Kayıt için burayı tıklayın


4. Bölüm

ultan Veled, babasının dediklerini aynen yaparak yanındaki adamlarla birlikte yola çıkar. Şam’a varınca hemen hana gider. Şems, Mevlana’nın söylediği gibi bir  frenk çocuğuyla satranç oynamaktadır. Sultan Veled,  babasının mektubunu, armağanlarını Şems’e teslim ettikten sonra, bütün dostların yaptıklarından pişman olduklarını kendisini saygı ve hasretle Konya’da beklediklerini anlatır. Yalvarıp türlü niyaz ve ricalarla onu dönmeye ikna eder. Birlikte yola çıkarlar. Şemsi kendi atına bindiren Sultan Veled, aşk ve neşe içinde  Konya’ya kadar yayan olarak gelir. Şems onun gösterdiği bu saygı ve bağlılıktan çok hoşnut kalır, ona övgü dolu sözler söyler. Uzun bir yolculuktan sonra, Konya’ya yakın Zencirli Hanı’na geldiklerinde babasına müjdelemek için şehre bir derviş gönderir. Mevlana bu müjdeyi duyunca üstünde ne varsa çıkarıp dervişe verir. Konya halkına haber salıp emirlerden, bilginlerden, fakirlerden ve ahilerden onu karşılamak isteyenlerin toplanmasını ister. Kendisi de ata binerek bütün Konya ileri gelenleri ve ahalisiyle birlikte Şems’i şehre getirir.

Bu defa da altı ay boyunca medresedeki bir hücrede baş başa kalırlar. Yanlarına kuyumcu Selahaddin ve Sultan Veled’den başkası girememektedir. Mevlana’nın Şems’e bağlılığı bu son gelişte daha da artmıştır. Öylesine kaynaşmışlardır ki, artık ayrılık mümkün görünmemektedir. Şems, himmet ve teveccühleriyle Mevlana’yı daha da olgunlaştırmış aşk ateşiyle pişirip Hakk’a vuslatı sağlamıştır. Daha önce Şems’e muhalefet edenler de gelip birer birer  özür dilerler.
Onun rahat edebilmesi ve hizmetinin görülmesi için evde evlatlık olarak yetiştirilmiş Kimya adındaki genç ve güzel kız Şems’e nikah edilir.

Ama bu sefer de müritler arasında kıskançlık başgösterir. Mevlana’nın diğer oğlu Alaeddin Çelebi bile edebi aşan birkaç davranışıyla kıskançlığını dile getirir. Bu arada Şems’i sevmeyenler de her fırsatta muhalefete, hakaret, iftira ve düşmanlık  dolu hareketlere yönelirler.

Şems ile Mevlana, sohbet ve irşadın son merhalelerini, en güzel dönemlerini yaşarken onlar da dışarda kaynamaya, taşkınlık etmeye başlarlar. Artık Mevlana, istenen mertebeye gelmiş Şems’in irşad vazifesi tamamlanmış, daha önce kendisine bildirilen hüküm gereğince başını feda etme zamanı gelmiştir.
Hanımı Kimya Hatun da rahatsızlanıp vefat etmiştir. Bu haberin şehre yayılmasından sonra onu ne pahasına olursa olsun uzaklaştırmak ve Mevlana’yı elinden kurtarmak(!) isteyenler bir plan kurup bu iş için yedi kişi seçerler.

1247 yılının  Aralık ayında, aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi’nin de olduğu rivayet edilen  bu yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar. Bir derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır. Şems derhal yerinden kalkıp çıkarken Mevlana’ya:
“Görüyormusun beni dönüşü olmayan bir davetle dışarıya çağırıyorlar!” diyerek vedalaşıp çıkar.

Sonra bir “Allah “ feryadı yankılanır gecede...
Kapı açıldığında ise, ortalıkta kimseler yoktur.
Sadece birkaç damla kan lekesi görülür yerde...
Başka da bir iz bulunamaz.
Bu son ayrılıktır. Mevlana yine aylarca süren bekleyişe, diyar diyar gezip aramaya başlar. Ama onu maddeten olmasa da manen kendinde bulduğunu şu dizelerle dile getirir:

“Beden bakımından ondan uzağız amma; 
Cansız bedensiz ikimiz de bir nuruz;
İster O’nu gör, ister beni...
Ey arayan kişi! Ben O’yum, O da ben”

Şemsi Tebrizi’nin hayatı 1.bölüm

Şemsi Tebrizi’nin hayatı 2.bölüm

Şemsi Tebrizi’nin hayatı 3. bölüm

 

İstanbul - 18.01.2001
http://afyuksel.com

Şems-i Tebrizi ; Osman Karabulut
Şems-i Tebrizi ;Makalat ( M. Nuri Gençosman)

 


Üst Ana sayfa e-mail