Kur'an'da Mecaz İfadeler



2:23. Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûret getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın.

Burada bir gerçek "tarif" edilerek açıklanıyor:
Bu şey:
1- Ancak "Allah" tarafından yapılabilecek bir şeydir.
2- Kulları - kullandıkları tarafından bir "benzeri" yapılmayacak bir şeydir.
3- Kullanılan bu kulların "hepsi birlikte" onu yapmak için uğraşsalar bile asla yapamayacakları bir eserdir.

Bu tarif edilen ve asıl olarak anlatılan şey: "Kâinat Kitabı ve içindeki suretlerdir".
Tarif ile vurgulanan şeyin (kâinatın Allah kitabı olduğunun ve bunun vurgulandığının) diğer yerlerdeki bütünleyici, destekleyici ifadeleri vardır:

Satırlanmış kitap olan Kuran örneğindeki gibi, Yaşayan Varlık kitabının (kâinat) benzer özellikleri vardır:
1- Deliller - ayetlerle doludur.(kâinat-tabiat-kitabı)
2- Yaratan tarafından konulan - uygulanan, kanunlar - kurallar ile doludur.
3- Ölçü - takdir ile doludur.
4- Denge - mizan vardır.
5- Bütünden ayrı olmayan parçaları içerir.

Bunun gibi bu iki İlahi kitap arasında birçok ortak özellik - benzerlikler sayılabilir.
Kitap kelimesi ile anlatılan gerçeğin, "varlık ve hayat kitabı" olan bu evreni anlatıldığı daha bir çok ifadeden anlaşılmaktadır.
Kuran’a iman eden, esasen kâinata bakarak önceden Yaratıcısına iman etmiştir.
iki kitap birbirini açıklamaktadır, birine bakmadan diğerini anlamak, iki gözle değil tek gözle bakmak gibidir.

Edebiyat bilimi açısından Kuran’ı okuduğumuzda, bu tür mecazi anlatım tarzının çok yoğun bir şekilde kullanıldığını görürüz.

Mecazi anlatım nedir? Asıl anlatılan şey için onun benzeri bir örnek verilir.(Hatta verilen bu örnek, asıl anlatılana kıyasla zayıf, anlatılan-vurgulanan şey ise güçlü olandır)
Üzerinde durulması - değerlendirilmesi gereken şey daha önemlidir; çünkü asıl anlatılan Odur.

Bu tarz anlatım; işitme görme ve düşünme kabiliyeti olan insana / kalbe hitap etmektedir.

Anlatılan şey, verilen örnekle "tarif" edilmektedir. Verilen "misal" ile anlatılan şey arasında bağlantı kurulduğunda, ifadenin tam yerini bulduğuna şahit olursunuz. Anlatılan şey tam olarak açıktır, anlam parlak bir bilgi - bilinç olarak aydınlatmaktadır.
Anlatılan şeyin "gerçek" olduğu şüphesiz olarak belirgindir. Ve buradan da sözün gerçek olduğu belirlidir. Bu, bilhassa bütünün sonucunda görülür.

Kuran’daki edebi güzellik; onun kafiyelerindeki uyum, ritmindeki zarafet, okunurken verdiği zevk vs. den çok; edebi ifade ile verdiği anlamdaki ihtişamdır ve gösterdiği gerçektir. Bunu idrak etmek için ise verilen misal ile anlatılan gerçeğin farkına varmak, verdiği bilinci almak, onunla aydınlanmak gereklidir.

Kuran’daki "mucize" budur, icazıdır, yani "mecazi" anlatımla büyük bir gerçeği eşsiz bir ifade ile ve tam karşılık gelen misal ile açıkça gösterir, idraklere sunar.

Bu tarzı Kuran şöyle ifade ediyor:

18:54. Hakikaten biz bu "Kuran’da" insanlar için her türlü "misali" sayıp dökmüşüzdür.

Fakat tartışmaya en çok düşkün varlık insandır.

Bu ayet, özellikle "Kuran" kelimesi ile, benzer şekilde -bu dahil- dört ayette zikredilir.

Bu ayetler farklı bir şekilde bana bütün gerçeklerin Kuran’da misal ile anlatıldığını söylüyor.

Yakın gelecekte Kuran’ın bu veya buna benzer şekilde açıklanacağını düşünüyorum.

"Kitabın açıklanması" denince esasen, bilimde gelinen duruma bakıldığında, Evrensel bilgilerin – gerçeklerin zaman içinde insanlığa araştırmalarla, bilim ve tekniğin gelişmesi ile ve buluşlarla açıklandığını görüyoruz.

Kuran’a iman ediyorum; çünkü "gerçeği" açıkladığını görüyorum. - onun da böylece bir gerçek olduğunu biliyorum.

2:26  "....... İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen HAK (gerçek) olduğunu bilirler..... "

Evet verilen misal ile anlatılan gerçeği gören müminler, ancak onun Rablerinden gelen bir "gerçek" olduğunu "bilir"

İman asla körü körüne inanmak değildir, aksine görerek "basiretle" kazanılan bir biliştir, iknadır.

Gerçeği bilerek, görerek "kabuldür". Gayb, içerde olan, yüzeysel olarak görülmeyendir.

Bir sözün delil - ayet olması, gerçeği ifade etmesidir. Aksi, zan veya hevadır.

Örnek: La ilahe illallah – Allah’tan başka "yaratıcı" yoktur.
Yukarıda dedik ki; şu kâinat kitabını yaratan Allah’tır. Bunu kabul etmeyen, başka yaratıcı kavramlar - yaratılışta "kullanılan" birçok melekeler uydurmak "zorundadır" enerji, hareket, zıtlaşma, maddeler vs. gibi Bunlardan biri veya hepsi bütün olarak bir sineği (tabiattaki bir sureti) yaratmaya çalışsa yapamaz. Çünkü bunu yapacak "bilgi, teknik, dizayn, ölçmek, istemek" gibi yetenekleri, "YOKTUR"

"Haydi gelin şu uydurduğunuz yaratıcıların vasıflarına bir bakın" (isimlendirin)

Bunların yaratıcı olmadığı, yaratılışta "kullanılan" melekeler olduğunu görmek ve bilmek tevhit kelimesinin gerçek olduğunu görmek bilmektir. İşte bu, imanın görerek bilerek ikna olduğunun bir örneğidir.

Kuran’da anlatılanlar, Yaşayan ve var olan gerçekleri anlatan misallerdir.

42:52. "İşte böylece sana da emrimizden bir ruh (bilinç) vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin.
Fakat, biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık.
Şüphesiz ki, sen doğru yola rehberlik etmektesin.

42: 53. göklerde ve yerde ne varsa onun olan Allah'ın yoluna.
Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner."

Turgut Sak
turgutsak@gmail.com
İstanbul-24.01.2006
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail