AVRUPA’DAKİ TÜRKİYE


1970 YILINDA Avrupa’yı oto stopla geçtikten sonra İstanbul Boğazın geçmek benim için olağanüstü bir deneyim olmuştu.  İstanbul’da  Sultanahmet Camii ve müslüman kültürü ile çok egzotik bir görüntü olmasına rağmen yine de bir Avrupa esintisi vardı. Ancak, İstanbul’u Türkiye’nin diğer yerlerinden ayıran suların karşı tarafına geçince, sanki tümüyle yabancı bir bölgeye gelmiş gibi oldum. Kuru, fakir ve ilkel;  burası Asya idi Avrupa değil. Ancak, Türkiye’nin Asya bölümünde beni alacak bir vasıta bulma süresi hiç bir zaman 2 dakikayı geçmedi. İnsanlar  ölçülemeyecek kadar dost ve misafirperverdiler ve  kesinlikle Avrupalılar gibi değildiler. 32  yıl sonra Avrupa Birliği Kopenhag toplantılarında Türkiye’ye tam üyelik görüşmeleri için bir tarih bildirdi ve de Türkiye’nin üyeliğinin AB’nin global bir güç olmasında belirgin bir katkısı olacağı ifade edildi.

Egzotik Bir Dokunuş

Ancak,  Avrupada’ki güç kırıcılar, örneğin eski Fransa Başkanı Giscard d’Estaing Türkiye’nin üyeliği ile ilgili bir ümit beslememek için direndiler. Giscard  d’Estaing Fransız gazetesi Le Monde’a  “Türkiye’nin başkenti Avrupa’da değil, ayrıca nüfusunun yüzde 95’ i Avrupa dışında yaşıyor; dolayısıyla o bir Avrupa ülkesi değil” dedi. Türkiye’nin AB’ye üye olmasına, karşı olduğunu da altını çizerek belirtti.  Giscard d’Estaing’e göre Avrupalı olmayan ülkelerin bu 15 ülkeden müteşekkil kulübe üye olmasına izin verilmesi Avrupa Birliği’nin sonu olacaktır.

İşte bu yüzden bu iyi bir fikir sayılabilir. Yakın bir geçmişte dünya, iyi ve kötü olarak iki kutba ayrıldı. Bu kutuplaşma öyle görünüyor ki ay düğümleri üzerinde oluşan ve de ani felaketler getiren Satürn/Plüton karşıtlığının bir yansımasıdır. Dolayısıyla Hıristiyan ve Müslüman kültürleri ekonomik bir birlik içinde entegre etmek fikri gelecek için ümit vaat etmektedir.  

Geçen 40 yıl boyunca Avrupa, Müslüman kültürlerden ucuz işçi ithal etti ve bunun sonucu olarak da kültürel bir değişime uğradı.

Batı ve Ortadoğu arasındaki derin anlaşmazlık en trajik olarak İsrail/Filistin anlaşmazlığında görüldü. Ama, belki de bu derin ayrılık AB’nin bu şekilde yaygınlaşıp genişleyip bir köprü oluşturmasıyla bir dengeye kavuşur; belki de çok uzak olmayan bir gelecekte Lübnan, İsrail ve Filistin de bu birliğe katılabilir.

Modern Türkiye’nin Doğuşu

Türk olan Osmanlı İmparatorluğu bir zamanlar doğuda Basra Körfezi’nden batıda Cezayir’e ve Orta Avrupa’dan Yemen’e  kadar uzanıyordu. Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nda kategorik olarak mağlup olunca ve Sultan’a karşı yapılan devrimden sonra Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te Ankara’da kuruldu.

Bunun gibi kesin zamanlı bir harita ile Türkiye’ de, kuruluşundan günümüze kadar olan ve  daha sonra olacak politik gelişmeleri tespit etmek mümkündür.  Cumhuriyet’in kurulması ile birlikte Atatürk’ün rehberliğinde İslam, devletin dini olmaktan çıkarıldı, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi  ve de demokrasi kucaklandı. Aynen Hindistan’da ki Gandhi gibi Atatürk de Türkiye’de gerçek bir kahraman olarak anılmakta, yurdun her tarafında heykelleri yer almaktadır. Ayrıca, bu ülkede ona hakaret eden veya kötü davranışta bulunanları cezalandıran kanunlar da vardır.

