyorsunuz!. Hiçbir yere gitmediği halde, gökten geldiğini söylediği o emirlerin hepsine bu kadar zamandan beri inanıyorum da, buna niye inanmayayım?... ”
Nisa-136 da “ Ey iman edenler iman edin...”  şekliyle ifade edilerek açıkça iman ehlinin İMAN etmesinden bahsedilmektedir. 
Keza yine Resulullah Hz. Ali (ra) “ Ya Ali, insanlar Allah’a Birr ve Salih ameller kapılarından yaklaşır; sen aklın ile Allah a yakin olanlardan ol...” diyerek iman dan sonra da aklı o iman doğrultusunda işletmesini tavsiye etmiştir.
Bu yüzden, kendi sınırlı kapasitelerini göz önüne almaksızın işine gelen hadisleri kabul gelmeyenlerini de ret temeli üzerine inşa ettikleri sistemlerinin, gelişen bilimsel bulgularla çöktüğünü bile fark edemeyecek düzeyde bulunan bu insanların, önümüzdeki zaman süreçlerinde bu durumlarının gün be gün fark edilir hale geldiği herkes tarafından görülecektir (elbette sözüm bu anlayışta olanlaradır).
Oysa buradaki ölçü, Resulullah’tan tüm gelenleri öncelikle olduğu gibi kabul edip sonra da daha ileri gitmeyi arzu ediyorsa, bunların ne anlama geldikleri üzerine düşünüp tefekkür edip bunları çözmeye çalışmaktır. Yani inancımızın gerektirdiği duruş: “ Bu hadislerin ne anlatmak istediğini şu an için çözemiyorum, fakat bunlar şimdiki idrakime, bilgi ve anlayışıma her ne kadar ters düşmüş olsa da bunun mutlaka mantıklı bir anlamı, açıklaması bulunmaktadır. Bu yüzden bunun doğruluğuna inanıyorum (iman ediyorum) ” şekliyle olmalıdır ki, bu da Resulullah’a olan imanın bir gereğidir. Çünkü Kuran’ın üzerinde bulunduğu tahtın ayakları hadislerdir. Dolayısıyla
İslam dini Kuran ve Resulullah’ın bildirdiklerinden ibarettir.

Zaten basit bir mantıkla eğer Kuran evrensel bir kitapsa (ki öyledir), her döneme hitap etmesi nedeniyle bin dört yüz yıl önceki halle sınırlı olamaz. O halde Kuran’daki “Resule uyun” ayetleri de sadece o dönem insanlarına ait olmayıp her dönem için geçerlidir ki, bu durum Kuran’ın birçok yerinde net bir biçimde vurgulanmıştır. Aksi doğru olsaydı Kuran’da bu ilgili ayetler yer almaz, “size sadece Kuran yeterlidir...” gibilerinden bir ayet açıkça ifade edilir, her şeyi en iyi bilen Resulullah’ın da bu konuda açık uyarıları olurdu. Oysa böyle bir durum kesinlikle yok. Ayet ve hadisler bunun tam zıttı bir biçimde,

"... (Hakkında) Hiçbir bilginiz olmayan şeyi ağzınızla söylüyorsunuz !.. Ve de bunu basit sanıyorsunuz.. Halbuki o Allah İndinde çok azametlidir !.." (24-15)

"Resul, nefsinin arzusuna uyarak söz söylemez; O' nun söylediği söz, kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir !.." ( 53-3-4)

"Kim Resule İtaat ederse, Allah’a itaat etmiş gibidir!.." (4-80)

"Resul size ne verirse onu alın; size neyi yasak ettiyse ondan da sakının !.." (59- 7)

" Allah’a, Resulüne inanıyorsanız; herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde, onu Allah’a ve Resulüne  arz ediniz !.." ( 4-59)

"De ki: Allah’ı severseniz, bana tabi olunuz; ki Allah da sizi sever ve günahlarınızı bağışlar. " (3-31)

"Allah’ın inzal ettiğine ve Resulüne uyun; denilince münafıklar, senden çekindikçe  çekiniyorlar. " (4-61)

"Hala şu hakikâti anlamadılar mı ki; kim Allah’a ve Resulüne (emirlerine) yan çizerse, ona içinde ebedi kalıcı olarak cehennem azabı vardır !.." (9-63)

"Kim Resule muhalefet ederse kendisine hakikât gösterildikten sonra, iman edenlerden gayrının yoluna saparsa, onu kendi yoluna terk ederiz; cehenneme koyarız "!.. (4-115)

"Kim Allah’ın inzal ettiğiyle hükmetmezse, işte onlar Kâfirin ta kendisidir !.." (5-44)

"Cebrail Aleyhisselâm, Rasûlullah'a Kurân’ ı getirdiği ve öğrettiği gibi sünneti de getirmiş ve öğretmiştir.." hadis

"Gözünüzü açın ki, bana Kur'ân ile birlikte bir misli daha verildi !.."  hadis

"Sizden herhangi biriniz sedirin üstünde dayanarak, Allah'u Tealâ şu Kur'ân 'dakilerden başka bir şeyi haram kılmamıştır mı sanıyor? Gözünüzü açın ki, ben de emrettim, va'zettim, yasakladım. Onlar (sayıca), Kur'ân'ın misli gibidir, belki de daha çok..."  hadis

“Okunmakta olan hadisimi koltuğuna yaslanmış olarak herhangi birinizin dinlemesini ve sonra da okuyana – sen hadisi bırak, onun doğru veya yalan olduğunun anlaşılması için Kuran’dan bir şeyler oku – dediğini kat’ iyyen bilmeyeyim!..söylenen o güzel sözü ben söyledim.”   Hadis

“Benim sünnetimden yüz çeviren bizden değildir.”  Hadis

açıklanarak net bir biçimde bu tartışmaları noktalamaktadır. Buna karşılık (batı) bilim dünyası ise, din adı altında anlatılmak istenen gerçeği bilemedikleri için bugün ilgilendikleri o muazzam konuların ne anlama geldiğinin farkında bile değillerdir.

(Bkz. Muhammed Mustafa II – İnsan Ve Sırları II – Hz. Muhammed Ney i Oku du – Akıl Ve İman / Ahmed Hulusi )

Devam edecek...

hologramk@yahoo.com
İstanbul - 24.12.2004
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail