20. Bölüm


“Ancak iki hususta gıpta caizdir. Bunlar: Allah’ın kendisine mal verip hak yolunda harcamaya muvaffak kıldığı adam ile, Allah’ın kendine verdiği ilim ile hükmeden ve başkalarına da öğreten adamdır.” (5/116)

“Allah’ın benimle birlikte göndermiş olduğu hidayet ve ilim, yere düşen yağmura benzer. Yağmur öyle bir yere düşer ki, suyu emer de bol bol ot ve yeşillik yetiştirir. Yağmur su çekmeyen katı bir yer parçasına da düşebilir; bu yer parçası suyu yüzeyinde tutarda  Allah o sudan insanları yararlandırır. İnsanlar bu sudan hem içerler hem de onu sulamada ve tarımda kullanırlar. Yağmur dümdüz ve kaygan bir yer parçasına da düşebilir, ne suyu yüzeyinde tutar ve ne de bitki yetiştirir. İşte bu dini konularda bilgi sahibi olup da Allah’ın benimle birlikte göndermiş olduğu  bu bilgiden yararlanarak hem öğrenip, hem de öğreten ile bu bilgiye karşılık başını bile kaldırmayan ve benimle birlikte gönderilen ilâhi hidayeti kabul etmeyen kimse gibidir.” (5/117)

“Kim benim adıma kasten yalan söylerse cehennemde yerini hazırlasın.” ( 5/118)

“İlim öğrenmek için yola çıkan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır.” (5/212)

“Hiçbir mü’min sonu cennet oluncaya kadar hiçbir hayırdan doymaz.” (5/121)

“Âlimin ibadetle meşgul olan kimseye karşı üstünlüğü, benim en düşük derecelinize karşı olan üstünlüğüm gibidir.” (5/122)

“Kim Allah’ın rızası arzu edilen bir ilmi sırf bir dünya amacı için öğrenirse, kıyamet gününde cennetin kokusunu bile duyamaz.” (5/125)

“Yüce Allah ilmi insanlar içinden çekip çıkararak almaz. Fakat alimleri öldürmek suretiyle ilmi alır. Böylece ortalıkta alim kalmayınca, insanlar cahilleri önder edinirler. Bu kimseler kendilerine sorulan sorulara karşılık bilmeden fetva vererek hem kendilerini sapıtırlar ve hem de başkalarını sapıtırlar. “ (5/126)

“Eğer şükrederseniz, şüphesiz artırırım.” (İbrahim, 7) (5/127)

“Allah’a hamd ederek başlanmayan hiçbir önemli işin sonu yoktur.” (5/128)

“Allah, bir öğün yemek yiyip karşılığında kendisine hamdeden ve bir yudum su içip karşılığında kendisine hamdeden kuldan hoşnut olur.” ( 5/130)

“Allah ve melekleri Nebi’ye salât ederler. Ey mü’minler, siz de ona salât’u selâm getiriniz.”(Ahzâb, 56) (5/131)

“Kıyamet günü insanlardan bana en yakını, üzerime salât’u selâmı  en çok olanınızdır.” (5/132)

“Kabrimin başında bana salât’u selâm getirenin  salâtını işitirim. Uzaktakinin salâtını ise melekler bana ulaştırır.” (5/133)

“Cimri; yanında ismim anıldığı halde bana salât-ü selâm getirmeyen kimsedir.” (5/135)

“Rasûlullah bir kimsenin Allah’a hamdetmeden ve  Peygamberine salât-ü selâm getirmeden dua ettiğini duydu ve “ Şu adam acele etti” diyerek onu yanına çağırdı. Ona -veya başka birisine-  şöyle buyurdu: “Sizden biri dua edeceği zaman Allah’a hamd-ü  senâ edip arkasından Peygambere salât-ü selâm getirsin. Sonra da dilediği duayı yapsın.” (5/163)

“Rasûlullah (s.a)  yanımıza gelmişti. Ona “Yâ Rasulullah sana nasıl  selâm  vereceğimizi biliyoruz, fakat  nasıl salât  getirelim?” diye sorduk. Şöyle buyurdu: “Allah’ım, İbrahim’in soyundan gelenlere nasıl rahmet verdinse, Muhammed’e ve onun soyundan gelenlere de rahmet et. Hiç şüphesiz Sen hamda ve övgüye layıksın. Allah’ım İbrahim’in soyundan gelenleri nasıl mübarek kıldınsa  Muhammed’i ve onun soyundan gelenleri de mübarek kıl. Hiç şüphesiz Sen hamda ve övgüye layıksın” deyiniz.” (5/137)

<devam edecek>

İstanbul - 11.03.2003
 http://gulizk.com

 


Üst Ana sayfa e-mail