Tarihi takıntılar


İngiltere'ye gidenler, ülkeye mahsus taksilerin dünyadaki benzerlerinden daha yüksek tavanlı olduğuna ve trafiğin soldan işlediğine dikkât etmiştir.                                         Bildiğiniz gibi bazı ülkelerde bu şekildeki trafik kuralı geçerli olup artık değişmesi mümkün değildir.                    Bildiğiniz gibi Doğu kültüründe Reenkarnasyon anlayışı önemli bir yer tutar. Hiçbir gerekçesi bulunmayan bu felsefe de takıntılar çerçevesinde yerini alır.                                       Eski Urfa ve Diyarbakır’ın kenar mahallelerinde sokaklarının neden dar olduğunu sorgulayanlara da, iki atlının yana yana gidebileceği genişliğin, sokak genişliği ölçüsü olduğu da anlatılmıştır.

Buna benzer şekilde geçmişten günümüze aktarılan giysilerde de böyle tarihi izler bulunuyor. Bu konuda Referans gazetesi yazarı Kaan Gökalp de "Giysilerin tarihi" ni incelerken takıntı dedirtecek şaşırtıcı bilgilere ulaşmış. Bazılarını sayın Gökalp'ten alıntılayarak bilgilerinize sunuyorum:

* İngiliz kralı 7. Edward, 20. yüzyılın başında bir at yarışında pantolonun çamur olmasını önlemek için paçalarını katladı. Bunu görenler, kralı taklit edince duble paça, giyim literatürüne girmiş oldu. Pantolonların ütü çizgisi önceleri yan taraftaydı. Kral 7. Edward'ın pantolonu nasıl olduysa bir gün yanlış ütülendi ve ütü çizgisi yanda değil pantolonun ön kısmındaydı. Kral, pantolonu o haliyle çok beğendi ve kısa sürede bütün İngiliz erkekleri kralı taklit etti.

* Ceket kollarında daha önceleri ilik ve düğme yoktu. İlik ve düğmenin ortaya çıkışı ile ilgili iki rivayet var. Bir rivayete göre doktorların ameliyat yaparken kollarını katlayabilmeleri için ceket kollarında düğme kullanılmış. Diğer rivayete göre ise Napolyon'un askerleri burunlarını ceket kolları ile temizlerlermiş. Bunu önlemek için Napolyon ceket kollarına düğme koydurtmuş.

* Frak ise 18. yüzyılda binici kıyafeti olarak tasarlandı. At sırtında frak iliklemek binicilerin hareket kabiliyetini sınırlayacağından frak hiçbir zaman iliklenmedi. Bugün de özel davet ve protokollerde tercih edilen frakın önünün iliklenmemesi bu yüzden. Smokini ise ilk olarak İngiliz kralı 7. Edward giydi. Prens olduğu dönemde resmi davetlerde giydiği fraktan bıkan Edward, terzisi Henry Poole'dan kısa bir ceket ister. Terzisi de ona kısa, tek düğmeli ve kuyruksuz bir ceket diker.

* Fransızlar Hırvat askerlerin boynunda gördükleri fular gibi bağlanan kravatı benimsedi ve kravat bugünkü haliyle bütün dünyada yaygınlaştı. İlk çizgili kravatı İngiliz askerleri taktı. İngilizce'de çizgili kravata "regimental" denmesi bu yüzden ( regiment İngilizcede birlik demek ). Bugün bazıları "Başörtüsü sorun değil, sorun olan türbandır" diyorlar ya. Aslında "Türban" da, Fransız modacıların 1920'lerde kadınlara sundukları bir şapka modeli. Hindistan'ı İngiliz egemenliğinden kurtaran Gandhi, İngiliz kralı ile yaptığı bir görüşmeden çıkar çıkmaz şu soru ile karşılaşır: "Koskoca İngiliz kralının karşısında yarı çıplak oturmaktan hiç mi utanmadınız?" Gandhi, son derece soğukkanlı bir eda ile gazeteciye "Kral, ikimiz için de yeterince giyinmişti zaten" der. Gandhi'nin giysisinin öyküsünü de yine  Kaan Gökalp'ten dinleyelim isterseniz:

* Gandhi Londra'da hukuk okurken takım elbisesi, gömleği, kravatı, paltosuyla bir İngiliz beyefendisi gibi giyinir, onlar gibi yaşardı. Bir gün biletini almış, 1. sınıf tren kompartımanında koltuğuna oturmuş, trenin hareket etmesini bekliyordu. Birden trenin kapısı açıldı ve içeriye asık suratlı İngiliz yetkililer girdi. Herkesin biletlerini kontrol ettiler ve Gandhi'ye trenden inmesi gerektiğini söylediler. Gandhi elinde bileti olduğunu ve trenden inmeyeceğini söyleyince, yetkililer de ona, trene bir İngiliz aristokratının binmesi gerektiğini, kompartımanda kendisinden başka yabancı olmadığını, İngiliz bir yolcudansa kendisinin trenden inmesi gerektiğini söylerler. Gandhi direnince tekme tokat onu döverler ve perona atarlar. Bu ırkçı yaklaşımdan sonra Gandhi, Güney Afrika'ya çalışmaya gider. Orada da durum çok farklı değildir. Bunun üzerine Hindistan'a döner ve Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesinin lideri olur. Hindistan'da kast sisteminin yol açtığı sınıf ayrımına da karşıdır. Bütün bunları yaparken sırtından takım elbisesini çıkarır ve fakir bir Hintli köylüsü gibi yarı çıplak giyinir. Üstündeki kıyafet bir bez parçasından ibarettir artık. Uluslararası toplantılarda da koyu renk takım elbiseli lider ve diplomatların arasında hep bu kıyafetle dolaşır ve dolaştıkça dünyanın dikkâtini daha çok çeker. Kıyafeti ile şu mesajı verir dünyaya: "Bütün ırklar, dinler, insanlar eşittir. Irk ve sınıf ayrımcılığına son verin".

Kaan Gökalp'e teşekkür ederek yazımı noktalamak istiyorum.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

İstanbul - 11.03.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail