elen Fielding’in romanından aynı isimle uyarlanan “Bridget Jones’un Günlüğü “ 2001 İngiliz yapımı ve 94 dakika sürüyor. ( Bridget Jones’s Dıary ) Film, otuz yaşlarındaki bekâr bir İngiliz kızın yaşam hikâyesini anlatıyor.

Bridget, ( Renee Zellweger ) kendini bir kız kurusu gibi kabul ediyor. Başa çıkamadığı dertlerinden ve umduğunu bulamamaktan ötürü bol bol sigara ve içki içiyor. Anlaşılan, hayatının seyir defterinde olumsuzlar hanesinde bunalım ve endişe var.

Annesi (Gemma Jones ) Bridget’i bir an önce evlendirme çabası içinde. Bu nedenle, onu bir dost meclisinde eşinden yeni ayrılan komşuları Mark Darcy ile tanıştırıyor. Mark, tanışıklığın ilk etaplarında Britget’i yersiz ve çok konuşan biri olarak nitelendiriyor.

Briget’in yaptığı tek olumlu hareket, iş yerinde kimseyle gönül ilişkilerine girmemesi. Ancak, çapkın patronu Daniel (Hugh Grant) bu saf ve temiz kızın aklını çelmeyi beceriyor ve onu kendine âşık ediyor.

Ama, Daniel’in bazı bahanelerine inanmayan Bridget, bir meslektaşıyla kendisini aldattığını görünce onunla bağlarını koparıyor. Bunalım devresi başlıyor, işinden ayrılmaya karar verip bir TV kanalına giriyor. Ve ilk çekimlerde maalesef başarısız oluyor.

Filmin bundan sonraki kısmı epey farklı ve yeni bir serüvene doğru adım atıyor. Seyirciyi heyecana sürükleyen kavga sahnelerinde acayip bir ustalık hissediliyor.Filmde algılayamadığım bir başka şey de, kızını baş göz etmekte büyük çaba gösteren annenin sudan sebeplerle eşinden ayrılması. İnsan, bu konunun filmin içeriği ile bağlantısını kurmada epey zorlanıyor. Hangi nedenlerle senaryoda yer aldığını düşündüm. Ve sadece evli olanların da bazı sorunlarının olduğu anlatılmak istenmiştir demek zorunda kaldım! ..

Filmin romanını okumadım. Eşim okumuş ve romanın daha uzun olduğunu, gerçek şekilde filme yansıtılmadığını, yine de bu haliyle güzel olduğunu söyledi. Ben de aynı fikirdeyim. Mutlaka bir kopyası olması gerekmiyor. Konunun işlenişi açısından ele aldığımda yeterli diye düşünüyorum.

Oyuncu seçimlerinde Bridget ( Renee Zellweger ) hariç, diğerleri fizik açısından oldukça uygun. Bu sözlerimden Bridget rolündeki oyuncunun çirkin bir kadın olduğu düşüncesine girilmesin. Bilakis, fazla kilolarına rağmen oldukça güzel sayılır. Ama, bu görüntüsü filmin içeriği ile uyuşmuyor. Yani evlenemeyecek gibi değil; onu gören bir erkeğin aşık olması ve hemen evlenme teklif etmesi çok kolay, yakın bir ihtimal. Bridget yüzünden iki erkeğin kıyasıya dövüşmesi de (başka sebepler de var, ama aslı bu) sanırım görüşümüzü teyid ediyor. Yani bu fiziki görüntü, bence yanlış bir seçim. (Ancak şurası da bir gerçek ki, Bridget’ in güzelliği olmasa, film pek çekilmezdi ).

Eleştirirken her yönden bakmak zorunda olduğumu biliyorum. İlave etmem gereken  bir şey de, filmde can sıkıcı dakikaların yaşanmaması. Doğruluk ve dürüstlük kavramlarının oldukça iyi işlenişinin yanı sıra, kimlik sahibi bir kadının başından geçen olaylardan ders alabilmesi ve içinde bulunduğu kısır döngüde kapısına kadar gelen fırsatı değerlendirme şekli, beyaz perdeye oldukça usta biçimde yansıtılmış.  Senaryoda dengeli bir akış var. Mesajları oldukça anlamlı.

Seyredilmesi gereken eğitici bir film olduğuna karar verdim.

Son karar pek tabii sizin...  

İstanbul - 09.11.2001
http://sufizmveinsan.com

Yedi İklim Dergisi
Şubat 2002
 


Üst Ana sayfa e-mail