Şişmanlamak bir dert


Farkındaysanız, şişman olmak gerçekten rahatsızlık verici bir durum yaratıyor. Eğer insanlar hayatlarını/geleceklerini mahvetmek istiyorlarsa kilo almaya devam etsinler derim. Aslında, hiç kimse şişmanlamayı tercih etmez. Aksine; narin ve ince bir bedene sahip olmak ister. Ne var ki, bazı insanların küçük yaştan, şişko olacağı bellidir.

Kimileri ise hayli zayıf iken, zamanla kilo almaya ve tanınmayacak hale gelmeye başlar.

Kimler nasıl şişmanlar?

Genellikle evliliğin ilk aylarında bünyeler eskisine oranla çok daha fazla kilo almaya müsaittir. Halk arasında bahsi geçen ‘evlilik sana yaradı’ şeklindeki takılmalarda bu gerçek payı vardır. Askerlikten yeni dönen, bedeni rahatlamaya başlayan, disiplinden kopan gençler de bu durumu yaşarlar …

Fark etmişinizdir, beyin gündelik hayat problemleriyle fazla uğraşmamak için oyalanacak şeyler bulur, yaratır. Örneğin, alışveriş yapmak, vitrinlere bakmak, sinema tiyatroya gitmek gibi. Kişi, stresli/sıkıntılı durumlarında da kendini yemeğe verir ve özellikle aşırı bir şekilde iştahı açılır. Yeme-içmenin dozunun arttığı sürelerde ise beyin bu girdileri denetlemekle uğraşıp kendini zora sokan sebepleri de bir bakıma unutur. Netice itibariyle insan şişmanlar. İşin şaşılacak yanı, zihnin bunları bilinçli olarak yapmasıdır. Bunu anlamak kolay değildir.

İçkiye müptela olan ise, altını çizerek söylüyorum, bir hayli şişer.

Şu hususa da değinmekte yarar var: Bildiğiniz gibi toplum olarak sağlıksız beslenmede üstümüze yoktur. Bu nedenle, belirli bir yaş/hal sonrası hanımlar kilo alır. Ayrıca ev hanımlarının inanılmaz derecede hamur işine düşkün olması nedeniyle, fiziki yapılarının son derecede etkilendiği adeta deforme olduğu görülür. Oysa, hamur işinin beyni ne kadar çok yıprattığını, zarar verdiğini bilmem, söylememe gerek var mı?

Bunun yanında, âdet olarak her gün yenen bir et yemeğini düşünün. Protein+karbohidratlı yiyecek bir araya gelince de insanın kilo alması kaçınılmaz olur.

Şişmanlamaya neden olan bir etken de damak zevkidir. İnsan doyduğu halde, sırf damak tadından ötürü haddinden fazlasını yer.

Diyelim ki istediğiniz kadar, tıka basa yediniz, sonra ne olacak? Yaşamınızda bir anlam ve tatmin bulacak mısınız?

“Hayır” dediğinizi duyar gibiyim!

Beslenme konusunda bildiğimiz bir şey var. Bu noktaya da değinelim. Normalden uzun süre besinsiz kaldığında kişinin kan şekeri düşer. Kan şekeri azalınca da beyin tarafından bir hormon salgılanır ve insan acıkır. Vücuda  alınan girdiler sayesinde kan şekeri yeniden yükselir. Bu arada, onları enerjiye dönüştürmek için pankreas, insülin salgılaması yapar. İnsülin salgısına bu kez beyin bir başka hormonla, ‘doyma’ hissi ile karşılık verir. Ve insan doyduğunu bu şekilde hisseder. Yemeği bırakır.

Şayet pankreas, yeme sırasında insülin salgılamıyorsa bu hal, şeker hastalığına işarettir. Bu kişi için artık tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Ya kendini devamlı kontrol altında tutacak ya da başına gelebilecek felaketlere katlanmak zorunda kalacaktır. Ağız kuruluğu, yorgunluk, aşırı su içme isteği, özellikle ayaklarda kasılmalar/kramplar, bunun ilk işaretleri sayılır.

Şeker dengesi bozuk olan tiplerin abur cubur yemeleri bir hayli sakıncalı olduğu gibi oruç tutmaları da -ani şeker düşüklüğü neticesi- son derece mahzurludur.

Şişmanlık, bir yerde genetik bir şekilde de varlığını devam ettirir. Çevrenize baktığınızda zayıf bir bedene sahip bir babanın yine zayıf ya da aksine, şişman babanın şişman bir çocuğunun olduğunu görebilirsiniz. Anlaşılacağı gibi şişmanlık, yüzde 25-40 civarında kalıtsal olarak geçiyor. Şişmanlıkta en az 12 genetik loküs saptanmıştır. İnsanda şişmanlık poligeniktir.

Ayrıca “Ben neden şişmanlıyorum?” sorusuna verilecek en güzel, basit bir yanıt da şudur: Şayet günlük yaktığınız enerji miktarından daha yüksek enerjinin bedene girmesine izin verirseniz, sonuç şişmanlık olur.

Eğer fazla kilolu ya da şişman bir kişi iseniz;
Sigara içmek, yüksek tansiyon, düşük yoğunluklu kolesterolün (LDL) fazlalığı, yüksek yoğunluklu kolesterolün (HDL) düşüklüğü ve özellikle tokluk kan şekeri yüksekliği (bu hususa bir başka makalede geniş bir şekilde yer vereceğim), sizde daha sık ve daha önemli sağlık riskleri oluşturabilir.

Kur'ân-ı Kerîm’de bahsi geçen ‘nefsinize zulmetmeyin’ şeklindeki uyarı, bedeni/beyni aşırıya vardıran kilolarla uğraştırmamak anlamına da gelmektedir. Zira beyin, sizinle ilgili her türlü analizi yapacak, manaya/öze yönelecek tek vasıta/aracı katıdır.

Bütün bu unsurlar göz önünde tutulduğunda, şişmanlamanın/şişman olmanın hiçbir esprisi yok demektir. Ben bu yazımda bildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

İstanbul - 06.02.2006
afyuksel@hotmail.com
sufafy@hotmail.com

http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail