Peygamberimiz'in en yakın ve en faziletli sahabeleri arasında yer alan Hz. Talha (r.a), cennetle müjdelenen on sahabenin altıncısı olup Hz. Ebu Bekir (r.a) vasıtasiyle İslâm'a girenlerin beşincisidir. Ashabın en zenginlerindendi. Yiğitliği, cömertliği ve daha nice üstün vasıflarıyla meşhur olmuştur. Bu sebepledir ki Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) O'nun değişik yönlerini ifade etmek üzere ona Talhat'ül-hayr, Talhat'ül-feyyaz ve Talhatü'1-cûd demiştir.

Hz.Talha'nın nesebi Mürre'de Rasûlullah ile birleşmektedir. Babası Ubeydullah kendisinin İslam'ı ilk kabul ettiği sıralarda öldü. Annesi Sa'be ise daha sonraları İslam'ı kabul etmiş ve uzun bir ömür yaşamıştır. Peygamberimiz (s.a.v) Talha'yi çok severdi. O'nu görmeyince: Ne oldu ki, ben o melih, fasih dostumuzu göremiyorum! buyururdu.

İslâm'a girişini kendisi şöyle anlatmaktadır: Ticaret için gittiğin Busra Panayırı'nda bulunuyordum. Manastır'dan bir rahip şöyle seslendi. "Bu pazar halkı içinde Mekke'li bir kimse var mı?" Ben bunu duydum ve "evet, var!" dedim. Rahip, "Ahmet (a.s) zuhur etti mi?" diye sordu. Ben, Ahmed kim? diye sordum. Rahip "Abdullah b. Abdulmuttalib'in oğludur! Mekke O'nun zuhur edeceği şehirdir. O, Peygamberlerin sonuncusudur. Kendisi Harem-i Şeriften çıkarılacak. Hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicret edecektir!" dedi. Hazırlığımı yapıp doğru Mekke'ye geldim. Ailemden olup-bitenlerden haber sordum. Muhammed-ül Emin'in Peygamberliğini ilan ettiğini ve Ebu Bekir'in O'na inandığını söylediler. Ebu Bekir'in yanına gittim. O beni alıp Peygamberimiz'e götürdü. Rahibin dediklerini anlatınca Peygamberimiz gülümsedi. Ben de şehadet getirip İslâm'a girdim." Böylece Hz. Talha İslâm'a giren ilk sekiz kişiden biri oldu.

O zamanlarda Mekke'de İslam'a girenlere işkence yapılıyordu. Hz. Talha'da işkence görenler arasında oldu. Annesi, kardeşi başta olmak üzere, bilhassa, pehlivan lakablı, Nevfel b.Huveylid O'na işkence yaptılar. Ticaret için Mekke dışına sık sık çıktığı için bazılarıyla kıyaslandığında nisbeten işkenceden uzak kalma şansını elde etmiş oluyordu. Nitekim Şam'dan dönerken Peygamberimiz'in ve ashabının Medine'ye hicret ettiklerini duyunca ticaret mallarından feragat edip Medine'de kaldı. Daha sonra ailesini Medine'ye Mekke'den getirtti. İmam Buhari'nin Hz. Ömer'den rivayetine göre, Hz.Talha, Peygamberimiz'in kendilerinde hoşnud olarak ayrıldığı altı zâttan birisiydi. Peygamberimiz O'nun hakkında yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmak isteyen Talha'ya baksın!" buyurmuştur.

Hz. Talha b. Ubeydullah (r.a) kısaya yakın orta boylu, geniş omuzlu, geniş göğüslü gövdeli, gür saçlı idi. Saçı ne düz ne de kıvırcıktı. Buğday benizli, güzel yüzlü ve ince burunlu idi. Yürürken, süratli yürürdü. Uhud'da Peygamberimiz'e atılan oklara karşı elini tutmuş bu yüzden parmakları çolak kalmıştı. Zengin olduğu için, durumuna uygun olarak, zenginler gibi giyinirdi. Fakat bunda katiyyen israf ve aşırılık yapmazdı.

Şam'a vazife ile gittiğinden (müşriklerin kervanını takip için) Bedir Savaşı'nda bulunamadı. Ama diğer bulunamayan görevli sekiz kişi ile birlikte ganimetten Peygamberimiz hissesini ayırmıştı. Uhud'da çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Çok yara aldı. Peygamberimiz'in manevî tedavisiyle iyileşti. Peygamberimiz'in "Sağımda Cebrail, solumda Talha vardı." gibi pek çok iltifatına nail oldu. Diğer gazalarda da bulundu. Malıyla, canıyla Allah yolunda cihad edenlerin sebat edenleri arasında kıyamete kadar unutulmayan şan ve şeref dolu bir isim bırakanlardan oldu.

İlk üç halife devrinde Şura Üyeliği yaptı. Faydalı hizmetlere imza attı. Dördüncü halife zamanında çıkan Cemel Vakası'nda şehit oldu. Hz. Ali (r.a) O'nun vurulduğunu duyunca çok ağlamış, sonra: "Ey Talha, benim ve senin şu ayette bildirilen bahtiyar müttakilerden olmamızı temenni ederim." demiştir. (Biz Cennet'teki müttakilerin gönüllerindeki (birbirlerine besledikleri) kin ve husûmeti çıkarmışısızdır. Bir halde ki, hepsi kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerinde otururlar, (birbirlerine karşı yüz çevirmezler). (Hicr, 47)

Otuz sekiz hadis rivayet etmiştir. Ahlâk itibariyle çok yüksek bir zâttı. O'nun kalbinde Allah korkusu hissi hâkimdi. Bilhassa Allah Rasulüne olan sevgi kalbini doldurmuştu. Çok cömertti. Bütün fakir ve muhtaçların sığınağıydı. Cömertliğine dair menkîbeleri çoktur. Misafirperverliği ile de meşhurdur. Dost ve arkadaşlarının sevinç ve kederlerine iştirak ederdi. Kısacası O, son derece sevimli bir zâttı. Herkes O'nu severdi. Kendisine bir iyilik yapılırsa teşekkür eder, bir kusur görürse affederdi (r. anh).

Hamdi Boydak
İstanbul - 14.
01.2003
 http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail