istik felsefeye düşkün olanlar için “ sufizm “ kavramının ne denli önemli yer tuttuğunu, bu konuya kafa yormayanlar bilemez.

Bu sözcüğe hangi özellikle bakacağımızı belirleyerek anlam vermeliyiz...
Zira, Sufizm, başlı başına araştırmaya ve yaşama dönük bir felsefedir. Bu bilince yoğunlaşabilenler olduğu gibi,  sadece teorik yönünde kalmayı tercih edenler de bulunmaktadır... 
Sufizmi değerlendirmek isteyenler, sorgulayıcı ve aktif olabilmek açısından  popüler bilime yaklaşım yapmak zorundadır.

Mistisizmin özü sayılacak olan tasavvuf felsefesi veya başka bir ifadeyle gerçek felsefe, hiçbir şeye inanmayan ya da her şeyin ardında bit yeniği arayan, kül yutmaz, karizmatik, alaycılığı sanat haline dönüştürmüş karakterlere dahi hitap etme durumundadır.

Fakat ortada bir sorun var!..

Sufizme gönül verenlerin,  önce,  üstlendikleri misyondan  silkinip kurtulmaları, sahte yol aydınlatıcılarla,  çok donanımlı iyi eğitilmiş irfan sahipleri arasında salınmamak için oldukça dikkatli olmaları gerekir...

Mistisizm boyutlarında, Mümin ile müslüman arasında nasıl belirgin bir fark varsa, kendini aslını bilme durumunda yoğun bir çaba harcayan Sufi ile mümin arasında da o derece  önemli farklar bulunmaktadır.

Mümin kişi sadece iman ve tevekkül ile yetinirken, Sufizm ile uğraş veren kişi, kendi hakikatını arama yolundadır... Aktif olmayan  bir mümin, konunun derinliğine dalma cesaretini gösteremez.
Mümin  bir insan, aynada gördüğü aksinin  kim olduğu sorusuna, doğal olarak “ben” yanıtını verecektir...

Ama Beden karşıtı bir ben!..

O bu yargıya, dış dünyayla ilişkisinden kaynaklanan, bölük  pörçük yaşantıların yansıttığı bir bütünlükle varmıştır. Gerçek felsefenin kırıntısı düşüncelerine uğramadığı içindir ki; “ Ben “  tesbitini beş duyu kayıtları içinde sınırlamıştır...
Sufi ise duyuları- duygularını terk etmek zorunda olduğundan mutlaka farklı bir “ Ben’e ”  ulaşacaktır.
Bir sufiye yapılan eleştiri bombardımanı, yerini tepkiye bırakmadan sonuçlanır. Gerçi Allah’a tevvekkül eden bir mümin de kendine çeki düzen verme isteğini ortaya koyan somut adımlar atar. Ancak dayandığı nokta değişiktir. Varlık müşahadesi içinde yerini bulduğu pek söylenemez...

Bu nedenlerle Sufinin istikrarlı bir çalışma temposu yakalaması ve nefsi hareketlerden kaçınması gerekmektedir. Bir gün er veya geç, beklemediği bir anda ayağına mutlaka basılacaktır!..
Sufist ekolde, insanın mutlak arınması amaçlandığı için, ona her an bir yaptırımın  -imtahanın- olması doğaldır. Bu uygulamalar kimi zaman hızlanır kimi zaman da hız keser. Hem içten hem de dıştan gelir. Beden üzerinde baskıcı bir güç oluşturana dek böylece devam eder. Beden-Beyin içinde yaşanacak tüm kavga ve çatışmalar, bedendeki elektriğin sıfır noktaya gelmesine kadar sürer. Bu arada kişi, kendini pasifize edebilmek için ne gerekiyorsa yapmayı denemelidir. Bireysel hayattan ancak böyle kurtulur...
Şayet bir sufide herhangi bir olay kaşısında  elektiriklenme söz konusu ise, henüz olgunlaşma dönemi başlamamış demektir.

Bir sufi düşünce kargaşa, yozlaşma, yönlendirme, baskı ve yaşam koşullarını zehirleyen ortamdan asla bunalmamalıdır.

Sufi teori, Shakespeare’in  “ Hamlet  e söylettiği o ünlü, “ Olmak ya da olmamak. İşte mesele bu. “  dizesinden, “ Olmamayı “ yaşam koşulu  gibi kabul eder...

Mümin vasıflı insan bu tür çalışmaları pek algılayamaz

Şüphesiz, bireyselliğin başka şekilde çözülebilmesi mümkün değildir.. Şartlanma, değer yargıları ve egemen kültürün baskısı ancak bu yöntemle kalkabilir. Sufinin boş işlerle uğraşmaktan  vazgeçtiğini açık olarak göstermesi gerekir. Bireyin yaratılış itibariyle kaabiliyetinin yüksek oluşu, hakikâtine arif olmada oldukça yatkın bir potansiyel oluşturur. Bu oldukça önemli bir husustur.

Dikkat edilmesi gereken şey, bu teorinin ciddi plan ve programına uymaktır. Doğaldır ki, sufilere olan yaptırımların türü, bireylere göre değişiklik gösterecektir. Hayata geçirilebilirliği ve uygulanabilirliği böyledir.

Bu önemli ayrıntıların gözden kaçırılmaması gerekiyor!..

Şayet Allah yolunda olan insan her türlü uygulamaya hazır hale gelirse, mevcut beyin programında mutasyon neticesi, kendine irfan sahibi olabilir...

Sufizmde fanatik olmak gerekiyor..!

İstanbul - 16.05.2001
http://afyuksel.com


Üst Ana sayfa e-mail