MİLİTAN DEMOKRASİ

Radikal dincilik yirminci yüzyılda hep egemen oldu. 1960, 1970 ve 1980 yıllarında silahlı kuvvetler anayasanın demokratik kurallarını yeniden ortaya koyabilmek için müdahale etmek zorunda kaldılar.  Ancak, bu hiçbir zaman, örneğin Pakistan’daki gibi bir askeri idare şeklinde olmadı; yapılan sadece acil durum için bir balans ayarı idi. Türkiye’nin astrolojik haritasında bunun göstergesi  dördüncü evde Terazi burcundaki Mars’tır.  Mars’ın Pluto ile yaptığı kare açı, ana unsur olarak askerin gücünü kolayca belirtmekte. Belki de Mars ve Venüs arasındaki iyi etkileşim ordunun rolünün adalet ve demokrasiyi yeniden kurmak gerektiğinde değişebileceğini göstermekte. Venüs’ün Akrep burcundaki Jüpiter ile olan kavuşumu ve Neptün’e olan kare açısı özellikle kadınlarda ve  okullardaki radikal prensipleri göstermekte. Gerçekten 2002 yılı, geleneksel İmam Hatip okullarında okuyan kız öğrencilerin yasaklanmış olan başörtüsünü takmak için yaptıkları gösterilerle geçti.

FAY HATTININ ÜZERİNDE  

Türkiye’nin yükseleni (Asc)  ve MC (Başucu) nin yaptığı açılar Uranüs/Plüton üçgeni ile etkileşim halinde. Bu konfigürasyonlar bu ülkeyi oldukça özel, devrimci,  başkaldırı ruhu olan ve değişimlere öncü olan bir ülke yapmakta. Aynı zamanda gezegenlerin bu konumu ülkenin Cumhuriyet olarak doğumuna da damgasını vurmuş. Türkiye’nin iki kıta plakası arasında uzanan fay hattı üzerinde oturması hiç de sürpriz değildir. Bundan dolayı düzenli bir şekilde depremlerle sarsılır. İzmit’te en son yaşanan deprem ise Ağustos1999’daki Güneş tutulmasına damgasını vurmuştur. (17 Ağustos 1999, 00:01:39 GMT.  Konum:40.74N/29.86E) 

Uranüs, önemli düğüm ekseninin yanında yer aldığı için sürekli başkaldırı ve değişim ülkeyi etkileyecektir. Belki de Güney düğümünün Balık burcunda ve dokuzuncu evde olması ülkenin emperyalist ve dini köklerini göstermektedir. Kuzey düğümünün Başak burcunda, üçüncü evde olması ise komşularıyla birlikte çalışmaya ve ortaklık kurmaya ihtiyacı olduğunu gösterir.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GENİŞLEMESİ

Aralık 2002’de Kopenhag’da yapılan toplantı AB’nin 50’li yıllardaki kuruluşundan beri yer alan en önemli olaydı.   AB, Sovyetler Birliği egemenliğinde ve demir perde gerisinde olan ülkeleri içine katmak için genişledi. Halbuki bu ülkeler on yıldan biraz daha fazla zaman önce Sovyetler Birliği egemenliğinde idiler ve demir perde gerisindeki ülkeler olarak kalmışlardı. AB’ye katılmalarını o yıllarda kimse hayal bile edemezdi.

Bu olayın güneş dönüşü (solar return) haritasına baktığımız zaman dikkat çeken pek çok faktör olduğunu görürüz. Haritada tam bir Uranüs/Satürn üçgeni var ki bu kurulu olan düzen ve yenilikler arasındaki klasik bir köprü görevini görmekte.

