Kayıt için burayı tıklayın



(Bu Yazı 12 Aralık 1999 tarihli Akşam Gazetesinde yayınlanmıştır.)


oplumsal yaşamda kadınlara kafayı takan erkekler çoğunlukta...

Daha doğrusu kadın hâllerine...

Hem onsuz yapamaz, hem de şikâyet etmekten geri duramazlar.

Ben, objektif davranmak ve dayanışma prensibiyle bu nadide varlıkların yanlarında olmak gereğini hissediyorum...

Zira, Mutlak Yaratıcı, her şeyi bir ölçüt içinde var ederken kadına ayrı bir değer vermiştir.

Hz. Resulullah (s.a.v), "Dünyanızdan bana üç şey sevdirildi, Kadın, gözümün nuru namaz ve güzel koku" sözleri ile bu realiteye temas ediyor.

Kadın, sadece dünya hayatında değil, mekân ve zaman kavramı ile anlatılamayan Cennet yaşantısında da erkeğin düşlerinde yatan bir simgedir.

Dikkât ederseniz, yaşantımızın büyük bir bölümüne, hatta tümüne kadın eşlik etmektedir. Tarladan en çağdaş çalışma alanlarına kadar onun faaliyetlerine rastlayabilirsiniz .

Nasıl ki bir müsabaka seyircisiz oynandığı veya televizyondan izlenme imkânı bulunmadığında, alışılanın aksine bir havası olmaz, bir tat vermezse kadınsız bir dünyanın da bu şekilde olabileceği tahmin edilmelidir..

Günümüzde, değişik dinlere mensup insanlar, farklı inançlarla yaşayan kadınlarla evlenebiliyor.

Kadın sevginin simgesidir.

Erkek genelde sevgiyi bir kadında yaşar. Başka bir erkeği kadını sevdiği gibi sevemez. Bu, doğanın veya sevginin kanunudur.

Ancak, erkeklerin kadınlara güzelliğini vurgulayacak şekilde iltifat etmesi ya da sevgisini dile getirmesinin cinsel taciz sayıldığı, suç unsuru teşkil ettiği bir toplumda, iki cins arasındaki yakınlık da frenlenmektedir. Bu anlayış, tamamen toplumun kapasitesi, seviyesi ile alakalıdır.

Kur'an , "Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar..." (Nur / 33)

ayetiyle, kadını erdemli bir yaşama teşvik ederek desteklemektedir.

Asla bir roman hüviyetinde olmayan Evrensel Kitap Kur'an-ı Kerim'in, erkekten ayırt etmeyerek kadını Halife olarak tayin ettiğini belirtmesi, "Halifeliğin mutlaka cinsiyetle varolduğu" ve erkeğin kadına göre ön planda yer aldığı yargısına uyarı mahiyetindedir. Çağdaşlığın inanılmaz boyutlarda ve ileri safhalarda olmasına karşın, internet Web sitelerinin çoğunlukla kadın ile ilgili bölümlerini teşkil etmesi, erkeğin cinsel ihtiyacından ziyade, onunla bütünleşme arzusundan kaynaklanıyor. Geleneksel aile yapısının çözülmeye başladığı ve türlü koşulların etkisi altında yalnız yaşamayı tercih edenlerin giderek arttığı bir ortamda, kadınlar sosyal faaliyetlerini çeşitli sahalara yayarken, erkekler kendilerine kapanıp maalesef "küskün" bir hayatı tercih ediyorlar. İngiltere'nin Essex Üniversitesinde yapılan bir araştırma, yalnız kadınların bilgi ve becerilerini artırma eğilimi içinde olduğunu, erkeklerin ise kelimenin tam anlamı ile perişanlık örneği sergilediğini, duygusallıklarının o nedenle ileri safhalara vardığını belirtiyor.

Yalnız kalan erkeklerin sıkınıtı içinde televizyonla özdeşleşip yiyeceklere düşkünlük göstermesinin, aşırı kilo almasının, yağlanmış göbekleri ve kat kat olmuş gerdanları ile hantal görünüme bürünmelerinin bir nedeni de budur.

"İnsan şuurunu perişan eden hastalıkların başında içten pazarlık, samimiyetsizlik ve riyakârlık gibi huylar gelmektedir. Münafıklığın en tipik özelliği, kalp hastalığıdır." (Bakara 10)

Kadında bu tip yaklaşımlar son derece azdır, o iyi niyetli, saf ve temizdir.

Evrende her şeyin "Hassas bir denge" ile varolduğu dikkate alındığında, kadını mutlaka bu yönlü değerlendirmek, en mantıklı davranış biçimi olmalıdır. Zira iffetini koruyan arzularını duygularıyla açığa vurmayan ve onları çok değerli şeyler gibi saklayan, beklenen, özlenen kadının gerçekten buna hakkı vardır.

Ahmet F. Yüksel  

 


Üst Ana sayfa e-mail