Akrep’teki Mars/Venüs kavuşumu kuvvetli olanın zayıfın yanında yer aldığını gösteriyor. Bu ikili Neptün’e kare açı yapmakta. Mars bunun üstesinden gelebilir; ancak kaos getirecek  sonuçları da  yaratır.   

Mars hiçbir zaman Venüs’le tam kavuşum halinde olmayacağı için ve de Venüs rötar hareketinden sonra hızlanarak Mars’tan uzaklaştığı için, bu konum Avrupa Birliği’nin henüz tamamlanmadığına işaret ediyor olabilir. 

Burada net bir öngörü vardır; şöyle ki Polonya ve Çekoslovakya gibi ülkelerde katılım için yapılacak referandumla alınacak onay, bazılarının düşündüğü gibi   hemen ve kolay olmayacaktır.

MÜKEMMEL ZAMANLAMA

Yaptıkları muhteşem üçgen açıyla Plüton ve Jüpiter, güçlerinin tüm yeteneğini gösteriyorlar. Ayrıca, Jüpiter/Güneş arasındaki üçgen açı AB’nin şu anda Danimarka tarafından yürütülen başkanlığının  çok akıllıca olacağını göstermektedir. 

En belli başlı dış gezegenlere ait döngülerin etkisini almak gerçekten çok önemlidir. Bunlar Satürn/Uranüs ile Plüton/ Jüpiter dönüşleridir.

Satürn Türkiye’nin haritasını yöneten gezegen olan Ay’ın üzerine düştüğü için bu, 40 yıldır ilgi ve dikkat arayan Türkiye için de çok önemli bir andır.  Şayet Türkiye 2004 yılı sonuna kadar politik açıdan Kopenhag kriterlerine tam uyum sağlarsa ,AB’ye üyelik görüşmelerine derhal başlayacaktır. Esas soru ise ‘’Türkiye AB’ye katılacak mı ve bu katılım ne zaman olacaktır? "

GELECEK- Devrim Niteliğinde Bir Değişim

Gerçekten Türkiye AB kriterlerine uyum sağlamak için özellikle insan hakları konusunda çok çalışacaktır. Böylece 2005 yılının hemen başında üyelik görüşmeleri başlayabilir. 2003 yılı boyunca Türkiye’nin yükseleni üzerinde Satürn transiti vardır ve bu transite Balık burcundan Uranüs’ün üçgeni eşlik edecektir. Son yapılan seçimlerde ılımlı İslamcı bir parti iş başına geldi ve büyük bir ihtimalle Satürn Türkiye’nin yükselen burcu Yengeç’ten geçerken geleneksel eğilimlere yöneliş getirecektir.  Ancak, Satürn Türkiye’nin descandent/alçalan burcunu yöneten Terazi’de yüksek durumda olduğundan büyük bir ihtimalle ülkeyi demokratik prensipler açısından Avrupa ile aynı çizgiye getirebilmek için  çok fazla gayret gerekecektir.

Esas önemli dönem, 2007 yılında Uranüs Türkiye’nin başucu ile kavuşum yaptığı zaman gelecektir. Tabii bu, Cumhuriyet’in yaşayacağı ilk Uranüs dönüşü olacaktır.

Bu hükümette devrim niteliğinde bir değişim getirebilir ve sonucunda Türkiye kıtalararası bir kulübe dahil edilebilir.

Sanki Uranüs’ün yapacağı bu etkiyi teyit etmek istercesine…

Aynı zamanda ilerletilmiş Descendant/alçalan burç da Uranüs’le kavuşum yapacaktır ve biraz daha sonra 2010 yılında ilerletilmiş Mc/Başucu da Uranüs’e kare yapacaktır.   Bütün bunlar Türkiye’de 2007 ve 2010 yılları arasında devrim niteliğinde bir değişim olacağını göstermektedir.

GELECEK Olan DEĞİŞİM

Bu dönemdeki transitlere dikkatlice bakılırsa transit Plüton Türkiye’nin yönetici gezegeni olan Ay’a karşıt konumdadır (Ocak 2008 ve Kasım 2008 arasında). İkizler yayının son 5 dakikasında yer alan, hemen hemen “0” derece Yengeç’teki güç noktasında bulunan Ay’ın konumu gerçekten olağan dışıdır.

Bu, kendi içinde her iki kültürün yanında bulunan ve dünyada çok önemli bir rol oynayan bir memleketi gösterir. Tabii plüton transiti ile kesin bir karışıklık yaşanacaktır ve büyük bir olasılıkla halk arasında aşırı bir kutuplaşma olacaktır. Plüton ve Uranüs’ün bu kombinasyonundan kaynaklanan etkiler Türkiye’nin belirgin Uranüs/Plüton üçgeni ile rezonans halindedir. Dolayısıyla bir şekilde bir değişim olması kaçınılmazdır.  Bu dönemde önemli depremler olabilir ve de şayet AB üyeliği gündemde değilse o zamanda başka türde bir politik kargaşa olabilir.

KUTUPLAŞMIŞ HALK

Esas alınacak dönem 2008 yılının başlarıdır. Bu dönemde ilerletilmiş Mars ve Venüs burç değiştirmiş olacak ve sırası ile Mars Yay’da, Venüs de Balık’ta olacaktır. Ayrıca 2007 yılı ortalarında bir milletin birliğini temsil eden ilerletilmiş Güneş Kova’ya geçmektedir.

Şubat 2002’ ye kadar “0” derece Arslan’dan “0” derece Kova’ya giden ilerletilmiş ve Uranüs’le kare açı yapan bir  dolunay olacaktır. Bu, Türkiye’nin Ay’ına karşıt düşen ilk Plüton transitine denk gelmektedir. Burada dinamik olarak değişime uğrayan bir memleketin resmi görülmektedir. Engellerin aniden kalkması ve halkta değişim (Plüton/Moon) olabilir. 

Esas enteresan olan, aynı zamanda transit Neptün’ün  kendi ana konumuna 9. evin çizgisinden karşıt konumda oluşu ve ayrıca Venüs ve Jüpiter’e de kare açı yapmasıdır. Dolayısıyla Türklerin Avrupa ile kuracakları çok yakın ve özel ilişkiler kendi dini travmalarını ve rahatsızlıklarını provoke edecektir.

Şok Geçiren Avrupa

Doğal olarak 86 milyon nüfuslu bir Müslüman ülkenin ilavesi Avrupa üzerinde büyük bir etki yaratacaktır. 

AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) nun kuruluşu 31 Aralık 1957’ tir. Bu haritada başucu 29.29 derece İkizler’dir ki bu da tam Türkiye’nin Ay’ının üstüne denk gelmektedir.

AB ve onun Hıristiyan olan vatandaşları ve de Hıristiyan olup da bunun  gereklerini uygulamayan vatandaşları için Türkiye’nin gelişi deprem niteliğinde bir etki gösterecektir. Benim AB için favori haritam isminin Tek bir Avrupa  hareketinin sonucu olarak ‘’AB’’ olarak değiştiği haritadır.  1 Kasım 1993, 0:00, Brüksel

Bu harita ve Türkiye’nin haritası arasındaki olağanüstü bir uyum vardır  ve Türkiye’nin Jüpiter’i üzerinde, aynı derecede  bir Mars/Plüton kavuşumu yer almaktadır.  Bu konum açıkça Türkiye’deki fundementalist dinciliğe karşı bir paranoya olduğunu aynı zamanda bu konu ile  çok ilgilenildiğini ve bunu kontrol etme isteğini gösterir. 

AB’nin Mars’ı Akrep’te Venüs’ü Terazi’de ve Türkiye’nin ise Mars’ı Terazi’de Venüs’ü Akrep’tedir. Böylece bu evlilik cennette yapılan bir evlilik olacaktır. Avrupa, ihtirası keşfetmek üzeredir.

Adrian Ross Duncan
http://www.world-of-wisdom.com/
30 Ocak 2003
http://gulizk.com


Top Home e-mail